Kıyı Şeridi Değil, İç Ege’nin Gizli Güzellikleri
Ülkemizde, İç Batı Anadolu veya İç Ege dediğimiz bölgede gözümüzü, içimizi açacak bir çok doğa harikası var. Bu yazımda sizlere Ege ve İç Ege bölgesinden birkaç tutam alarak ufak bir rota oluşturacağım. O halde diyoruz ki Türkiye’de gezilmedik yer kalmasın! Ve karşınızda İç Ege’nin Gizli Güzellikleri.
Peki Bu İç Ege neresi oluyor?
Afyon, Kütahya ve Uşak şehirleri bu bölgeyi oluşturuyor. Eğer bu bölge için spesifik bir planınız veya rotanız yoksa şehirlerarası yolculuklarda genelde rotamızda bulunan bu şehirleri es geçmemek gerekiyor. Seyahatlerde unutmamamız gereken bir nokta da bu bölgenin Ege iklimine göre biraz daha sert bir iklimi olduğu. Yolculuklarda mola için sıcacık arabadan inip Afyon’un sabah ayazıyla karşılaşmış olanlar beni daha iyi anlamıştır:)
Uşak – Ulubey Kanyonu
Bir çoğumuzun daha önce duymadığı bir doğa harikasından bahsedeceğim size. Daha da olası haritada Uşak‘ın yerini bilmeyenler mutlaka vardır ve ne alaka diye düşünmüş olabilirsiniz. Dünyanın en büyük kanyonu olan Amerika’nın Arizona Eyaletindeki meşhur Büyük Kanyon’dan sonra 75 km uzunluğu ile Ulubey’in dünyanın ikinci büyük kanyonu olduğunu biliyor muydunuz? Heybetiyle beni kendine hayran bıraktı, çok güzel bir doğaya ve granit toprağa sahip. Fotoğraf çekmek için adeta cennet.
Peki Ulubey Kanyonu’na nasıl gideriz?
Uşak il merkezine 30km uzaklıkta olan Ulubey ilçesine her gün otobüs seferleri yapılıyormuş. Özel aracınız ile gidecekseniz ulaşım zor değil, Manisa-Alaşehir yolunu kullanarak da ulaşabilirsiniz. Navigasyon candır:)
Kanyon ziyareti nasıl oluyor ve ücretli mi?
Kanyonu tepeden görebilmeniz için bir cam teras mevcut. Yükseklik korkusu olanlar bir nebze korkabilir fakat alışınca o his gerçekten çok enteresan geliyor:) Cam terastan kanyonun büyük bir kısmını gözlemleyebiliyorsunuz. Giriş ücretli, en son 7,5 tl idi.
Fotoğraf çekmek ve gözlemlemek dışında önemli bir nolta ise kanyonda doğa turizm aktiviteleri yapılıyor. Derin vadiler boyunca treking veya dik eğimlerde dağ yürüyüşü ve tırmanış yapabiliyorsunuz.
Isparta – Kuyucak Köyü
Ne zaman burada çektiğim fotoğraflara baksam burnuma lavanta kokusu gelir. Çok da hoşlanmadığım lavanta kokusu, tarlaların içinde gezerken öyle hoşuma gitti ki bu mor dünya. Ama zaten doğada varolan bütünlük, saflık değil midir insanı iyi ve dinç hissettiren…
Bir süredir aklımdaydı merak ediyordum Kuyucak’ı. Lavanta tarlaları dendiğinde ilk olarak akla gelen yer Fransa’nın Provence bölgesi olur. Fakat son zamanlarda ülkemizde epey ismini duyuran Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü’nün de aşağı kalır yanı yokmuş.
Akıllardaki soru: Gerçekten fotoğraflardaki gibi mi?
Kuyucak için şunu söyleyebilirim ki Google görsellerdeki ya da instagramdaki fotoğrafların bir çoğunun renkleriyle elbette oynanmış. Ama yine de köyde karşılaştığınız tarlalar görsel anlamda gerçekten harika! Lavanta tarlalarına uzaktan bir bütün olarak baktığınızda tarlaların gerek renkleri gerek düzenli ekimi doyurucu gözüküyor. Fotoğraf delirmesi yaşama garantili benden söylemesi:)
Kuyucak Köyü nerededir ve nasıl ulaşılır?
