Edirne Gezi Rehberi – Şehirlerin Sultanı
Türkiye’nin Avrupa’ya Açılan Sınır Kapısı Edirne’ye Hoş geldiniz… Herkese merhabalar! Bu yazımda sizlere Edirne merkezde görülmesi gereken tarihi yerlerden bahsedeceğim. Hadi o zaman başlayalım 🙂 İşte Edirne Gezi Rehberi
Edirne Merkez
Osmanlı tarihine ışık tutan gösterişli camileri, tarihi kervansarayları, çarşıları, hamamları, güzel yemekleri, eğlenceli insanlarıyla sokaklarında kendinizi kaybedeceğiniz ve tabi ki bizim gibi gezginler için sınır kapılarıyla önemli bir yeri olan mükemmel şehir:)
Fatih Sultan Mehmet’in Edirne’de doğduğunu da biliyor musunuz? Artık biliyorsunuz:).
Öncelikle sizler de benim gibi gittiğiniz yerlerin isimleri nereden, nasıl geliyor diye merak edenlerden misiniz? Ben kesinlikle öyleyim!
Edirne, Trak kabilelerinden Odrisler tarafından kurulmuş bir şehir. 324 yılında Bizans hakimiyetine giren şehrin Hadrianopolis olan ilk adı zaman içerisinde Adrianapolis, Adrianople ve Adrianopel değişikliklerinden sonra Rumca (Yunanca)’ya Adrianopol olarak geçmiş. Edirne, hem farklı medeniyetlere ev sahipliği yapması, hem de bir asra yakın Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmasından dolayı çeşitli isimlerle anılmış.
Osmanlı’nın farklı tarihlerde başkenti olmasından dolayı Bursa, Edirne ve İstanbul’u ifade etmek için Bilad-ı Selase (Üç Belde), Edirne’nin Bursa’dan sonra ikinci başkentliğini anlatan Taht-ı Sani (İkinci Başkent), İznik ve Bursa’dan sonraki üçüncü başkentliğini anlatan Taht-ı Salis (Üçüncü Başkent), Payitah-ı Kadim (Eski Başkent), Dar-ül Mülk (Başkent) ve Dar’üs Saltana (Saltanat Şehri) isimleri verilmiş. Osmanlı’nın Bursa’dan sonraki, İstanbul’dan önceki başkenti olmasından dolayı Bursa’nın Oğlu, İstanbul’un Babası olarak kabul edilir.Yani kısaca Sultanların Şehri, Şehirlerin Sultanı denir:)
Selimiye Camii – Edirne Gezi Rehberi
Edirne’ye geldiğinizde çok uzaklardan bile 4 minaresi ile gözünüze çarpacak, Mimar Sinan’ın 80 yaşında yapmaya başladığı ve ‘’ustalık eserim’’ dediği, Osmanlı-Türk sanatının ve dünya Mimarlık tarihinin baş yapıtlarından biridir Selimiye Camisi. 1569-1575’te Sultan II. Selim’in emriyle yaptırılmış. Kesme taştan yapılan camii iç bölümüyle 1.620 m2‘lik, tümüyle 2.475 m2‘lik bir alanı kaplıyor. Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43.28 m. olan, 31.30 m. çapındaki kubbesiyle ilgi çekiyor.
Caminin 3.80 m. çapında, 70.89 m. yüksekliğindeki üçer şerefeli dört zarif minaresi var. Minarelere çıkan kişiler birbirlerini göremezler.
Caminin mimari özelliklerinin yanı sıra kendinden bahsettiren taş, mermer, çini, ahşap sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemli.Caminin çini süslemelerinin, Osmanlı ve Dünya sanatında ayrı bir özelliği var. İznik’te sır altı tekniğiyle yapılıp getirtildiği bilinmekte.
Selimiye Camisi’nin taş duvarlarla çevrili geniş bir avlusu bulunmakta. Darül-Sübyan, Darül-Kur’a ve Darül-Hadis yapıları burada bulunuyor. Bu yapıların bir bölümü ve medrese, Edirne Müzesi’nin çeşitli bölümlerini oluşturuyor.
Yüksekliği 43.28 m. çapı 31.22 m. olup ağırlığı 2000 ton ve sekiz sütun (filayağı) üzerine oturtulmuş olan Selimiye’nin kubbesi sanayi öncesi mimaride tek kubbeli mekan yapılarının gelişmesini en son noktasına ulaştıran bir “doruk nokta” olarak kabul edilir.
