Orta Çağ’ın Göz Kamaştırıcı Şehri
Belçika’ya ilk seyahatim Erasmus için Hollanda‘ya gittiğimde oldu. Hollanda‘ya ayak bastığım ilk haftanın sonunda Avrupa büyüsüne kapılmış, kendimi yakınlarda gezilecek bölgeleri arar halde bulmuştum. Brugge çok turistikti, Brüksel de tam olarak gitmeyi hayal ettiğim yer değildi ve en sonunda ikisi arasında kalmış, adı daha az duyulmuş güzeller güzeli Gent bana resmen göz kırptı! İşte Gent Gezi Rehberi
Kısa bir araştırmanın ardından gitmem gereken şehrin burası olduğundan tamamıyla emin olup, hemen tren bileti aldım. Buraya nasıl ulaşabileceğinizle ilgili detayları yazının sonunda bulabilirsiniz. Benim istikametim: Arnhem-Rotterdam-Antwerp-Gent şeklindeydi. İlk başta bu kadar çok tren değiştirmek gözümü korkutsa da, değil 3 aktarma, 5 aktarma yapacak olsam yine de Gent‘i görmeye değermiş onu anladım!
Lafı daha fazla uzatmadan sizi masalsı üç kuleli şehir Gent Gezi Rehberi’ni keyifle okumaya alalım! 🙂
Gent’in Tarihi : Masallardan Fırlamış Bir Orta Çağ Şehri
Bildiğiniz tüm Avrupa şehirlerini unutun, çünkü Gent’teyken gerçek anlamda kendinizi bir Orta Çağ masalının tam ortasında bulacaksınız.
Tarihi taa arkeolojik yıllara dayanan Gent, yaklaşık 1000 yılından (evet gerçekten 1000) 1550’ye kadar, Avrupa’nın en önemli şehirlerinden biriydi. Londra’dan daha büyüktü ve Paris’ten sonra ikinci sırada geliyordu. 11. ve 12. yüzyıllarda Ghent, ithal edilen İngiliz yününden üretilen yerel kumaş sayesinde önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Tam o zamanlarda, kentin taştan yapılmış görkemli kalesi, Kontlar Kalesi (ya da Gravensteen) inşa edildi. 14. yüzyıla gelindiğinde şehirdeki 60.000 kişi, haklarına şiddetle sarıldı. Kontlar ve prensler Gent halkının, zor kazandıkları ayrıcalıklarından ve özgürlüklerinden savaşmadan feragat etmeyeceğini keşfettiler. İşte böyle de gururlu ve asi bir halk 🙂
Ayrıca Gent her iki Dünya Savaşı’nda da az miktarda bomba hasarı aldığı için, tarihi mirası bugüne kadar büyük ölçüde bozulmadan kaldı. Bugün, Doğu Flandre eyaletinin başkenti olan Gent, yaklaşık 250.000 nüfusa sahip.
Hangi Dil Konuşuluyor?
Ülkenin bu bölgesinde konuşulan ana dil Flemenkçe. Ancak ülkede Fransızca, Flemenkçe ve Almanca resmi dil olarak kabul ediliyor. Ama hiç merak etmeyin her yerde İngilizce tabelalar ve İngilizce bilen insanlar var.
Gent’te Gezilecek Yerler
Öncelikle Gent-Sint-Pieters tren istasyonuna geldiğinizde eğer telefonunuzda internet yok ve haritaları kullanamıyorsanız, merkezi gösteren tabelaları takip ederek 15-20 dakikalık bir yürüyüşle şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Veya hemen istasyonun önündeki tramvayı tercih edebilir, 2-3 Euro ödeyerek 5 dakikada merkezde olabilirsiniz. Burası turiste fazlasıyla yardımcı olan bir şehir ve küçük de olduğu için kaybolmak gibi bir durum söz konusu bile değil 🙂
SINT-MICHIELSBRUG KÖPRÜSÜ
Şehir merkezine ulaştığınızda benim size önerim öncelikle Sint-Michielsbrug Köprüsü’ne gidip şöyle bir etrafı izlemeniz. Kanal kıyısındaki muhteşem evleri ve şehre ‘Üç Kuleli Şehir’ adını veren üç kuleyi de görebileceğiniz bir noktadasınız. Burada büyülendikten sonra gezmeye gönül rahatlığıyla başlayabilirsiniz 🙂 Ayrıca tekneyle yapılan kanal turları da buradan kalkıyor, şiddetle tavsiye ediyorum!
