İspanya denince akla neler gelir? Tarihi yerler, plajlar, futbol, doğal güzellikler, sıcak iklimi, schengen vizesi… Peki ya İspanya’nın görünmeyen yüzü yada gösterilmeyen yüzü?
Gezmeyi seven herkes gibi İspanya gezginlerin muhakkak gitmeleri gereken bir yer. İspanya‘da 3 kere bulundum. Batı kıyıları hariç her bölgesinde onlarca şehir gezdim. Her yeri bir başka güzel olan İspanya‘yı gezdiğim onca ülke arasında ilk sıralara koyarım hep. Gittiğimde kendimi topraklarımda hissettiğim nadir yerlerden. Gerçekten de görülmesi gereken çok güzel bir rota başımıza ne gelirse gelsin tavsiye ediyorum. Her ülkede olduğu gibi burada iyiler de var kötüler de. Umarım size hep iyileri denk gelir.
Yurtdışında Nasıl Geziyorsunuz?
Yurtdışına çıktığımızda küçük bir arkadaş gurubu olarak gittiğimiz için gezimiz kolay olsun, daha çok yer görelim diye araba kiralarız gittiğimiz yerlerde. Bu sayede hem saatlerden bağımsız, hem de ulaşım sıkıntısı çekmeden planlarımızı yapıp daha kolay gezeriz.
Günümüzde birçok insanın tutkusu gezmek, seyahat etmektir. Bir kısmı tatilini aynı şehirde geçirmeyi tercih ederken, bir kısmı da tatilinde keşfedebildiği kadar yer görmek ister. Tren, uçak ve otobüs gelişmiş ülkelerde çok kolay ulaşım olanakları sağlasa da saat yönünden insanları kısıtlamaktadır. Buna bağlı olarak insanlar kimi zaman gezdikleri şehirlerden ödün vererek gezilerini sürdürmektedir.
Yurtdışında sorunsuz nasıl araba kiralıyorsunuz diye sorarsanız bu konudaki yazıma aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Yurtdışında Sorunsuz Araba Kiralama
Gelelim başımızdan geçen olaya. Öncesinde size biraz bu tatil planımızdan bahsetmek istiyorum.
Yılbaşına nerede girelim diye düşünürken arkadaşlarla aklımıza Fas‘a gitmek geldi. Avrupadan biraz farklı bir deneyim olsun diye. Biletlere bakarken biraz uçuk rakamlarla karşılaştık. Sonrasında ne yapsak ne etsek derken İspanya‘dan Fas‘a uygun bilet olduğunu keşfettik. Planımızı şekillendirip İspanya‘dan Fas‘a gitmek üzere biletlerimizi aldık.
İstanbul‘dan Madrid‘e uçup orada araba kiralayarak birkaç şehir gezip yılbaşında Barselona‘da olacaktık. Daha sonra da Madrid‘e geri dönüp Fas‘a geçecektik.
Başımıza Ne Geldi?
Planlarımız işler bir şekilde gezimizi gerçekleştirdik. 6 yetişkin ile 1 bebek olarak gezdiğimiz için kiraladığımız arabayı da 7 kişilik ayarlamıştık. Barselona‘da kutlamalar Plaça d’Espanya‘da yapılacağı için kutlamalardan sonra geri dönüş trafiğine yakalanmamak için arabamızı birkaç durak ötede parkedip metroyu kullanmayı uygun gördük.
Arabamızı park edip en yakın metro istasyonunda haritadan hangi hatta binip kaç durak sonra ineceğimize bakmaya başladık. Bu arada yanımızdaki bebek te bebek arabasında durmadığından bebek arabasını daha çok çanta taşımak için kullanıyoruz. Guruptaki herkes çantasını bebek arabasına koyuyor, kayışlarını bebek arabasının kollarına takarak. Bulunduğumuz istasyon da biraz soğuk esinti aldığından dolayı kızlar soğuktan korunmak için bir köşede penguen gurubu gibi duruyorlar, erkekler ise haritadan nasıl gidebileceğimize bakıyoruz. Bu sırada 2 genç geldi belli ki İspanyol değiller doğu avrupa ağzı ile ispanyolca konuşuyorlar. Bunlar bize yardımcı olmaya başladılar. Hep beraber haritaya bakarken bu kişilerden biri arkada diğeri bizle harita başında birbirleri ile konuşuyorlar arada. Bunlar uzaklaşırken içime bir şüphe doğdu ve baktım arabanın başında kimse yok, herkese çantası burada mı diye sorduğumda kardeşim çantasının olmadığını söyledi.
Bir Türk ne yapar?
Ne yapacağız tabiki koştuk heriflerin peşinden adamlar görünürde değiller. Artık heyecanla mı dersiniz, adrenalinle mi ispanyolcayı söküp sokakta gördüklerime “Duo Bandidos!” yani “iki haydut” diyip yol tarifini bunların kaçtığını görenlerden ala ala koşuyoruz.
En son bunları ileride koşarken gördüğüm sokakta bu sefer dilleri karıştırıp almancaya döndüm. “Stop Polizei” diye bağırmaya başladım bunlara. Ne alaka demeyin insan adrenalinden ne yaptığını bilemiyor bazen 🙂
Bu arada kondisyonsuz ben koşmaktan kesilirken, arkamdan gelen Reşat devam etti bunların peşinden koşmaya. Az ileride bir binaya girdiklerini gördü ama binanın kapısı arkalarından kapanmıştı. Oradan geçenlerden polisi aramalarını istedik, bazıları döndü yollarına gitti, birkaçı ise bize yardımcı olmaya çalıştı ve polisi arayıp durumu anlattı. 5-10 dk. sonra polis geldi. Polislerden biri çat pat ingilizce biliyor diğerinde tık yok. Durumu anlattık. Karşı binada oturanlar da 3. katta sağ tarafta bunların yaşadığını söyledi polislere. Neyse bunlar binaya girdi bize aşağıda beklememizi söylediler.
10 dk. sonra aşağı indiler yanlarında ne çanta, ne de adamlar vardı. Sorduk ne oldu diye. Polis sizce ne oldu demiştir. Aynen şu cümleyi söyledi bize “Tüm kapıları çaldık, 1 kişi açtı oda tanımıyormuş bu dairede oturanları. O dairenin kapısını çaldık ama açan olmadı!”. Komedi filmi gibi gelebilir bu cümle tekrar etmek istiyorum “Kapıyı çaldık açan olmadı!”. Dedim ki “Ben de hırsız olsam, aranan biri olsam ben de açmam kapıyı”.
Sonuç
Karakola gidip ifade vermemiz gerektiği, evlerine izinsiz giremeyeceklerini söylediler. İfadeden sonra buralarda devriye gezeceğini anca dışarıda görürse şüpheli olarak birşeyler yapabileceklerini söylediler. Yani elimiz boş döndük.
Yurtdışında en önemli şey olan pasaportları montumun en güvenli ceybinde taşıdığım için giden sadece kardeşimin paraları, kimlikleri, kartları ve yılbaşı günü bozulan morali oldu.
Siz siz olun butip durumlarla karşılaşmamak için muhakkak bir nöbetçi bırakın çantalarınızın başında. En azından sonraki gezilerde böyle yaptık ve hiçbir sorun yaşamadık.
Umarım kimsenin başına bu tip tatsız olaylar gelmez, özellikle anlamlı günlerde. İspanya, ispanya, ispanya, ispanya, ispanya, ispanya