İzmir Yarımadası’nın En Güzel Rotası – Zeytin Yolu
Geçen hafta İzmir‘deydim ve her zaman olduğu gibi yine Ege‘nin havası bana çok güzel bir enerji verdi. İstanbul‘un kaosundan sonra mı böyle hissediyorum her defasında bilmiyorum ancak ne zaman o taraflara adım atsam yeni bir şeyler keşfetme duygum hareketleniyor. Bu defa arabayla geçerken yer yer denk geldiğim Zeytin Yolu tabelaları dikkatimi çekti. En sevdiğim şeylerden ikisi olan “zeytin” ve “yol” kelimeleri bir araya geldiğinde ortaya muhteşem bir şeyler çıkacağından emindim. Ben de yine bu güzel rotadan benim vasıtamla haberdar olabilecek herkes için aldım kalemi elime 🙂 İşte İzmir ve çevresindeki en güzel rotalardan bir tanesi olan Zeytin Yolu
Kısaca Zeytinin Tarihi
Oleacea (zeytin) aslında şimdi alışık olduğumuzun aksine Mezopotamya ve Güney Asya topraklarında doğmuş bir üründür. Zaman içerisinde zeytin, Mısır üzerinden Tunus ve Fas‘a, Anadolu üzerinden Ege Adaları, Yunanistan, İtalya ve İspanya, İran üzerinden de Pakistan ve Çin‘e yayılmıştır. Belki de böylesine üç koldan yayılabildiği için uluslararası bir tat ve kültürdür. Arkeologlara göre M.Ö. 4000’li yıllara dayanan zeytin yetiştiriciliğine ilk olarak Roma ve Grek yazıtlarında denk gelinmiştir.
Kültürleri zenginleştiren bir ürün olmasının ötesinde “Zeytin Dalı” barışın simgesi olmuş zeytin ve zeytinyağı asırlardır sadece mutfakta değil sağlıkta da yerini almıştır. Tarihte Aristotoles tarafından getirilen yasa ile zeytin ağacı kesmenin de ciddi bir cezaya karşılık gelmesi, zeytinin aslında nasıl da yüce ve eşsiz bir ürün olduğunun en büyük göstergelerinden biridir.
Ülkemizde de, Atatürk‘ün 1929 yılında zeytine daha fazla değer ve önem verilmesine ilişkin yönlendirmeleri üzerine Cumhuriyet dönemi sonrası zeytin yolculuğu başlamıştır.
Zeytin Yolu Nedir?
Karaburun‘dan Selçuk‘a uzanan Zeytin Yolu, İzmir‘in en önemli ve yerel ürünü olan zeytinin değerinin daha da anlaşılması için Zeytince Derneği‘nin yaptığı alan çalışmaları neticesinde oluşturulmuştur.
Güzelbahçe, Çeşme, Seferihisar, Menderes ve Selçuk ilçelerini içine alan rotanın buralardan geçmesinin nedeni bu bölgelerde anıt zeytin ağaçlarının, zeytinyağı işliklerinin, su kaynaklarının, zeytinyağı fabrikalarının, zeytin ezme yerlerinin, zeytinyağı yapımında kullanılan taşların, kamp yerlerinin, kuyuların ve değirmenlerin bulunmasıdır.
Bu rota ile birlikte İzmir, gastronomi turizmi rotasına da dahil olmuş oluyor. Ayrıca Zeytin Yolu ne mutlu ki “Dünya Gurme Kentler Ağı”nda da yerini alıyor.
İzmir’in üç farklı bölgesinde yoğunlaşan Zeytin Yolu’nu kendimce ikiye bölerek anlatmak daha iyi olur diye düşünerek bu ilk yazımda Karaburun-Balıklıova ve Çeşme mevkiindeki parkurlardan bahsetmeye karar verdim. O zaman gelsin bakalım toplamda 7 etaptan oluşan Ege’nin güzeller güzeli Zeytin Yolu yazısının ilk 2 etabı!
Zeytin Yolu Etapları
Toplamda 7 etap, 19 parkurdan oluşan Zeytin Yolu tahmin edersiniz ki dolu dolu. Tek seferde hepsini tecrübe etmek mümkün değil. Ancak aynı Trakya Bağ Rotası‘nda olduğu burada da her ziyaretinizde kendi seyahat planlarınıza göre farklı deneyimler edinebilirsiniz.
Daha önce belirttiğim zeytine dair A’dan Z’ye her şeyin yanında Ege‘nin saklı köşelerini ve bakir koylarını da keşfedebileceksiniz.
1. Etap: Karaburun
Balıklıova – Çatalkaya – Mordoğan hattı bu etaptaki birinci parkuru oluşturuyor. Balıkova’da Bizans döneminden kalma Balıklıova Yağhanesi‘ni, Çatalkaya‘da pres ve bocurgat sistemine sahip işliği ve Mordoğan‘da Morköy Kontinü Sistem Zeytin Sıkma Tesisi’ni görebiliriz.
Zorluk derecesi: Kolay – Uzunluk: 26 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 3 m – Maks. 16 m
Eski Mordoğan-Eğlenhoca–Kösedere–İnecik–Kaynarpınar–Boyabağ parkuru ise yine bol sayıda işlikleri görebileceğimiz güzergahlardan biri. Zeytincilik ilişkilerinin en yoğun olduğu yerlerden birinin de bu hat olduğu söyleniyor. İnecik ve Kösedere‘de yağ fabrikasını, Kaynarpınar’a doğru giderken yol boyunca eski taşları ve işlikleri görmeye devam edebiliyoruz. Kaynarpınar‘a geldiğimizde ise buharla çalışan zeytinyağı fabrikasının günümüze kalmış tek parçası olan bacayı fark edeceksiniz. Ki bu kalıntı bu coğrafya için ender bulunan yapılardan biri.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 27 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 3 m – Maks. 228 m
Ambarseki–Saip-Karaburun Merkez–Bozköy–Tepeboz parkurundan devam ettiğinizde ve Ambareski’den içeri girdiğinizde hala aktif olan işliği, köy meydanında yarısı kırılmış zeytin ezme taşını, Saip Köyü‘ne doğru gittiğinizde yağhanelerden dört taşlı sisteme sahip olanının restore edilmiş olduğunu hayranlıkla görüyoruz. Bu parkurun en güzel yanlarından biri de Karaburun‘a doğru devam ettiğimizde asırlık zeytin ağaçları ile tanışacak olmamız. Tepeboz‘da ise şu anda ev olarak kullanılan yağhane yer alıyor.
