Çadırlarımızı Alıp Gökçeada’ya Gidiyoruz! – Gökçeada’da Kamp
Sizlere gidip görmekten zevk aldığım hatta tekrar tekrar gitmek istediğim doğa harikası olan Gökçeada’dan bahsedeceğim. Türkiye’nin en büyük adası olarak Bozcaada’nın yaklaşık 8 katı büyüklüğünde. Türkiye’nin en batı ucu olduğu için güneşin en son battığı yer ünvanına sahip olan eski adıyla İmroz. Biz çadırlarımızı aldık koyulduk yola ve harika günler geçirdik. İşte Gökçeada’da Kamp deneyimim!
Gökçeada’ya Nasıl Gidilir?
Gökçeada’ya ulaşım sadece deniz yoluyla sağlanıyor. Kabatepe’den kalkan arabalı feribotlarla ulaşabilirsiniz.
Gestaş’ın Çanakkale Boğazı’nda düzenlediği sefer saatleri için tıklayın
Gökçeada’ya Ne Zaman Gidilir?
Bahar ve yaz aylarında, sonbahar başlangıcında tercih edebilirsiniz. Aslında denize girme alışkanlıklarınız hangi aylardaysa o zamanları tercih etmeniz daha mantıklı. En önemlisi tabii ki resmi tatil zamanlarında adaya gitmemeniz.
Gerçekten buna çok dikkat etmelisiniz resmi tatil zamanlarında adaya gidebilmek için uzun feribot kuyruklarında sıra beklemek zorunda kalırsınız sizin için üzücü bir durum oluşur. (Biz bayram öncesi 3 gün gidip bayram başlamadan geri dönmüştük ve yerel halkın söylediğine göre tatil başladığında ada arabadan ve insandan geçilmiyormuş.)
Gökçeada Gezilecek Yerler – Gökçeada’da Kamp
Aydıncık (Kefaloz) Plajı
Bizim ilk durağımız çadır kuracağımız kamp alanına sahip olan Aydıncık Plajı oldu. Ada’da bir çok kamp alanı mevcut biz aralarında Şen Kampingi tercih ettik. Tertemiz deniziyle meşhur adada Aydıncık plajı 1200 mt. uzunluğunda altın rengi kumsaldan oluşuyor. Doğal yapısından dolayı rüzgar sörfüne çok elverişli olması sebebiyle Alaçatı’daki kalabalıktan bunalan sörfçülerin son zamanlar tercih ettikleri bir nokta haline gelmiş. Turkuaz renkli içi kum olan denizini yüzerken ufak balıkların bacaklarınızı ısırmasıyla ufak elektrik çarpmaları yaşayabilirsiniz. 🙂 Etrafınızda çığlık atanlar olursa şaşırmayın bence çok eğlenceli balıkların etrafınızda dönmesi. 🙂
Yıldız Koy
Yıldızkoy, Gökçeada Sualtı Milli Parkı’nın içinde yer alıyor. Parkın karadan denize girilebilecek tek koyu burası. Akvaryum güzelliğindeki bu koyda şnorkelle yüzmenizi tavsiye ediyorum. Ama şunu da söylemem gerekir taşlık bir deniz olduğu için dikkatli olmanızda fayda var. Arabanızla koya kadar gelebiliyorsunuz girişte ücretli otopark mevcut. Plajın bi diğer güzelliğiyse ilginç kaya oluşumlarının mevcut olması. Sosyal medyanız için harika kareler yakalayabileceğiniz bir detay. 🙂
Kaleköy
Adada görebileceğiniz birçok Rum köyü bulunuyor, biz tercihimizi Kaleköy yani eski adıyla Kastro’dan yana kullandık. Tepede bulunan bu eski Rum köyü aslında pansiyon, hotel ve restaurantlarıyla en işlek köylerden biri. Yerleşim yerinin aşağısında bulunan Kaleköy Limanında çay bahçelerinde deniz kenarı, yaz akşamlarında dondurma yeme keyfi yaşayabilir, yerel halkın kurduğu tezgahlarda alışveriş yapabilirsiniz. Gökçeada’nın Metropolitan Kilisesi olan Aya Marina Kilisesini ziyaret edebilirsiniz. Gün batımında ise Kaleköy köyüne çıkarak gün batarken muhteşem Semadirek Adası’nın manzarasını izleyebilirsiniz.
