Johannesburg Gezi Rehberi | Yazacak çok şey var ile aslında yazacak hiçbir şey yok arasında gidip geldiğim ne hissedeceğimi bir türlü karar veremedigim duygu durumumun en karıştıran şehirdir burası. Bendeki hissiyati bu yöndeydi en azından fakirliğin, varlık içinde yokluğu yaşandığı ciddi güvenlik sorunun olmasından dolayı beyazlar için her bir binanın yüksek duvarlarla çevrilip bununla da yetinmeyip elektrik akımının verildiği tellerin de eklendiği koruma sistemi gelişmiş. Güney Afrika Gezi Rehberi
Bilim kurgu filmindeyim duygusu oldu bir ara yürüyerek kendinizin tek başınıza gezemediği sadece otobüs ile şehri gözlemlenebildiği, akşamında otel görevlisinin taksi çağırmayı red ettiği, AVM de turist grubu geldiği için güvenlik önlemlerinin arttırıldığı ve otel kasasının bile %100 güvenli olmadığı belirtilen gibi deneyimler yaşarsınız. Fakat tüm bunlara ragmen tekrar gider miyim; evet gidebilirim. Farklı yerleri severim Bu tarz kişiyi şaşırtan yerlere ilk gittiğinizde çokta anlamadan gezinebiliniyor. Sonraki gitmelerde herşeyin farkında olarak bilerek, görme şansı bulunamayan mekanları da telafi etme şansı oluşuyor.
Şehrin Kısa Tarihi
Bousmanlar buraya 19. yüzyılda gelerek ilk yerleşenler olmuştur. Önceleri tarım ve hayvancılık yapılıyormuş zamanla bakırcılığa da geçilmiş. Maden yataklarının keşfedilmesi ile şehrin nüfusu haliyle hızlıca artma eğilimine girmiş. Öncelikle altın ve elmas madenlerinin de etkisi ile ülkenin en önemli ticaret merkezi haline gelmiş.
Tabii ki nerede bir doğal zenginlik orada kolonileşme. Vakti zamanında Hollanda ile İngiltere arasında burası için kıyasıya bir çekişme olmuş. Galibi artık bilindiği üzerinde güneşin battiği ülkedir.
1866 yılında, Anglo-Boer savaşları olmuş. Anglo, Britanyalı kolonicilerin soyundan gelenlere verilen ad. Boerler ise Hollanda kökenli ve Africaans dili konuşan halk.İngilizler’le devam eden anlaşmazlıklar neticesinde Natal, Transvaal, Orenje adlarında üç bağımsız Boer Cumhuriyeti kurulur. Fakat 1843’te Natal’i, 1899-1902 Boer Savaşı’nda Orenje ve Transvaal’i ingilizler ele geçirir. Günümüzde bu durum hala devam ediyor.
Ülkede bir çok yerli dil unutturulduğu için halkın çoğu İngilizce konuşuyor. Çok az kavim hala atalarının dillerini biliyor. En bilinen bazı Hollywood filmlerine de ve hatta dizileri konu olmuş. Zulu kabilesinin dili. Savaşçı ruhları ile buna karşı direnebilmişler.
Günümüz Johannesburg – Johannesburg Gezi Rehberi
Günümüzde kıtanın Kahire ve Lagos’tan sonraki 4.5 milyon nüfusu ile en büyük üçüncü şehri. Yerliler Jozi, Egoli veyahut Joburg diye de adlandırılıyor. Kıtanın yeraltı kaynaklarından altın gümüş ve sadece bölgede çıkartılan mavi elmas denilen ‘tanzanit’ ticaretinin en yoğun olduğu şehirdir. Yakın zamana kadar dünyanın en önemli firmalarının merkez bürolarının burada olmasına rağmen şehirdeki güvenlik sorunundan dolayı Cape Town’a taşımaya başlamışlar birer birer.
Johannesburg’un Etnik Yapısı
Şehrin %17sini oluşturan zengin beyazlar ile geriye kalan fakfakirler arasındaki gelir dağılımı dengesizligi, güvenliğin gitgide büyüyen ciddi bir sorun haline getirmiş.İnanılması güç diyemeyeceğim zira aslında kendilerine ait olan madenlerde üç kuruşa bile çalışamayan yerlileri; banyonun tuvaletin ve suyun olmadığı tenekelerden yapılmış yüzlerce evlerden oluşmuş mahallelerde yaşayan halk; açgözlülüğe teşvik edilmiş adeta.
Bu durum Johannesburg’un Afrika’nın en tehlikeli kentlerinden biri olarak nam salmasına sebep olmuş.
Durum şu ki zenginlerin yaşadığı yüksek güvenlikli kuzey bölgesi ile hiçbir güvenliğe sahip olmayan fakir halkın aynı şehirde ikiye bölünmüş bir halde yaşıyor. Enteresan bir tezatlıklık. Teneke mahallesini gezerken fakirliği iliklerinize kadar hissettiğiniz aynı zamanda zarar görme korkunuzla acıma-üzülme duygusu arasında gidip geldiğiniz bir şehir.