Mermer ustalığının en şık en zarif örneği olan bir minbere sahip olması da ayrı bir özelliği.
Minarelerine şehrin bazı noktalarından baktığınızda 2 minareli olarak görebilirsiniz.
Cami içerisinde 101 tane lale motifi olmasına rağmen halk arasında en çok ilgiyi çeken Müezzinler Mahfeli’nin kuzeydoğu yönünde; köşedeki mermer ayağında, bulunan bir küçük ters lale motifidir. Yaygın söylenceye göre bu lale, cami arsasının sahibi olan ve burada lale yetiştiren kişinin, arsaya cami yapımı için çıkardığı güçlük ve ters tutumunu sembolize ediyor. Kimilerine göre de Mimar Sinan’ın o günlerde hastalanan ve ölen torunu Fatma ile ilgilidir. Buna göre zaten kalın boğumuyla yeteri kadar bozulmuş lale motifi Sinan’ın torunuyla ilgilendiği ve moralinin bozuk olduğu günlerde bir kalfa tarafından kondurulmuş olduğudur.
Cami hakkında oluşan inanç ve söylentilerinden biri de pencerelerinin 999 adet oluşu. Pencereler 999 adet olmayıp “Eğer bin olsaydı Mekke yerine geçecekti.” görüşü yanlış. Çünkü pencere sayısı söylenenin neredeyse yarısı kadar olup haremde 342, harem avlusunda 42 pencere bulunuyor. Caminin altında kayıkla gezilebilecek oranda su bulunduğu rivayeti de kanıtlanamamış.
Gerçekten her detayı iğne oyası gibi işlenmiş bu caminin içinde uzun bir süre geçirebilirsiniz.
Kadınlar için camiye girişte uygun baş örtüleri veriliyor yanınızda götürmediyseniz oradan temin edebilirsiniz, girince sıkma bidonlarda ellerinize gül suyu sıkabilirsiniz :).
Caminin altında bulunan Arasta Çarşısı’nı gezebilir, hediyelik eşyalar alabilir, Eski Cami’ye doğru aşağı inerken Mimar Sinan heykeli ve Edirne yazısı önünde Selimiye Camisi’ni arkanıza alarak hatıra fotoğrafı çekilebilirsiniz:).
Üç Şerefeli Cami
İlklerin buluştuğu cami olarak geçen bu camiyi, 1443-1447 arasında Sultan II. Murat yaptırmış. Edirne’yi bir başkent olarak hazırlayan Sultan, Osmanlı Mimarisi’nde yeni bir çığır açan bu camide ilk olacak özellikler kullandırtmış. Üç Şerefeli, Selçuklu Mimarisi’ndeki çok kubbeli dönemden tek Kubbeli döneme geçişin ilk denemelerinden olup, bu cami Osmanlı Mimari tarihinin ilk büyük revaklı avlusuna sahip. Avlusu da, Osmanlı Mimarisi’nin bu konudaki ilk denemesidir. 1438 yılında yapımına başlanan cami 1447 tarihinde bitirilmiş ve Osmanlı Sanatında Erken ile Klasik Dönem arasında yer alan bir cami olduğu için görülmesi gereken noktalarınıza ekleyebilirsiniz.
Eski Cami (Ulu Cami) – Edirne Gezi Rehberi
Edirne’de Osmanlı’dan günümüze ulaşmış en eski tarihi yapıdır. Selimiye Camisi’nden aşağı indiğiniz gibi önünüze çıkan bu cami 1526. yüzyılda yapılmış büyük camilerin en önemlisidir. Bu cami aynı zamanda devletin büyümesinin de simgesi olarak görülmüş. 1403’te Sultan I.Süleyman tarafından yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414’te bitirilmiş.
Saraçlar Caddesi
Edirne’nin kalbi diyebileceğimiz bu tarihi yerde aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Trafiği kapalı olan bu cadde boyunca çeşitli mağazalar, kuyumcular, lokantalar, Edirne şekerlemelerinin satıldığı birçok nokta bulabilir, düzenlenen konser ve özel gösterimlere de katılabilirsiniz.
Ama sizi baştan uyarayım hafta sonu giderseniz alışveriş yapan Bulgar ve Yunan’lardan bunalabilirsiniz.
Bu caddenin başından başlayıp büyük bir kısmını kaplayan Ali Paşa Çarşısı benim gittiğim her seferinde gezmekten zevk aldığım bir yer.
