Heyy tatilciler döndünüz mü ülkenize, memleketinize, kışlık evinize 🙂 Nasıldı ama güneşin denizle aşkı, nasıldı ama kumsalların rengarenk cıvıltısına eşlik eden enerjik bünyeler, nasıldı ama uzaklaşmak yoğunluğun yaratmış olduğu kendi içimizdeki savaştan? Cevaplarınızı biliyorum, sakin 🙂 Tatil pek tabii ki güzeldir, iyi gelir, beden yıkanır, huzur dolarsın. Ancak tilkinin dönüp dolaşıp döneceği yere geldiğinize göre, eldeki mevcut şartlarla gezmeye tozmaya devam edeceğiz yapacak bir şey yok. Haa bunu derken sanılmasın ki, sırf gezmek için yerler bulunup gidilmiş olmak için gidilsin. Aslaaa. Yahu ben sizi çirkin, değmeyecek yerlere yönlendirir miyim? Hayııırrrr. Zaten ülkemin her köşesi görülmeye gezilmeye değerken, aklınızdaki soru işaretlerine yol verin lütfen 🙂
Arkadaşlar, gez gez bitmez İstanbul‘un güzelim bağları, bahçeleri, koruları, sokakları. Bugün de yine, boğaz’ın nazını dize getirecek güzellikte, inci misali köprünün boynunu saran doğal güzellik; Mihrabad Korusu‘na gidiyoruz. Gidenler bilir ve pek de beğenir. Huzur doldurmaz mı insanın içine, “işte bu beee” nidasıyla İstanbul‘u kucaklamaz mı insan her ne kadar kaçmak istese de şehirden. Hava da biraz sonbaharın ılık esintisine dönmüşse, sıcacık çayınızla dinlenmek istemez misiniz denizden gelen tuzlu yosun kokusuyla? İşte Mihrabad Korusu da tam da böyle bir yer dostlar.
Mihrabad Korusu’nun Tarihi
Mirhabad Korusu; İstanbul’un güzelim yoğurtlarının ana vatanı Kanlıca’da bulunuyor. Yani millet taaa Osmanlılarda bile varmış, ben diyeyim başlık parası siz deyin çeyiz hediyesi. Sultan 2. Abdülhamit‘in Berlin Büyükelçişi Sadullah Paşa‘nın eşi Necibe Hanım tarafından Mısırlı Abbas Halim Paşa‘nın kızı Rukiye Hanım’a yüzgörümlüğü olarak hediye edilmiş güzelim koru. Yahu hediyeye bak. Hey yavrum heyy. Zamanında insanların birbirlerine hediye ettikleri şeylere bakın. Henüz kapitalist sistem köleleştirmemişti insanları. Ehemm şey yani ne diyordum 🙂 Ha evet Mihrabad Korusu‘nu sen git yüzgörümlüğü olarak hediye et. Günümüzde de güzide anlamı yaşatılmaya, doğal güzelliği korunmaya devam edilsin. Ee edilmeyip de ne olacaktı sanki 🙂 Cennet misali kucaklamıyor mu kocaaaa İstanbul’u?
Mihrabad Korusu’nda Ne Yapabilirim?
Arkadaşlar, manzaraya nazır öyle güzel bir çay bahçesi var kiiiiii benim en sevdiğim yer. Çok doğal, çok sıcak, çok samimi, çok işte. Ancak genel olarak baktığınızda koruda bir çok kafe, restaurant, organizasyon alanları mevcut. Düğünlerin, nikahların aranan adresi yeminle. Bir de böyle süslemişler püslemişler insanı zorla evlendirmek isteyen bir ortam sunuyor valla. Arabası olanlar “Ya şimdi arabayı nereye park edeceğim” düşüncesine girmeyin diye otopark da mevcut hani koruda, ha tabi bir de yürüyüş yolları anaaaammmm bol yeşillikli, huzur boyunca uzanan Arnavut kaldırımlı mis gibi yollar. Yorulmuyor valla insan bu yollarda yürürken ben size söyleyeyim. Ee nihayetinde karşınızda Ortaköy Sahili, Rumeli Hisarı, İstinye Koyu…
Hem deniz kokusu hem yeşilliğin bol oksijeni velhasıl temiz hava acıktırır millet. E pek de severiz manzaralı yerlerde bir şeyler yiyip içmeyi. Hah işte Mihrabad Korusu’ndaki restaurantlarda cafelerde her zevke uygun yiyecek bir şeyler bulmanız mümkün. Tatlısından ana yemeğine, balığından aperatiflere kadar korunun mutfağı her zevke hitap ediyor.
Koru hakkında ne dizeler kaleme alındı, ne sözler söylendi ölse de unutulmayacak nice şairin dudaklarından. Mihrabad Korusu fark ettiğiniz üzere görkemli bir tarihe sahip. Şimdi de İstanbul sevdalılarına gönüllerine taht kurmuş durumda. Sadece İstanbul’da yaşayanlar için değil tabii ki de, şehre gezmeye gelen insanları da kendi bünyesinde ağırlıyor canııımmm koru. Sadece harika bir manzaraya sahip koru olarak görmeyin baylar bayanlar. İçinde aynı zamanda, Erguvan, Çınar, Servi ve daha bir çok ağaç türünü barındırıyor. İşte bahar aylarında bir gideceksiniz, binbir çeşit ağaç kokusunu içinize hapsedeceksiniz. Tam bir doğal cennet, tam bir yeşillik şöleni. Hepsi bir arada koruda. Manzara, huzur, boğaz,yeşillik… Peki akşam vakitleri ay ve yıldızların denizdeki aksine ne demeli?
Bu arada Fatih Sultan Mehmet Köprüsü‘nün en rahat görülebildiği yerlerdendir kendisi. Ben artık bir şey demeyip sizleri Özdemir Asaf’ın Mihrabad Korusu‘nun güzelliği ve değerini anlatan satırlarıyla nokta koyuyorum olaya 🙂
Şuanda İstanbul’da olmak isterdim…
Mihrabad Korusu’nun dar yollarında seninle,
Yan yana, yana yana,
Bir de martıların kanatlarında seyretmek İstanbul’u… mihrabad korusu, mihrabad korusu, mihrabad korusu
1 Yorum
İstanbul’u dinliyorum,
gözlerim kapalı
Hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda
Uzaklarda çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum,
gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum,
gözlerim kapalı
Başımda o eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Alnın sıcak mı değil mi biliyorum
Dudakların ıslak mı değil mi biliyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum
İstanbul’u dinliyorum,
gözlerim kapalı