Görsel Şölen Sunan Filmler – Karantinada Film
Son yılların en zorlusunu yaşadığımız şu günlerde zamanımızı nasıl geçireceğimizi düşünmek için de bol vaktimiz oluyor. Belki de uzun zamandır eksikliğini en çok hissettiğimiz “zaman” kavramı, şimdi en çok sahip olduğumuz değerlerden biri oldu. Her ne kadar psikolojik olarak kapana kısılmışlık hissi yaşasak da bu dönemi motivasyonumuz yüksek bir şekilde ve sağlıklı geçirmek adına küçük mutluluklarla doldurmak lazım. Biraz Polyannacılık yapıp kendimizi geliştirmek, uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığımız şeylere vakit ayırmak, o bayadır kafamızı toparlayıp da başlayamadığımız kitabı bitirmek ve mutlaka izlemeyelim dediğimiz filmleri yavaş yavaş eritmek için harika zamanlar! Karantina Günleri – Görsel Şölen Sunan Filmler yazısı fikri de böyle ortaya çıktı aslında. İşte benden naçizane öneriler! Karantinada Film
La La Land – Görsel Şölen Sunan Filmler
Gözümüze ve kulağımıza hitap eden Oscar’lı film La La Land ile başlamak istedim yazıma. Bu film de özel bir kutuda sakladığım, her zaman özel olacak olan ve güldürürken bir yandan ağlatan yapıtlardan biridir.
Los Angeles‘ın güzelliğini ve hareketliliğini de bol bol gördüğümüz filmde hem aşka hem şehre doyuyoruz. Kuzey Amerika’nın en büyük parklarından biri olan Griffith Park and Observatory‘nin manzarasına en romantik sahnede eşlik etmek, Lighthouse Cafe‘de müzik dinlemek, müthiş iskele sahnesine ev sahipliği yapan Hermosa Pier‘de (Hermosa Beach) yine manzarayla zamanı durdurmak, Rialto Theatre‘da nostalji yaşamak için karanti günlerine ilaç gibi bir öneridir La La Land.
Before Sunrise Serisi – Görsel Şölen Sunan Filmler
Yine o kutuda bulunan ve hikayesiyle bana hep çok gerçekçi ama aynı zamanda masalsı gelen yıllarla birlikte yaş almış Before Sunrise serisi Before Sunset ve Before Midnight ile 9 yıl arayla devam etti.
Avrupa’da bir tren yolculuğunda tanışan Celine ve Jesse’nin hikayesi Viyana‘da Westbahnhof‘da başlıyor. Sadece gün doğumuna kadar vakitleri olduğu için bu kısıtlı zamanda şehirde turluyorlar. Eh tahmin edersiniz ki birbirlerine de aşık oluyorlar. Zaman kısıtıyla Viyana gibi harika bir şehirde hem aşklarını yaşamak hem de her anı dolu dolu geçirmek için koyuluyorlar yola. Zollamtssteg Bridge ile devam eden film bize Maria Theresien Platz’ı, The Riesenrad’ı, The Donaukanal’ı, Maria am Gestade Kilisesi’ni, Café Sperl’i bu iki gencin hikayelerinin içinde ziyaret ettiriyor.
Before Sunset ile Paris‘te yine muhteşem manzaralar eşliğinde gezerken bir yandan ikilemlerini yaşıyorlar, Before Midnight ile de Yunanistan‘ın doğal güzelliğinde seyircileri de mekanlara hayran bırakarak hikayelerine devam ediyorlar ve karantina günleri için bize harika birer seçenek oluyorlar.
The Tourist – Görsel Şölen Sunan Filmler
Entrika ve aşk sarmalında dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan ve şu anda karantina altında insanların evlerine çekildiği Venedik‘te geçen film kesinlikle eğlenceli zaman geçirmenizi garanti ediyor. Filmin ilk sahnesi Paris ile başlasa da hikaye güzel Venedik ile devam ediyor.
Şehrin büyük garı olan Venezia Santa Lucia‘ya gelen Frank ile başlayan film, Palazzo Pisani Moretta ile devam ediyor. The Tourist, Rialto gibi dünyada eşi benzeri az olan harika köprüdeki sahneleriyle, Canal Grande görselleriyle, muazzam büyüklükteki görkemli San Marco Meydanı‘yla ve daha adını bilmediğimiz birçok tarihi, özel yapıya yer veren kareleriyle oturduğunuz yerden size harika bir Venedik turu attırıyor.
The Grand Budapest Hotel – Görsel Şölen Sunan Filmler
Mekanlarından çok karakterleriyle ve kostümleriyle görsel haz yaratan bir film olan Büyük Budapeşte Oteli tatlı hikayesiyle de evde keyifle izlenebilecek filmlerden biridir.
Bu filmde otel diğer filmlerden farklı olarak kurgusal bir Avrupa ülkesinde geçmektedir. Zubrowka Cumhuriyeti adı verilen bu ülkede yer alan ve filme de adını veren otele gelen yazarla Zero Mustafa arasındaki ilginç ilişkinin çevresinde dönen film, mutlaka izlenmesi gereken yapıtlardan biridir.
