Tersine Göç | Birçok insanın hayalinde emekli olunca bir sahil kasabasında sakin bir yaşam sürmek vardır. Lakin birçok insanda bu sadece hayal olarak kalır. Bu hayali biraz daha genişletecek olursak Ege veya Akdeniz’de küçük bir işletme sahibi olmak ya da tarımla toprakla ilgilenmek, zeytin tarlası veya portakal bahçesinde yaşamak vardır.

Tatile her çıktığımızda ‘’şuradan bir arsa alsak sonra içine bir taş ev, önüne bir havuz; iki kedi, bir köpek; bahçede domates, biber, patlıcan; gündüz deniz, akşam keyifli sofralar…’’ der dururuz. Sonra iki haftalık tatil biter hayaller bir sene daha rafa kalkar.
Hayalperest misin, Gerçekçi misin?
Öncelikle bana göre ‘’hayal’’ gerçekleşmesi imkânsız tatlı düşlerdir. ‘’Gerçek’’ ise sahici, yapay olmayan, doğayı olduğu gibi yansıtan hakikatlerdir. Bu tanımlamalara göre kafamızda kurduklarımız hayal değil sadece gerçeklikten kaçmak olur, adına da hayal deriz. Ya hayal kurup başkasının yaşamlarına iç geçiririz ya da gerçekçi planlar yaparak kendi gerçekliğimizi yaşarız. Seçim her zaman bize aittir.
Şehir İnsanı mısın, Köy İnsanı mı?
İnsanoğlunun çağımızda yaşadığı en büyük sorunlarından biri kendini, özünü, içini yeterince tanıyamamasıdır. Ben kimim, ne yapmak istiyorum, nereye varmak istiyorum ve nerede durup dinlenmek istiyorum? Bu soruların cevabı o kadar kıymetli ki eğer birine bile cevap verilirseniz devamının geldiğini göreceksiniz.

Tabii o kadar kolay olmayabilir herkes için ama her insan mutlaka önce kendine bazı sorular sorarak başlamalı ardından sorularının cevaplarını almak için bazı temaslarda bulunmalı ya da tecrübeler edinmeli. Dokunmalı, görmeli, hissetmeli… İçten dışa doğru bir temas hali kafamızdakileri daha da netleştirecektir. Önce kendini tanı sonra sor ‘’şehir insanı mısın yoksa köy insanı mısın? ‘’
Vazgeçmeye Hazır mısın?
Vazgeçmek sözcüğü insanda hoş bir intibaa yaratmasa da vazgeçtiğin eylemin, nesnenin, hayatın nasıl olduğuna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Örneğin trafik çilesinden, otobüs beklemekten, insanlarla dip dibe aynı çatı altında yaşamaktan, sürekli telaş içinde bir şeylere yetişmekten, asfalt kokusundan, yolda yürürken gergin ve stresli insanların arasından geçmekten vazgeçmeye hazır mısın? Vazgeçeceklerine bu pencereden bak bir de.
Merhaba Demeye Cesaretin Var mı?
Yolda yürürken, bir yerlerde kahveni yudumlarken, mağazada alışveriş yaparken birini görür beğenirsin de yanına gidip ‘’merhaba sizi çok beğendim tanışabilir miyiz?’’ sorusunu sormak pek de kolay değildir. Çünkü nasıl bir tepki alacağınızı kestiremezsiniz, bir sürü parametre vardır. Sözlü iletişime girmeden bu parametrelerin yüzde ikisini ancak tahmin edebilirsiniz.

Cesaret burada devreye girer. Uygun bir üslupla yaklaştığınız neredeyse hiç kimse size zarar vermez, kalbinizi kırmaz hatta bir ihtimal kalbinize iyi gelir, sizi değiştirir ve dönüştürür. Denemeye değmez mi? Aynı soruyu yaşamak istediğiniz hayata da sormamız gerekir eğer üslubunuz güzelse sorunuz netse o yerler de size cevabını mutlaka verecektir. Nasıl verir bilinmez ama bir şekilde mesajını gönderir. Doğru okumalıyız mesajları.
Korkuların Var mı? – Tersine Göç
Korku olmaz mı, tabii ki olacak. Yeni bir okula başlarken, yeni bir işe girdiğinde, ev almak istediğinde ya da yeni bir ilişkiye başladığında korku olmuyor mu, elbette oluyor. Korku bizi diri tutan, yaşama daha sıkı sarılmamızı sağlayan histir. Şehrini, bölgeni hatta ülkeni değiştirmeye kalkarken içinde inceden inceye korkularının olması normaldir. Dengede bir korkudan bahsediyorum. Eğer yaşam fonksiyonlarını aksatan bir korku yaşıyorsan önce bunu yenmen lazım. Ya da olduğun yerde kalmak senin için daha iyidir. Vazgeçeceklerine ve merhaba diyeceklerine odaklanırsan işin biraz daha kolaylaşabilir.
Herkes Köye ya da Sahil Kasabasına Göç Etmeli mi?
Elbette hayır. Şehir hayatını da seven, o tempoyu sindirebilen insan çok fazla. Örneğin sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek ya da lüks restoranlarda güzel bir yemek yemek, her türlü teknolojik ve sosyolojik imkâna istediği anda ulaşabilmek de keyiflidir. Köklerimiz, ailemiz, dostlarımız, keyifle çalıştığımız bir işimiz varsa aldığımız hazlar şehir hayatının keşmekeşinden fazlaysa şehir de güzeldir. Aslına bakarsanız nerede mutluysanız orası sizin cennetinizdir.
Özetle insanoğlu ağaç değildir ama görünmez yürüyen kökleri vardır. Kendini tanıyan, özüne inen insan köklerini nerde isterse orada yeşertebilir. Asfalttan ya da taşların arasından çıkan çiçek de olabilirsiniz, yemyeşil geniş bir tarlada özgürce yeşeren bir ağaç da olabilirsiniz. Tercih her zaman bizimdir.
Diğer deneyim yazılarımız için Tıklayın
Seyahat paylaşımlarım için Tıklayın.