Mevsimlerden Sonbahar | Güz Ruhu İle Gelen Güzellikler
…
Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazan yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
Turgut Uyar
Merhabalar… Bu sefer sakin bir merhaba, çünkü artık güz geldi. Ben “sonbahar” dan ziyade “güz” ismini tercih ediyorum. Kim demiş bunun bir son olduğunu? Bu mevsim tek başına “güz”. Yazın güldük eğlendik, koştuk yorulduk; şimdi ise biraz sakinleşme, kendine dönme, durulma vakti geldi. Oldum olası güz hep en sevdiğim mevsim olmuştur. Yağmurları, sabah serinliğini, postal giymeyi, sıcak kahveleri seviyorum. Sarı, turuncu, kızıl renklerin doğayı rengarenk boyamasını seviyorum. Hadi biraz sonbaharın getirdikleri nelermiş onlara bakalım.
Yağmurlar
Yağmur seven insanlar olarak bizim mevsimimiz geldi. Dingin, sakin havalar sonunda başladı. Artık pencere kenarında kahvemizi kitabımızı alıp yağmur keyfi yapabiliriz. En sevdiğimiz kıyafetlerimizi yanarım, donarım diye korkmadan artık rahat rahat giyebiliriz. Bu havalar üşütmez de, terletmez de…
Mevsimlik Kıyafetler
Havalar artık ceket giyecek kadar serin, fakat üşüyecek kadar değil. Rengârenk çoraplar, botlar, deri ceketler (ya da siz ne seviyorsanız), kazaklar, fularlar… Artık rahat rahat giyilebilir. Zaten yaz mevsimi benim için güzü beklemekle geçen bir mevsim. “Öff ne zaman deri ceket giyiyoruz? Artık postal giymek istiyorum. Daha güz gelmedi mi?…” Geldi! Sonunda geldi! Artık tişörtün üzerine ceket giyilen o şık kombinleri hiç çekinmeden yapabiliriz. Hem Eskimo gibi kat kat giyinmemize de henüz gerek yok, hafif ve şık bir mevsim.
Sıcak içecekler
Havalar artık serinlediğine göre sıcak kahvelerin, bitki çaylarının, sıcak şarabın mevsimi geldi. Sütlü, kremalı ağır kahvelerin içildiği; içlerine fındıklı, naneli şuruplar eklenen; üstlerine karamel parçacıkları ya da hafif tarçın serpilen o güzel günlerdeyiz. Rengârenk bitki çayları misler gibi kokuyorlar. İçine de bir kaşık bal kattık mı? Ooh! Portakalın, elmanın mevsimi geldi. O zaman sıcak şarap da geldi demektir! Her türlü sıcak içeceğin rahat rahat içilebiliyor olması harika değil mi?
Meyveli Baharatlı Lezzetler, Kış Hazırlıkları
Sonbahar geldi, yani artık döküm zamanı! Meyveler oldu, bağ bozumu vakti geldi çattı. Üzümler oldu; elmalar, ayvalar, erikler, cevizler, bademler, lavantalar… Pazarlar da artık güz gibi kızıl, turuncu meyvelerle boyandı. Hasatlar yapılıyor, kışlıklar yavaş yavaş kurulmaya başlanıyor. Pekmezler yapılıyor, turşular kuruluyor, salçalarla reçellerle kavanozlarımız artık dolu dolu! Kurutmalıklar da serilmiş yavaş yavaş kuruyorlar. Meyve kuruları, baharatlar hazır olmak üzere.
E tabi bu döküm vaktinin yiyeceklerimizde de harika etkileri var. Meyveli kurabiyeler geldiler! Elmalı, cevizli, tarçınlı, zencefilli, portakallı lezzetler artık hayatımıza geri dönüyorlar. Bitki çaylarında, kurabiyelerde, pastalarda… Her yerdeler! Ama önemli bir konu daha var, soğuklar başladığına göre vücudumuz yağlanmaya daha müsait; o yüzden çok da kaptırmayın, sonra şişer gidersiniz!
Gazeller ve Doğa Yürüyüşleri
Gazeller, yani dökülen yapraklar… Tam olarak yazının buralarında bir yerde ben artık can veriyorum, bilginize. Her yer, hem de her yer artık kızıl, turuncu ve sarı! Ağaçlar da. Gökyüzünden yavaş yavaş dökülen rengârenk yapraklar beni benden alıyorlar. Yerlerde birikip, aralarında yürüdükçe çıkan hışır hışır ses yok mu hele? Bu dinginlik ruhum için biraz fazla huzur, huzurdan içim patlayacak sanki. Şimdi bu harika zamanda uzun bir doğa yürüyüşüne çıkılmaz mı? Bu zamanda, postalları çekip yaprakların arasında kaybolmalı! Hatta imkan varsa direk kampa falan gitmek gerek. Bir yıllık psikolojik detoksumuzu böylelikle tamamlıyoruz.
Kitaplar, Şiirler, Filmler
Güz geldi, havalar soğudu, gökyüzü erkenden kararmaya başladı. E haliyle artık hayatlarımız yavaş yavaş kapalı mekânlara taşınmaya başladı. Rus romanlarını bilirsiniz, hayatlar kapalı mekânlarda düşünerek geçer; havalar soğudukça bizim hayatlarımız da kapalı alanlarda düşünerek geçmeye başlıyor. O zaman kafa açmanın tam sırası değil mi? Sıcak bir kahve koyun, elinize bir kitap alın, bir de üstüne yağmur varsa geçin pencerenin kenarına! Bir şiir kitabı karıştırıp, içinden birini seçip, onun üzerine uzun uzun düşünmek için ne güzel bir zaman. Hani yazın ağır gelir diye izlenmeyen şu dram filmi var ya? Hah, işte onu da artık izleyebiliriz!
Kültür ve Sanat Faaliyetleri
Bu sıralar kültür ve sanat faaliyetler için de havalar oldukça müsait. Gezilecek galeriler, sergiler, müzeler biriktiyse bu havalarda onları gezebiliriz. Sinema ve tiyatroya gitmek için güzel zamanlar. Hatta kişisel ilgi alanlarınız arasında resim, heykel gibi dallar varsa bu dönemde bir işin başında saatlerce oturup sakin sakin çalışmak müthiş oluyor.
Artık deniz turizminin tadı kaçtı, kış turizmi de henüz gelmediğine göre kültür gezileri bence mükemmel olur. Sarayları, kaleleri, eski evleri, antik kentleri, doğal güzellikleri görmek istiyorsanız işte bu havalar bulunmaz fırsatlar. Ne kış gibi üşüyüp titrersiniz, ne de yaz gibi tere batıp güneşten yanarsınız. Rahat rahat gezebilirsiniz. Kapadokya’ya da gelin hatta, buraların tam mevsimi benden söylemesi.
Bonus:
Aromatik mumlar, tütsüler, buhurdanlıklar da bu mevsimde bir ayrı güzel oluyorlar. Birer tane edinin battaniyenizin altında otururken yakarsınız.
Başka bir yazıda tekrar görüşmek üzere…
Sonbaharda gezilecek yerler için buraya tıklayabilirsiniz.
Sonbaharın müjdecisi Eylül için buraya tıklayabilirsiniz.
İnstagram hesabım ise: sahilka.e