Ali Paşa Çarşısı (Kapalı Çarşı)
Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazam Hersekli Semiz Ali Paşa için Mimar Sinan’a yaptırdığı bu çarşı halen faal olarak kullanılıyor. Zamanında kıymetli eşya satan (altın, gümüş) sanatkarları bir araya toplamak ve onların güvenliğini sağlamak amacıyla yapıldığı, geceleri 100 kişinin çarşıyı beklediği de söyleniyor. 6 kapı ve 130 dükkandan oluşan bu çarşı tam olarak İstanbul Kapalı Çarşısı’yla aynı, istediğiniz her türlü ürünü ve hediyelik eşyaları bulabileceğiniz bir nokta.
Sarayiçi – Edirne Gezi Rehberi
Sultan II. Murat tarafından Tunca Nehri’nin batısında Edirne’ye ikinci bir saray inşa edilmiş. Birçok padişahın ikamet ettiği bu sarayın mahzenlerine 1870’li yıllarda cephanelikler doldurulmuş. Osmanlı-Rus Savaşı başladığında, Ruslar’ın Edirne’ye yaklaşması sırasında yakılmış. Bu nedenle saraydan günümüze ulaşan sadece birkaç kalıntı mevcut. Halen ayakta kalan Adalet Kasrı da burada bulunuyor. Günümüzde ise burada haziran sonu ve temmuz ayı başlarında eğer Edirne’de olursanız bizlere miras kalan ata sporlarımızdan Kırkpınar Yağlı Güreşi müsabakalarını izleyebilirsiniz. Sadece Türkiye’den değil birçok yabancı ülkeden katılımın olduğu bu müsabaka zamanı tam bir panayır tadında görsel bir şov oluşturuyor.
Meriç Köprüsü
Edirne’de Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin üzerinde birçok tarihi köprü yer alıyor. Ama ben en çok ilgi çeken Meriç Köprüsü’nden sizlere bahsetmek istiyorum. Hani her kış haberlerde Bulgarlar baraj kapaklarını açtı, Meriç Nehri taştı, sular köprü hizasına ulaştı denilen köprü :).
Balkanların en büyük nehirlerinden biri olan Meriç Nehri üzerinde olan bu köprü Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmış. 12 kemerli sütunu, ortasında bir yazıt köşkü bulunan bu köprü Edirne Karaağaç yolu üzerinde bulunan Edirne’nin sembollerinden biri.
Nehir kenarında yürüyüşler yapabilir, sosyal tesislerde çay kahve keyfi yapabilir, köprüyü arkanıza alarak güzel fotoğraflar çekilebilirsiniz:).
II.Bayezid Külliyesi (Sağlık Müzesi)
Tunca Nehri kıyısında bulunan II. Bayezid Camisi ve Külliyesi Sultan II. Bayezid tarafından Edirne’yi bir Darüşşifa’ya (Hastane) dönüştürmek için yapılmıştır. Döneminin en önemli sağlık, sosyal, eğitim ve dini kompleksidir. Tıp derslerinin verilip, öğrencilerinin tabip olarak Anadolu’ya yayıldığı bir öğrenim yeri olmasına karşın, hasta ve akıl sağlığı olanların ücretsiz tedavi edildiği bir yer olmuştur. Birçok tıbbi ilaç, alet ve karışımların kullanılması yanı sıra musiki topluluğunun verdiği konserler, su seslerinin ve güzel kokularının uygulanmasıyla da tedaviler yapılmış. Sağlık Müzesi 2004 senesinde Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü’nü almış.
Karaağaç – Edirne Gezi Rehberi
Aslında burası için ayrı bir detaylı yazı yazacağım ama yine de kısaca bu yazıda belirtmeseydim olmazdı. Ülkemizin temeli Kurtuluş Savaşı’nda atılıp daha sonra imzalanan Lozan Anlaşması ile resmiyet kazandığı için Karaağaç Lozan Anlaşması ile ülkemizin topraklarına katılmıştır. Bunun anısına yapılan Lozan Anıtı ve Müzesi, Karaağaç Tren Garı (şu an Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılıyor) burada bulunuyor. Güzel ağaçlı sokakları, kafeleri ve görülecek yerleriyle buraya muhakkak gitmelisiniz.