Kuyucak köyü, Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı, Torosların eteğinde mis gibi havasıyla ve yaklaşık 250 kişilik nüfusuyla onun doğasına zarar vermediğimiz düre bizi beklemektedir. Ulaşım için özel arabanızla gitmeyecekseniz şayet önce Isparta şehir merkezine veya Keçiborlu şehir merkezine ulaşıp oradan kalkan minibüslere binebilirsiniz.
Köy nasıl lavanta madeni olmuş?
Kuyucak Köyünde ilk defa yörenin gül tüccarı Zeki Konur tarafından 1975’te Fransa’dan getirtilen lavanta fideleri 30 aileye 15 kök şeklinde dağıtılmış. 1990’lı yıllardan itibaren ticari amaçlı ekimlere başlanmış. Kurak ve herhangi bir şey üretilemeyen tarlalar boş kalmasın diye lavanta ekimleri yapılmış. İlk lavanta fidelerinin ekilmesinden beri 3000 hektar alana lavanta ekimi yayılmış. Köy şuan Türkiye’nin lavanta üretiminin %93’ünü sağlıyor.
Gelecek Turizmde Projesi sayesinde 2016 yılında Isparta Lavanta Kokulu Köy ile tanışıyoruz. Her yıl 3 sürdürülebilir turizm fikrine fon desteği veren bu proje ile Kuyucak köyünde üretilen lavantanın ürün çeşitliliği sağlanarak, bölgedeki istihdam ve girişimcilik potansiyelinin harekete geçirilmesi hedefleniyor.
Fakat öte yandan Kuyucak Köyü’nün bu noktaya gelmesinde pek çok kişinin etkisi var ve en büyük payı da köyün kadınlarına vermek gerekiyor. Çün bahsettiğim projenin ilerlemesi için Lavanta Kokulu Köy Kadın Girişimciler Kooperatifi kuruluyor, köydeki kadınlar büyük bir heves ile farklı alanlarda eğitimler alıyor ve köyün bu günlere gelmesine katkıda bulunuyorlar. Gurur verici değil mi 🙂
Peki bu mor dünya ne zaman ziyaret edilmeli?
Haziran ayında çiçeklenmeye başlayan mor lavanta tarlaları için Temmuz ile 25 Agustos arasının tam gorulme zamani olduğu söyleniyor. Dikkat Ağustos sonu hasat mevsimi başlıyor.
Köyün içine girdiğinizde o fotoğraflama heyecanıyla biraz şevkiniz kırılabiliyor. Çünkü o kadar kalabalık ki istediginiz kareleri yakalamak çok zor. Bu sebepten aslında farketmeksizin girdiğimiz, köyün ana yolunun paralelinde kalan yollardaki tarlalarda bomboş denebilecek kadar az insan oluyor. Ben derim ki kendinizi orada kaybedin bu tüyoyu da fazla yaymayin 🙂
Köy gezisini yaparken o lavanta sakinliğini bünyede hissettiğiniz dakikalarda köyün içindeki lavanta fideleri, lavantalı dondurma, lavantalı sabun ve lavanta çayı onca insanın emeği olarak sizleri bekliyor olacak unutmayın:)
Gezinize devam etmek isterseniz unutmayın ki Denizli Pamukkale Travertenlerine ve Burdur Salda Gölüne çok yakınsınız, rotanıza buraları da eklemeniz harika olacaktır. Bunun için sitemizdeki bazı yazılarının linkini de aşağıya sizler için bırakıyorum.
Pamukkale Gezi Rehberi ; Pamukkale Travertenleri
15 Burdur Gezi Tavsiyeleri- Şehir Tavsiyeleri Yazı Dizisi
Sorularınızı ve yorumlarınızı yazının altında veya instagram adresimden bana iletirseniz çok sevinirim.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere #kuşmisalikıvırcık ! 🙂
1 Yorum
Uşak ilinin gizli hazineleri pek çoktur. Murat dağı, tarihi evleri, tarhana çorbası’ndan bahsetmemişsiniz… Bende 3d yazıcı ile nesneler üretmeye çalışıyorum.