Mutlaka Görmeniz Gereken Ortaçağ Şehirleri | Ortaçağ şehirleri deyince gözünüzden nasıl bir görüntü canlanıyor? Karanlık bir çağ olduğu hepimizin malumu olan bir zaman diliminden bahsediyoruz. Tarih şeridinde pek de güzel şeylerle anılmaz Ortaçağ. Cadı avlarından, veba salgınlarına kadar pek çok sevimsiz olay ile anılır. Ama bütün bu karanlıklardan aslında geriye ne kadar güzel bir şey çıktığını hiç fark ettiniz mi? Evet Ortaçağ mimarisi.
O karanlık yıllardan geriye Avrupa’nın pek çok yerinden birbirinden güzel Ortaçağ şehirleri kalmış. “Avrupa’nın her yeri birbirine benziyor” der Avrupa’yı çok gezenler. Ben buna katılmıyorum. Ortaçağ mimarisi, bana göre dünyanın en şık ve güzel mimarisi. Ve dünyada eşi benzeri yok.
İlk gezdiğim Ortaçağ şehrinden sonra, Avrupa’daki bütün Ortaçağ şehirlerini gezmeye dair kendime söz vermiştim ve bu sözü tutma konusunda pek de fena sayılmam. Bu yüzden sizlere de rehberlik etmesi açısından gezdiklerim arasından en beğendiklerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Liste başını ilk gezdiğim ve hayran kaldığım şehirle açıyorum.
Görmeniz Gereken Ortaçağ Şehirleri
Brugge-Belçika
Belçika’yı genel olarak bu kadar seveceğimi hiç düşünmezdim. Bunu sadece Brugge için söylemiyorum. Brugge başka bir boyut elbette. Ama Belçika’nın geneline gerçekten hayran kaldım.
Brugge, Avrupa genelinde gezebileceğiniz gerçekten en güzel şehirlerden bir tanesi. Kendine has mimarisi, rengarenk binaları ve taş sokakları ile Ortaçağ’dan beri dimdik ayakta. Bugün bildiğimiz anlamda menkul kıymetler borsacılığının geliştiği, feminizm hareketlerinin temellerinin atıldığı şehir de burası.
Brugge sadece Ortaçağ mimarisi ile anacağınız sevimli bir şehir de değil. Bir o kadar da romantik bir ambiyansı var.
Küçük bir şehir olduğu için, 1 günde her sokağına girer çıkar hatta her binanın önünde tek tek fotoğraf bile çekilirsiniz.
Sighişoara-Romanya
Kazıklı Voyvoda lakaplı Vlad Tepesin doğduğu Ortaçağ şehri. Yani Dracula’nın. Totalde sadece birkaç saat gezerek bitirebileceğiniz bir cep Herkülü resmen.
Öyle bir şehir ki, sanki film seti. Her an bir köşeden Merlin çıkacakmış gibi.
Ben bu şehri gördüğümde inanamadım. Buradan nasıl olur da Türk bloggerlar bu kadar az bahseder dedim ve oturup buraya methiyeler düzmeye başladım.
Sibiu-Romanya
Listeye Romanya’dan iki şehir ekledim. Aslında bu iki şehirden çok daha fazlasını da yazabilirdim 😄. Zaten Romanya’ya gidişimin amacı da bu Ortaçağ şehirlerini görmekti. Ama bu liste için Sighişoara ve Sibiu ikisi ile yetineceğim. Daha fazlasını görmek isteyenler için şöyle bir bağlantı bırakıyorum.
Sibiu, adım attığınız anda “yanlışlıkla Almanya’ya geldim heralde” diyeceğiniz bir şehir. Zaten zamanında Almanların egemenliği altındaymış. Ve şehrin her yanında bu izleri ve Almanlardan kalan eski bir takım alışkanlıkları görmek mümkün. Hatta bu şehir o kadar Alman ki, Oktoberfest bile yapılıyor burada.
Old Town bölgesindeki bütün binalara tek tek sarılmak istemiştim bu şehirde. Sizin de aşırı seveceğinize eminim.