Filmin bir diğer ilginç yanı ise isminden farklı olarak tamamen Almanya‘da çekilmiş olması. Görlitz ve Saksonya eyaleti çevresi genel olarak filmin çekildiği yerlerdir. Otelin iç avlusu ve belki de filmde en çok gördüğümüz görkemli mekan Görlitzer Warenhaus yapısıdır. Dış mekanlar için yapılan modelde ise Karlovy Vary‘de yer alan Palace Bristol Hotel ve Grandhotel Pupp yapıları örnek alınmıştır.
In Bruges – Görsel Şölen Sunan Filmler
Kiralık katil olan Ray ve Ken’in Brugge‘de tatile gelmesiyle hem inişli çıkışlı hem de aksiyonlu dakikalar başlıyor. Tabi film boyunca da izleyiciler Orta Çağ‘dan günümüze neredeyse bozulmadan gelen Brugge şehrini gezmiş oluyor.
Film boyunca Brugge‘ün en az Venedik kadar ünlü kanallarını, muhteşem bir mimarisi ve ambiyansı olan The Relais Bourgondisch Cruyce otelini, şehrin ikonlarından olan The Belfry‘yi, The Basilica of the Holy Blood‘u, Rönesans, Barok ve Neo-klasik dönemlerden eserlerin bulunduğu Groeninge Museum‘ı, Brugge’ün en fotografik manzarasına sahip köprüsü olan The Meestraat Bridge‘i, yine şehrin en romantik duraklarından olan The Minnewater Bridge‘i ve finale doğru the Gruuthuse yapısını güzel hikayelerle ve sahnelerle görüyoruz.
Vicky Cristina Barcelona – Görsel Şölen Sunan Filmler
Vicky ve Cristina’nın İspanya‘da geçirecekleri koca bir yaz tatili ile başlayan ve tam bir Woody Allen tarzıyla çarpık ilişkilerin işlendiği film bence sinema tarihinin en özel yapıtlarından biridir. Film Barcelona‘da geçiyor ve haliyle Gaudi‘nin eserleri de filmin aktörelerinden bazıları haline geliyor.
Casa Vicens, dünyada eşi benzeri olmayan, zamanın nasıl geçtiğini anlamakta zorlanacağınız güzellikteki Park Guell ve tabii ki olmazsa olmaz La Sagrada Familia ilk göze çarpanlar. Bunlar dışında film boyunca güzel Barcolona sokaklarını, artık dünyaca ünlü Las Ramblas‘ı, Mercat de la Boqueria‘yı, Parc d’Atraccions del Tibidabo‘yu görüyoruz.
Midnight in Paris
Adından da anlaşılacağı üzere bizi güzel Paris sokaklarına götüren ve yine bir Woody Allen yönetmenliğinde olan film aşkın, edebiyatın, gerçek üstü maceraların harmanlandığı eğlenceli bir iş.
Tabii ki filmin ana teması aşk üzerine olunca romantik sahnelere ev sahipliği yapan mekanlar da eksik olmuyor. Paris’in 1 saat kadar dışındaki Monet’s Garden, Château de Versailles, düşünen adam heykelinin olduğu Musée Rodin, muhteşem Paris manzarası ile Le Meurice Hotel, Ernest Hemingway ve daha birçok ünlü ismi ağırlamış Le Polidor, Musée des Arts Forains, romantik yürüyüşlerin adresi Quai de la Tournelle, Champs-Élysées’de yer alan, Quentin Tarantino’nun Inglourious Basterds filminde de gördüğümüz Maxim’s de Paris ve görkemli Pont Alexandre III bu filmde izyenlere görsel şölen sunuyor.
Bütün bu filmler benim severek izlediğim, aradan biraz zaman geçtikten sonra yine aynı keyifli tekrar tekrar izlediklerimden küçük birer parça. Liste muhakkak uzar gider, zevkler değişir ama günün sonunda yine de güzel vakit geçirmiş oluruz.
Bu listeye ek olarak, farklı kategorilerde Instagram’dan gelen önerileri de aşağıda paylaşıyorum. Mutlaka keşfetmeye değer, damak tadımıza uygun bir şeyler bulacağınıza eminim.
- La Vita è Bella – @sevilayatis
- Karşı Pencere – @yagmur_erdogan_aksan
- The Giver – @batulcalatli
- Inglourious Basterds – @salute.asc
- 3 Idiots – @lalezmrcn
- The Pelican Brief – Jojo Rabbit – @nidakursatarat
- Captain Fantastic – @akfyce
- The Wicker Park – @denizzzbadeee
- Ghajini – @rumeysagulturkk
- Interstellar – @bluehu_arch
Karantina günlerinden filmler yetmez daha fazlasına ihtiyacım var derseniz de sanat, müzik ve kültüre doyuran bir yazıyı da buraya bırakıyorum.
Diğer yazılarım için buraya, Instagram hesabım için ise buraya bakabilirsiniz.
Yolunuz hep açık olsun, sağlıklı günler, sevgiler..
Ezgi
2 yorum
Uzun zamandır sinemaya vakit ayırımadım. Liste başlamak için harika. Emeğinize sağlık.
Teşekküt ederiz. Yeni listelerimiz gelecek