Zorluk derecesi: Kolay – Uzunluk: 17 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 12 m – Maks. 196 m
Yeni Liman-Hasseki–Sarpıncık–Parlak–Salman parkuru yine işliklere ve ezme taşlarına sık sık rastladığımız bir rota. Burada ilgi çekici olan ise bazı işliklerin günümüzde ev ya da ahır olarak kullanılıyor oluşu.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 20 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 5 m – Maks. 420 m
Balıklıova–Eğriliman–Küçükbahçe–Yaylaköy-Karaburun Merkez güzergahı boyunca Horasan küp parçaları, 1884 yılından kalma pres ve işlikler ziyaretçilerine eşlik ediyor. Yaylaköy’e, Küçükbahçe-Karaburun-Yaylaköy sapağından sola dönüp ulaşabilirsiniz. Bu bölgede hem zeytin ve zeytinciliğe yönelik kalıntılar ile yöresel otlar sıklıkla yer alıyor.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 60 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 2 m – Maks. 550 m
2. Etap: Çeşme – Urla
Çeşme–Çiftlik–Ovacık-Alaçatı parkuru halihazırda turistik açıdan zaten oldukça dikkat çeken bir bölge. Ancak bu yöreyi bir de zeytin için dolaşmak lazım bence. Mesela Çeşme Kalesi‘nde pres taşı yer alıyor. Bu parkurun en dikkat çekici yapısı ise hala daha özel mülk olarak faaliyet gösteren ve cam bir odanın içinde bulunan süper pres zeytinyağı işliği. Yine Alaçatı‘da yerleşkenin ve hatta restoranların içinde pek çoğunuzun dekor sandığı tarihi kalıntılar yer alıyor.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 41 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 2 m – Maks. 124 m
Zeytinler–Birgi–Barbaros–Kadıovacık-Ildırı parkurunda Zeytinler’den Ildırı’ya doğru giderken yine işliklere, eski zeytin fabrikalarına ve asırlık zeytin ağaçlarına rastlıyoruz. Birgi ve Barbaros ise zeytinin yanında harika bir tarihe sahip. Barbaros Köyü‘nün Neolitik Döneme dayandığı biliniyor. Bu nedenle Roma Dönemi’nden kalıntılar, asırlık yel değirmeni bu bölgede karşımıza çıkan sürprizlerden. Kadıovacık’ta eski sistemde çalışan iki adet işlik ve Ildırı’da 1901 yılında faaliyete geçmiş bir işlik yer alıyor.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 26 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 4 m – Maks. 296 m
Zeytinler–Uzunkuyu–Nohutalan-Germiyan hattında diğerinden farklı olarak bahsedebileceğim en önemli şeylerden biri de Köstem Zeytinyağı Müzesi. Öyle ki bu müze dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi! Uzunkuyu’da yine bir zeytinyağı fabrikası görebiliyoruz. Bir Boşnak köyü olan Nohutalan ise 1940 yılına dayanan bir tarihe sahip. Bu rotanın en güzel özelliği ise konaklama, dinlenme ve yeme-içme için uygun oluşu.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 16.5 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 60 m – Maks. 240 m
Karaköy–Zeytineli–Posköy-Dağovacık parkurunun başlangıç noktası olan Karaköy’de yaşı 300-1000 arasında olan tarihi eser niteliğinde birçok zeytin ağacı bulunuyor. Aynı şekilde ;Roma dönemine ait kalıntılar da karşımıza çıkıyor. Bu parkur zeytinciliğin nasıl da önemli ve tarihi bir uygulama olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Bir de bölgeyi dolaşırken M.Ö.2000′ li yıllara ait çömlek parçalarına rastlayabilirsiniz.
Zorluk derecesi: Orta – Uzunluk: 26 km – Bisiklete Uygun – Yükseklik: Min. 66 m – Maks. 286 m
Devamı..
Şimdilik sadece üç etabından bahsettiğim Zeytin Yolu yazıma burada veda ediyorum. Geriye kalan beş rota ise Urla, Seferihisar, Güzelbahçe, Menderes ve Selçuk bölgesini anlatıyor olacak.
Yazıyı okurken, bu kadar kalıntıyı görüp de ne yapacağız diye düşünenler eminim olacaktır ama aslında bu tür rotaların bize anlatmak ve vermek istedikleri çok başka oluyor. Bu köyleri gezerken köy halkını tanıyoruz, bilmediğimiz ama hayatımız boyunca unutamayacağımız tatlar deniyoruz, anılar biriktiriyoruz ve en önemlisi yerel üretime sahip çıkıyoruz. Emek dolu topraklarda bunu hissederek ve görerek dolaşıyoruz. Kendimizi zeytine ve dahasına boğacağımız nice rotalarımız olsun!
Yazının devamı için beklemede kalın 🙂
Diğer yazılarım için buraya, Instagram hesabım için ise buraya bakabilirsiniz 🙂
Yolunuz hep açık olsun, sevgiler..
Ezgi.