ÜÇ KULENİN BİRİNCİSİ: SAINT-NICHOLAS KİLİSESİ (SINT-NIKLAASKERK)
Köprüden zaten görünen kiliseye doğruca yürüdüğünüzde göreceğiniz gotik mimarisinden oldukça etkileneceğinize hiç şüphem yok, en azından bende böyle olmuştu. İçeride, girdiğiniz andan itibaren kutsal bir yere girdiğinizi ilk dakikadan hissettiren bir hava var. Devasa camlarındaki rengarenk vitraylar ve üzerindeki tasvirler uzun uzun bakmalık cinsten. İçeriyi turladıktan sonra çıkıştaki harita ve broşürlerden almayı unutmayın, nereye gideceğinizi bilemediğiniz anda hayat kurtarıcı olabiliyor. Ha bir de unutmadan, buradaki kuleye çıkış yasak, o yüzden kendinizi bir sonraki durağımız olan Belfry Çan Kulesi‘ne hazırlayın.
https://www.instagram.com/p/BKONqsLAV0q/
BELFRY ÇAN KULESİ (HET BELFORT VAN GENT)
Saint Nicholas Kilisesi’nden çıkıp aynı aksta yürümeye devam ettiğinizde Belfry Çan Kulesi’ni göreceksiniz. Buranın girişinde kuleye çıkış için bilet aldığınız bir gişe var. Ben 2016 yılında öğrenci olarak 2€ ödemiştim ancak şu anda standart bilet 8€, yine de bir kontrol edeyim derseniz şuraya tıklayabilirsiniz
Kuleye çıkmadan önce buranın önemini bilmekte fayda var. İçeride göreceğiniz gurur sembolü ve Gent‘in maskotu olan ateşli bir ejderha, şehrin tarihi kalbini koruyor. Kulenin tam tepesinde de yaldızlı versiyonu bulunan bu ejderha koruma görevini her iki noktadan yürütüyor 🙂 Ayrıca çan kulesi, kentin refahını ve bağımsızlığını sembolize ediyormuş.
Yukarı çıkışın bir kısmı asansörle bir kısmı merdivenle yapılıyor. Ben 2. ve 3. katlarda durarak eski çanlara ve koruyucu ejderhaya bakıp öyle çıktım tepeye. 1313’te yapımına başlanan 91 metre yükseklikteki Belfry (Belfort) Çan Kulesi, bölgedeki 29 kuleyle birlikte UNESCO Dünya Mirası listesi’nde olup Belçika’daki en uzun çan kulesiymiş. Haliyle sonunda hedefinize ulaştığınızda da göreceğiniz manzara girişte verdiğiniz 8 euroya fazlasıyla değiyor. Ben burada yaklaşık yarım saat kalıp manzaranın tadını çıkardım ve bol bol fotoğraf çektim. Siz de dilediğiniz kadar durup tüm şehri tepeden izleyebilirsiniz.
ST BAVO KATEDRALİ (SINT BAAF’S KERK)
Sint-Baafsplein meydanındaki bu görkemli manzara, Gentliler için aslında gururlu bir yaşlı kadındır: öylece yanından geçip gitmek olmaz 🙂 St Bavo Katedrali, Gent’in hareketli kalbindeki en eski bölge kilisesi. 10. yüzyıldan kalma bir kilisenin ve 12. yüzyıldan kalma Romanesk kilisenin bulunduğu iki alandan oluşuyor. Mahzende Romanesk üslup hala görülebilmekte. Burası öyle bildiğiniz sıradan kiliselere benzemiyor; içerisi pek çok sanatseverin ağzını sulandıracak cinsten sanat hazineleri ile dolu.. En bilineni ünlü ressam Jan van Eyck ve kardeşi Hubrecht tarafından yapılmış ‘Ghent Altarpiece’ ya da ‘Mystic Lamb’ diye de bilinen muhteşem pano. Buraya giriş 10€. Eğer sanata meraklıysanız görmeden geçmeyin derim:)
KORENMARKT ve GROETENMARKT
Üç kuleyi görüp bitirdikten sonra yönümüzü eski şehrin en ünlü meydanı Korenmarkt’a doğru çeviriyoruz. Burası şehrin en hareketli meydanı ve buradaki Mc Donald’s herkesin buluşma noktası. Restoranlar, cafeler, hediyelik eşya dükkanları hepsi burada bulunuyor. Dilerseniz kruvasan ve kahve keyfi yapın, dilerseniz yemeğinizi yerken etrafı seyredin size kalmış.
https://www.instagram.com/p/BiCvnAsHxrN/
Burada yemek yiyip biraz dinlendikten sonra şehrin tarihi et marketi Groetenmarkt’a doğru ilerliyoruz. 175 farklı yöresel lezzeti içerisinde bulunduran markette değişik tatlar deneyebilirsiniz. Ayrıca Gent’teki en küçük pub olan Galgenhuisje de burada bulunuyor. Dilerseniz yerel biraları da burada tadabilirsiniz. Ancak benim gitme amacım kendine has bir havası olan bu binanın tarihi dokusunu görmek ve 15.yüzyıldan beri amacından şaşmamış olmasına şaşırmaktı 🙂 Kesinlikle uğrayın, pişman olmazsınız.
https://www.instagram.com/p/Bex2pTHhdNd/
GRAVENSTEEN KALESİ
Pastırmamızı yiyip biramızı yudumladıktan sonra nasıl bu kadar muhteşem yapı tek bir şehirde olabilir diye düşündüren Gravensteen Kalesi’ne doğru yol alıyoruz. Burası daha uzun vakit geçirilmesi gereken bir alan olduğu için bir sonraki güne de bırakabilirsiniz, ben öyle yapmayı tercih ettim.