Bremen-Almanya
Alışık olduğumuz Ortaçağ şehirlerinden bile daha farklı bir yer burası. Özellikle Schnoor bölgesi. Zamanında denizcilerin yaşadığı bu bölge, klasik ,Ortaçağ şehirlerinin bile ötesinde bir ambiyansa sahip.
Bremen Mızıkacıları masalı, şehrin kendisinden çok daha popüler olsa da, Bremen’e gittiğinizde göreceksiniz ki aslında şehrin kimliği ile pek bir alakası yok bu sevimli fablın. Bremen Mızıkacıları heykeli, şehrin ana meydanındaki Roland şövalyesi heykelinin yanında basit bir büst gibi kalıyor.
Detayları ile gözlere bayram ettiren ve “bu cepheyi yapan çocuk kör olmuştur” dedirten inanılmaz bir mimari. Şehrin ana meydanındaki herhangi bir binanın cephesine 5 dakikadan daha az bakmak gibi bir durum söz konusu olamıyor. O kadar ince bir işçilik var ki gözlerinizi ayıramıyorsunuz. Şehir küçücük, eğer gözlerime saygım yok diyen biriyseniz ve detayları izlemeden geçip giderseniz yarım günde bile gezip bitirirsiniz. Ama bu şekilde gezerseniz, gözlerinize yazık, Bremen’e de hakaret etmiş olursunuz. O güzelim cephelere uzun uzun bakmadan geçmeyin lütfen 😀.
Colmar-Fransa
İçlerinde gerçekten en favorilerimden bir tanesine geldik. Alsace bölgesi içerisinde yer alan istisnasız her yeri bu listeye gözü kapalı dahil edebilirim. Ama Colmar’ın bunlar içerisinde farklı bir havası da yok diyemem.
Çoğumuzun özellikle Kasım sonu itibariyle yılbaşı dönemine kadar sosyal medyada sıklıkla gördüğü bir yer Colmar. Ortaçağ şehri olması sebebiyle zaten güzelliği zaten tartışmasız olan bu küçük şehir, yılbaşı döneminde daha da güzelleşiyor. Colmar ve çevresindeki tüm köylerde Noel pazarları kuruluyor. Bütün binalar yılbaşı süsleri ve ışıklandırmalar ile daha da güzelleşiyor. Noel ruhunun en güzel yaşandığı yerlerden biri haline geliyor Colmar yılın bu zamanında.
Alsace bölgesi içerisinde, Colmar’a yakın olan bu köyler aynı zamanda harika bir bağ rotası. Colmar’a araçla sadece 30 dakikada ulaşabileceğiniz bu köyler alabildiğine şarap bağları ile kaplı. Obernai, Kaysersberg, Eguisheim, Ribeauville, Riquewihr gibi köyler resmen masallardan fırlamış gibi.
Yılın her zamanı güzel olsa da, benim önerim buraya kesinlikle Noel pazarları döneminde gitmeniz yönünde.
Dublin-İrlanda | Görmeniz Gereken Ortaçağ Şehirleri
İrlanda’nın tamamı zaten şatolar ülkesi. Dublin ise Viking yerleşimlerinin merkezi olan çok eski bir şehir. Ve Ortaçağ’dan beri İrlanda’nın başkenti.
Birbirinden güzel sokakları ve şatoları ile her gidenin “ben burada yaşarım ya” dediği bir şehir Dublin. Sadece Ortaçağ’dan kalma kent kimliği ile değil, eğlence hayatı ve yeşile verdiği değer ile de dikkat çeken bir şehir. Günlerinizi parklarda piknik yaparak geçirebileceğiniz gibi, geceleri de çılgın eğlence hayatına kendinizi kaptırabilirsiniz.
Tüm görsel paylaşımlarımı Instagram hesabımdan takip edebilirsiniz. Ayrıca diğer yazılarım ve hazırladığım seyahat listelerini görmek için bu linketıklayabilirsiniz.