DAR’ÜL HADİS CAMİSİ
Tunca Nehri’nin yakınında ve Kapıkule’ye uzanan tren yolunun hemen kıyısında yer alan II. Murat Han’ın rüyasından görüp yaptırdığı camidir. Bu cami aslında Osmanlı’nın kuruluş döneminde Rumeli’ye yaptırdığı ilk medresedir. Fatih Sultan Mehmet’in de bu medresenin öğrencisi olduğu bilinmektedir. 1903 yılında bir yangında büyük zarar gören bu cami medrese bölümlerini bu dönemde kaybetmiş.
Ama benim için bu camiyi önemli kılan unsur şu an halen orada görev yapan caminin imamı Mahmut Eroğlu sayesinde onarıldıktan sonra çeşitli temizlik, çevre ve peyzaj ödülleriyle peş peşe taçlandırılmış olması. Büyük bir bölümü yeşil alana ayrılan caminin bahçesindeki çeşitli türdeki ağaçlar, çiçekler, kazlar, tavus kuşları ve birçok canlı dostumuzun özgürce dolaştığı camiyi muhakkak görmeli ve ziyaret etmelisiniz. Ben bu tarz çaba ve emek verilen yerlerin daha sık ziyaret edilerek onurlandırılmasından yanayım.
Buçuktepe
Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşları Müzesi 26 Mart 1913 Balkan Savaşı ve Şehitleri’nin anısına yapılmış bir kompleks. Balkan Savaşı sırasında Şükrü Paşa, Edirne Müstahkem Mevki Komutanlığı’na tayin edilmiş ve olası bir Edirne kuşatılması durumunda şehri 50 gün savunması emredilmiş. Bulgar ordusunun geri çekileceği ya da İstanbul’dan destek askerlerin geleceği öngörülmüş olmasına rağmen 50 günün sonunda bu iki seçenek de gerçekleşmemiş.
Şükrü Paşa, Bulgar ve Sırp saldırılarına 5 ay 5 gün boyunca dayanmış ve üstün bir direniş göstermiş. Savaş sırasında yokluk içinde Edirne’yi savunan Şükrü Paşa’nın mezarı Edirne’nin savunma yerlerinden biri olan Kıyık Tabya’ya getirilmiş ve bunun anısına bir anıt yaptırılmış. Anıtla birlikte burada bulunan tabyada Balkan Savaşı’nı anlatan ve Edirne halkının elinde bulunan o döneme ait eşyalardan oluşan bir müze var. Ücretsiz sadece kimliğinizle girebileceğiniz askerler tarafından korunan bir müze. Bu tepeden şehrin her noktasını seyredebilirsiniz.
Ufak Tüyolar
- Eğer Edirne’yi hakkını vererek çok kalabalık olmadan gezmek isterseniz hafta içini tercih etmelisiniz.
- Edirne’nin meşhur tava ciğerini yemeden sakın dönmeyin. Ciğer yemesini sevmeyene bile ciğeri sevdiren bir lezzet. Size iki mekan önereceğim, ikisini de deneyebilirsiniz. Ciğerci Niyazi Usta ve Aydın Tava Ciğer.
- Hayrabolu tatlısı yiyebilir, Kavala kurabiyesi, Badem ezmesi, Acı badem kurabiyelerinden sevdiklerinize hediyeler götürebilirsiniz.
- Malum TL kuru sebebiyle şu an Edirne Yunan ve Bulgar vatandaşları için acayip cazip bir alışveriş şehri, o yüzden AVM ve marketlerin çok kalabalık olduğunu göreceksiniz (hemen her yerde kuyruk oluyor).
- Türk plakasından çok yabancı plakalı, içi alışveriş poşetleriyle dolu arabalar gördüğünüzde şaşırmayın yukarıda bahsettiğim sebepten dolayı her yerdeler 🙂
- Eğer kış aylarında geleceksiniz kalın giyinmelisiniz malum burası Balkanlar, ayazı fena vurur 🙂
- Hediyelik eşyalar alırken aynalı süpürgeler göreceksiniz eminim çok hoşunuza gidecek. Bunun şöyle bir hikayesi var eskiden bir hanede evlenecek çağda gelinlik kız olduğu zaman bu aynalı süpürgelerin büyüğünü hanenin kapısına asarlarmış, aynalı süpürgenin gelinlik kızın çeyizinde bulunması ise saflığın ve temizliğin simgesi anlamına geliyormuş :).
Sizler için detaylı ve faydalı bir yazı yazmak istedim umarım beğenirsiniz, bir dahaki yazımda görüşmek üzere 🙂
Eğer yıldızlar altında bir kamp yapmak isterseniz Gökçeada’da Kamp yazıma mutlaka göz atmalısınız 🙂