Vakti zamanındaki şaşası ile kıtanın en modern ve oldukça zengin olan kent ayrıca en iyi alt yapıya sahip. Fakat parlak günlerin geride kalmaya başladığını şehri gezerken metruk binaların çokluğunu gördüğünüzde fark edebiliyorsunuz.
Johannesburg’un Doğası
Beni olumlu yönde en çok şaşırtan kısmı ise buranın inanılmaz yeşil olması. 6 milyon ağacın olduğu kent dünyanın en önemli orman şehri diye adlandırılırlabilirmiş.Zenginlerin yaşadığı kuzeyeye dünyanın farklıyerlerinden özellikle aslında bu iklimde olmayan ağaç türleride getirilip ekiliyor. Şehre tepeden bakabildiğiniz noktalarda ağaç yoğunluğuna bakarak nerenin kuzey olduğunu çok anlayabilirsiniz
Kafama medya ile kazınan kuraklık her yerin sapsarı olması hayvanların açlıktan ölmesi görüntüleri de yıkılmış durumda. ‘Afrika’nın en yeşil şehri’ diye sıfatlandırılması demek başka yerlerin de yeşil olduğunu fısıldayan bir ipucu cümlesi adeta.
Güney yarım kürede yer alan ülke bize göre kış olan aralık ocak şubat aylarını yaz mevsimi olarak yaşıyor. Sıcaklık 30°’ye kadar çıkıyormuş. Kış mevsimi ise haziran temmuz aylarında ise en fazla 0°’ye kadar düşermiş.Gece-gündüz arasındaki ısı farkı ise neredeyse yok denecek kadar azmış. Bu durum Güney Afrika’yı dolayısıyla Johannesburg‘u her mevsim ziyaret edilesi bir ülke konumuna koyuyor.
Johannesburg’da Alışveriş
Alışverişçi biz Türkler için çok sevilesi bir konum 😀. Bize kıyasla oldukça uygun olmasının yanı sıra bir de vergi iadesi ile keyfimiz katmerlenir. Boncuklardan yapılan kendi yerel çeşitli takı ve aksesuarlar, ahşap oyma ve deve kuşunun etinden sütünden tüyünden kemiğinden ve dahi yumurtasından yapılan süs eşyaları ise bizim için farklı olan hediyelikler.
Günay Afrika’yı gezerken özellikle karşınıza en çok deve kuşu yumurtasının ayakları ayrı satılan desenli süslenmiş haline çokça denk geleceksiniz. Alışveriş adetim olmamasına rağmen ben de aldım. Hatta gezdiğim yerlerde kıyasla kendimin ‘gereksiz eşya ‘ diye addettiğim cümlemi çiğneyerek oldukça fazla alışveriş yaptım. Ayrıca Doğal taş madenlerine de sahip olan ülkenin ,bu taşlarrın meraklısı olarak bunlardan yapılmış takılar da aldım.
Unutmadan şöyle bir dipnot da yazayım: Johannesburg ‘ Give me hope Johanna’ şarkısına konu olmuş bir şehirdir.Doğal maden zenginlikleri ile de Afrika’nın altın şehri ünvanına da sahipmiş.
Johannesburg Gezilecek Yerler
Nizamiye külliyesi: Ülkedeki azınlık olan müslümanlar için yapılmış külliye Güney Yarımkürenin en büyük cami kompleksiymiş.
Türk iş insanı Ali Katırcıoğlu tarafından masrafları üstlenerek 2009-2012 yılları arasında yapımı tamamlanmış, Osmanlı mimarisine erişememiş bölgelere taşıma düşüncesi ile inşaa edilmiş. Edirne’deki Selimiye camiinin planına sadık kalınmış.Ülke standartlarına uygun olacak şekilde süreç Güney Afrikalı bir mimar tarafından yönetilmiş. Külliyede cami, okul, sergi salonu, mezarlık, klinik ve pazar mevcut..Market, berber, halı ve seramik dükkanı, fırın, kitapçı ve gene tabiki Türk restoranı da var Yerli ve yabancı turistlere açık ve ücretsizdir. İstenirseniz bağış yapabilirsiniz.
1. Witwatersrand
Kayalık ve şelaleden oluşmuş bu yer 1886’da farkedilen zengin altın yataklarıyla ünlenmiş.ekolojinin devamı için özel botanik bahçeleri oluşturulmuş.
Bunlardan biri olan Walter Sisulu Ulusal Botanik Bahçesidir.