Gökçeada Merkez
Eski Rum evlerini hala görebileceğiniz sokaklarında gezerken aslında modern ve geçmişin karışımını yaşayacaksınız. Her yerde bulunan memba çeşmelerinden akan sulardan rahatlıkça içebilirsiniz. Ada zeytin yağından, yağmur suyundan, keçi sütünden yapılan İmroza Sabunları’ndan almak için yerel mağazalara uğrayabilirsiniz. Her dükkanın önünde göreceğiniz uyuyan kediler sizleri ayrıca mutlu edecektir.
Gökçeada’da Ne Yenir? | Yerel Tatlar
İşte yine geldik en sevdiğimiz yeme içme bölümüne 🙂
Kaleköy’de bulunan Yakamoz Restaurant’ta gün batımında mutlaka rakı balık keyfi yapın.
Mustafa’nın Kayfesi’nde mutlaka kumda Türk kahvesi için.
Merkezde bulunan Meydani Pastahanesi’nden Efi badem kurabiyesi yiyebilir, süt reçeli ve el yapımı magnetler satın alabilirsiniz.
Yine yerel çiftliklerin hasatıyla üretilen Gökçeada şaraplarından alabilirsiniz.
Önemli Notlar
*Benim için hayatımda ilk defa karşılaştığım en özel anımı da sizlerle paylaşmak istiyorum ki sizler de bu harika anı yaşayın diye 🙂 Aydıncık Plajı’nda gece örtülerinizi alıp plaja oturmaya gittiğinizde sadece kafanızı yukarı kaldırın ve hayatınızda görmediğiniz güzellikte ve yakınlıktaki yıldızları görün hayretler içerisinde izleyin.
(Tabii ben yine konuşmaya dalmış bir şekildeyken Özer’in beni susturup söylemesiyle kafamı kaldırdığımda bütün yıldızlar, gezegenler, galaksiler oradaydı sanki)
*Adanın en güzel özelliklerinden biri de etrafınızda özgürce dolaşan, yeşillikler içerisinde diledikleri yerlerde otlanan keçiler ve kuzular göreceksiniz:)
*Gece yollarda ilerlerken önünüze atlayan tavşanlar ve sincaplar gördüğünüzde bu nasıl harika bir yer diye düşüneceksiniz. 🙂
*Cam gibi suların olduğu koylarda yüzerken denizden çıkmak istemeyeceksiniz.
*O popüler deniz kenarı tatil kentlerinde olan kalabalığı burada göremeyecek sessizlik içerisinde huzur bulacaksınız. 🙂
*Tuz gölüne gidebilir yazın ortasında sanki kar yağmış gibi manzarayı izleyebilir, gölden çıkan siyah çamuru vücudunuza sürebilirsiniz.(İçerisinde bol miktarda kükürde rastlanmış olduğun için tedavi etkisi olduğuna inanılıyor. Aydıncık plajında çamurlu insanlar görürseniz şaşırmayın.)
*Tepeköy’de bulunan 625 yaşındaki çınarı mutlaka görmelisiniz. Ağacın altında bulunan tarihi çeşmeden su içmeden dönmeyin. 🙂
Kaya mezarı ve Peynir Kayalıklarını da görmeye gidebilirsiniz.
Ayrıca Türkiye’deki en güzel kamp noktaları için Türkiye’nin En Güzel Ücretsiz Kamp Alanları yazımıza göz atmayı unutmayın!
Umarım sizler için faydalı bir yazı olmuştur,
Sevgilerimle.
1 Yorum
Çok güzel bir yazı olmuş ? bilgiler harika