Kontlar Kalesi olarak da bilinen Gravensteen masallardaki şatolara benzeyen, gri duvarlı, etrafı suyla çevrili bir kale. Kont Philip of Alsace tarafından 1180 yılında inşa ettirilmiş. 14.yy’a kadar kontların hakimiyet ve güç sembolü olmuş. 12. Yüzyıl hanedan kültürünü tam olarak anlamak için harika bir yer. Zaten gezerken de zamanda yolculuk yapıyormuşsunuz hissini üstünüzden atamıyorsunuz. Giriş kapısı, surlar, kontların yaşadıkları daireler ve ahırlar ziyaretçilere açık. Kalenin içerisinde günümüze kadar restore edilerek getirilmiş olan giyotin, zırh ve işkence aletleri sergileniyor. İçeriyi iyice turladıktan sonra kaledeki tepeye çıkıp biraz da burada manzarayı seyredebilirsiniz.
YAPMADAN DÖNMEYİN
- Kanal turu kesinlikle yapmanız gereken şeyler arasında ilk sırada yer alıyor. Şehrin yürüyerek gezemeyeceğiniz kısımlarını bu sayede görebilir ve aralarda kalmış şirin evleri ve cafeleri keşfedebilirsiniz. Eğer şanslıysanız bizim rastladığımız Türk rehber eşliğinde Türkçe olarak tekne turunu yapabilirsiniz! 🙂
- Waffle yiyin! Evet Belçika’ya kadar gelip de meşhur waffle’ını yemezseniz olmaz, vallahi sayılmaz.
- Yerel biraları tadın! Belçika’nın waffle’ı kadar biraları da meşhurdur. Ülkenin yerel biralarının da mutlaka tadına bakın.
- Graslei ve Korenlei’de nehrin kenarına oturup bir Gentli gibi güzel havanın (şanslıysanız) keyfini çıkarın.
- Grafiti Sokağı’nda fotoğraf çekinin! Burayı ancak Google’da aratarak bulabilirsiniz, öyle araya gizlenmiş bir sokak 🙂
https://www.instagram.com/p/BPLMkM6jcyY/
NE YENİR NE İÇİLİR?
Mokabon: Şehrin ilk ‘coffee bar’ında kahvelerin tadına bakabilir veya yanınıza alıp şehri turlayabilirsiniz.
Emmy’s: Eğlenceli bir iç dekorasyona sahip bu cafenin tatlı ve sandviçlerini deneyebilirsiniz.
Komkommertijd: Vegan ve vejetaryenler için açık büfe ve uygun fiyatlı bir restoran.
Le Grand Bleu: Şık bir restoranda deniz ürünlerini tatmak isterseniz sizi buraya alalım.
Bunlar benim nacizane önerilerim ancak daha fazlası için şuraya göz atabilirsiniz.
NE ZAMAN GİDİLMELİ? – Gent Gezi Rehberi
Hem yazın hem kışın Gent’i ziyaret etmiş biri olarak size önerim bahar veya yaz aylarında gitmeniz. Kışın baya baya soğuk oluyor ve her an yağmur yağma ihtimali biraz can sıkıcı olabiliyor. 🙂
NASIL ULAŞIRSINIZ? – Gent Gezi Rehberi
Gent’te havalimanı bulunmuyor, o yüzden öncelikle Brüksel Havalimanı’na inip trenle veya otobüsle Gent’e ulaşabilirsiniz. Bilet fiyatları dönemsel olarak değişiklik gösteriyor, kontrol etmek için şurayı ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Brüksel Havalimanı’ndan araba kiralayarak da şehre ulaşmak mümkün. Brüksel Rehberi için de linke göz atabilirsiniz. Brüksel Gezi Rehberi
NEREDE KALINIR? – Gent Gezi Rehberi
Eğer bir gece kalacaksanız hosteller uygun olabilir. Farklı bir konaklama deneyimi için Treck Hostel ‘i tercih edebilir ve ‘indoor camping’ olayını deneyimleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra Airbnb’den şirin, geleneksel evler bulabilir veya Booking.com üzerinden bütçenize göre otel odası ayırtabilirsiniz. Ben tam Sint-Michielsbrug köprüsünün karşısında nehir kıyısında geceliği 22 euroya Hostel Uppelink adında bir hostelde kalmıştım.Manzarası mükemmel ve odaları tertemizdi ancak 8 kişilik odada kaldığımı belirtmeliyim. Kullanıcı adım olan @biereblanche ‘ın ilham kaynağı tam bu hostelin lobisinde oturup yudumladığım beyaz biradır :)(Fransızca:bière blanche)
Tüm bunlar yetmediyse şehrin kendi internet sitesinden İngilizce olarak daha detaylı bilgiye ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz
Brugge kadar adı duyulmamış ancak benim için Brugge’dan daha güzel, kendine hayran bırakan, iki kez ziyaret edip yine de doyamadığım bir şehir oldu Gent. Umarım siz de benim gibi güzel hislerle ve unutulmayacak anılarla buradan ayrılırsınız.
Benim yerime de gezin,
İyi seyahatler,
Bensu.