Soweto Topraklarında huzur içinde yaşamalarına izin verilmeyip ellerinden alınan siyahiler iş bulabilmek umududuyla 1940’larda Johannesburg şehrinin güneybatısındaki Soweto (South Western Townships) bölgesine yerleştirilmiş. Yani günümüzde Nelson Mandela, Desmond Tutu gibi Nobel Barış Ödülü sahibi siyahi liderler bu mahallede yaşamış.
2. Nelson Mandela’nın Evi Müzesi
Kendisinin ve ailesinin yaşadığı evidir ve bizzat Mandela tarafından ulusal miras olması için Soweto Heritage Trust’a bağışlanmıştır. Günümüzde müze olan evde aileye ait fotoğraflar, tablolar ve şahsi eşyalar v.s. bulunmaktadır.
3. Nelson Mandela Meydanı
Adını Mandela’nın 6 metrelik heykeli ve resimleri bulunmasından dolayı alıyor.Mevcut Apartheid sisteme olan karşıtlığı ile bilinen bu uğurda verdiği barışçıl mücadeleye rağmen neredeyse 30 yıla yakın hapis yatan Mandela buradan çıktıktan sonra Nobel Barış Ödülü’nü kazanmıştır. Akabinde çok acıdırki siyahilerin ilk kez oy verebildiği seçimlerde başkan seçilmiş Ömrünü Apartheid sistemin mirasının dağılmasına, ırkçılığı, fakirliği, eşitsizliği engellemeye adayan Mandela kendi yönetimi süresince de bu duruşunda kalarak ulusal kahraman olarak hayata veda etmiştir.
Elbette böylesi bir karakterin mümkün mertebe her yerde heykeli olmalıydı.
Meydan bizdeki açık hava AVM tarzında bir konum.Açık meydana bakan heykelin bulunduğu yerde cafeler lokantalar mevcutken kapıdan girip içinde kaybolma ihtimalli matruşka gibi hangi yolun/katın sizi nereye götürdüğü belli olmayan bir garip yapılı dükkanların mağzaların olduğu kısma dahil oluyorsunuz.
4. Apartheid Müzesi
Dünyadaki utanç müzelerinden bir tanesi daha olur Apartheid Müzesi. Üzülerek ve yapılanlara inanamayarak gezieceksiniz. Kendi türüne böylesi zulümleri layık gören tek varlık. Irkçılığın dibi diyeceğimiz Apartheid sisteminine tanıklık edeceksiniz. Yükselişinden çöküşüne her bir anı iliklerinize kadar üşütüyor. Müze pazartesi ve salı günleri kapalı. Müze hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5. Gold Reef City Tema Parkı
Witwatersrand’da başlayan altına hücum temasını işliyor. Peyzajı, dönemin mimarisinde 1971’de kapanan eski bir altın madeninin hemen yanı başında yer alıyor. 1886’da uygun olarak yapılmış. Vahşi batı kasablarından birine zamanda yolculuk yapmışcasına geziyorsunuz. Komplekste küçük büfeler cafeler ve restorantlar var.İsterseniz madene rehber eşliğinde altının işlenişini görebilirsiniz.
6. Lesedi Kültür Köyü
Turistik amaçlı yapılmış ve yapay olan Lesedi Köyü’nde saat 11:30 ve 16:30’da gösteriler yapılıyor. Gösteriler yaklaşık 2 saat sürüyor.
Güney Afrika’da yaşayan siyah kabilelerinin her birinin gelenek görenek giyim şekillerine, yaşam felsefelere, danslarınına ve savaşcı yönlerinine bizzat şahit olma imkanı bulacaksınız. Güzel anılarla ayrılacağınız başka bir konum.
7. Lion (Aslan) & Safari Park – Johannesburg Gezi Rehberi
Araba kullanamadığım için – kendi aracınızla gezme fırsatınız var – parkın zırhlı aracıyla gezdiğim bu parkta nadir bulunan beyaz aslanları, leoparları, çitaları çok yakından görme imkanınız oluyor. 1 veya 2 saatlik turları var. Giriş ücretleri sectiğiniz aktiviteye göre değişkenlik gösteriyor.
8. Brits-Klipklop
Hayatım boyunca hafızamın bir köşesinde yer alacak en unutulmaz anılarımdan birini yaşadım diyeceğim bir yer. Belirli güvenlik kuralları dahilinde arslanlarla yan yan yürüyebildiğiniz yavruları ile oynadığınız, çitaları dokunarak sevdiğiniz ve kaplanların gözünün içine baktığınız muhteşem bir doğa ortamı. Zevkler ve renkler şüphesiz tartışılmaz fakat bu deneyimi yaşamanızı tavsiye ederim.
Keyifli seyahatler dilerim.
Gezdiğim diğer rotalara ait fotoğlarımın olduğu yeni Instagram hesabımı takibe alabilirsiniz: https://www.instagram.com/explorer_with_the_red_backpack/profilecard/?igsh=amNndTJiNmRyM3Jm