Medusa, Athena ve Düğün
Düğün kelimesi sizlere neyi anlatıyor? Bir gelinin bir damadın evlilik akdinin gerçekleştirdiği bir tören mi? Tabi ki öyle, fakat eskiler ne yazık ki bir gelin bir damat değil. Mitoloji çok tanrılı olduğu gibi birde çok eşli 🙂
Düğünün kökeni ; coğrafya olarak Mezapotamya’yı işaret ediyor. Peki mitoloji de nereyi kimi işaret ediyor bakalım! Düğün, Yunan mitolojisinde tanrı Zeus ile onun güzeller güzeli gelini Hera ile evliliklerine dayandığına da inanılır. Günümüz de evlenen çiftlere hediye verilmesi geleneğinin de buradan çıktığı söylenenler arasında. Bu düğünün yıllarca sürdüğünü söyleyen kaynaklarda görebilirsiniz. Zeus’un bu evlilikten doğan birçok çocuğu vardır. Çocuklarından zeka tanrıçası Athena isimli kızı bir tapınağa sahipmiş, bu tapınakta da birileri yaşıyormuş. Peki kim dersiniz bunlar? Medusa, Athena, Poseidon sizlere bir şey anımsattı mı? Birçok filme konu olmuş ve mutlaka karşınıza çıkmıştır diye düşünüyorum.
Yerabatan Sarnıcı ve Medusa
Athena’ya ait bu tapınakta Gorgon olarak isimlendirilen üç kız kardeş yaşarmış. Bu kardeşlerden birinin adı Euryale diğerinin adı Stheno ve sonuncusunun ve sizlerin de hep duyduğu isim Medusa imiş. Medusa altın sarısı saçları ile çok güzelmiş. Athena da Medusa’nın bu güzelliğini kıskanırmış. Yeryüzünde kendisine rakip olabilecek başka bir kadın bulabilmek zormuş. Tabi ki bu güzelliği ile de bütün tanrıları kendisine aşık edermiş. Athena dahi Medusa’yı gördüğünde bu güzellikten etkilenmiş ama kendisi zeka tanrıçası olması ve kendisini daha güzel bulması sebebi ile pek aldırış etmemiş bu duruma. Güzellik başa bela gerçekten (:
Günün birinde Athena birine aşık olur. Bu kişi Zeus’un kardeşi, denizlerin efendisi, büyük Poseidon dan başkası değilmiş. Poseidon da Athena’yı seviyormuş ama günün birinde Medusa ile karşılaşacağından habersizmiş. Günün birinde Poseidon ile Medusa karşılaşır ve bu güzellik karşısında Poseidon da kayıtsız kalamaz. Medusa’ya aşık olur ve birlikte olurlar. Kimi kaynaklarda Poseidon’un Medusa’ya tecavüz ettiği yönünde açıklamalar da mevcuttur. Medusa’nın kendisinden daha güzel olduğunu kabul etmeyen Athena, Poseido’nun da Medusa’ya aşık olmasını kıskanır. Medusa’nın altın sarısı saçlarının her bir telini bir yılana dönüştürür ve ona bakan herkesi taşı dönüştürmesi için lanetler.
Athena Medusa’yı lanetlemiş olsa da kıskançlığı dinmez ve bu yenilgiyi kabul edemez. Bu kez de öldürülmesini, kafasının kesilmesini ister. Danae’nin Zeus’tan olma oğlu Perseus ile, yani üvey kardeşi ile işbirliği yapar. Perseus kardeşinin bu istediğini hemen yerini getirir. Fakat Athena’nın bilmediği bir şey vardır. Medusa, Poseidon’dan hamiledir. Başının kesilmesi ile Medusa’nın rahmindeki Pegasus ve Chrsya dışarı çıkıverir. Evet doğru tahmin ettiniz. O bildiğiniz kanatlı beyaz at Pegasus.
Şahmeran gibi Medusa da aslında bir erkeğin ihaneti sonunda ölüyorlar. Yere düşen her bir kan damlası ise yılanlara dönüşüyor. Perseus kafasını kesse bile insanları taşa çevirme özelliği geçmeyen Medusa’nın başını hep yanında taşıyarak birçok savaştan da bu şekilde galip gelmiştir.
Farklı bir efsaneye göre ise Medusa bu lanete dayanamıyor ve aynaya bakarak kendisini taşa çevirmiştir.
Peki Bu Konuların Yerebatan Sarnıcı ile Alakası Nedir? | Yerabatan Sarnıcı ve Medusa
Yerebatan sarnıcı İstanbul’un Fatih ilçesinde Yerebatan caddesinde yer alıyor. Eğer ki yolunuz Sultan Ahmet’e, Ayasofya’ya düşerse mutlaka gitmenizi öneririm.
Yerebatan Sarnıcı web sitesi için tıklayınız!
Yerebatan Sarnıcı’nın İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış ve 100 bin ton su alma kapasitesine sahip olduğu biliniyor. Yerebatan Sarnıcının sütunlarında, Yunan mitolojisin de çokça söz edilen Medusa’nın başı bulunur. Fakat bu başlar düz bir şekilde değildir. Ya ters ya da yan konumlandırılmıştır. Bunun sebebi ise şudur. Eski zamanlar da insanlar önemli yerleri, kötülüklerden korumak için Gorgon figürlerini ve Medusa’nın heykellerini o ortamlarda konumlandırıyorlardı. Düz olmamasının sebebi ise efsanenin gerçeğe dönme korkusudur. Birinin taşa dönmesini istemiyorlar 🙂
Bir diğer rivayete göre ise ; Yerebatan Sarnıcı’nda bulunan bir sır vardır. İstanbul’un çözülmeyen birçok sırrı bulunuyor. Osmanlı döneminde de birçok araştırmacının konu aldığı ve İstanbul’da bulunan bir lahit üzerinedir.
Rivayete göre Medusa’nın Lahti Yerebatan Sarnıcı’ndadır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra (1453) Venedik’ten İtalyan asıllı bir heyet gelir(1456). Yanlarına birçok değerli hediye almış bu heyet, Sultanımız ile görüşme talep eder. Fatih Sultan Mehmet bu heyeti ne kadar uğraşsalar da huzuruna kabul etmez. Fakat görüşmesi için Vezir-i Azam’ı görevlendirir. Huzura kabul edilmeyen heyet, mecbur Vezir-i Azam ile görüşür. Gelmelerinin sebebi ise Yerebatan Sarnıcın’da yer aldığı söylenen bir hazinedir. Fakat hazinenin yerini Vezir-i Azam’a söylemezler yerini sadece Sultan’a söyleyeceklerdir.
Fatih Sultan Mehmet keskin zekası ile bilinen bir Sultan’dır. Burada bir iş olabileceğini düşünerek heyetten bir temsilci ile görüşmeyi kabul eder. Temsilci Fatih Sultan Mehmet’e bir hazinenin olduğunu fakat bu hazinenin bilindiği gibi altınlar, gümüşler, inciler olmadığını hazinenin bir Lahit ve Lahit’in içerisinde bir ceset (mumya) olduğu söylenir. Bu Lahit elçiye göre hazine değerindedir. Cesedin ise Medusa’ya ait olduğu söylenir. Lahit’in heyete verilip verilmediği bilinmiyor.
Bu konu Abdülhamit Han dönemine kadar gelir ve dönemin Sultanı Abdülhamit Han da bu eksik bilgileri, sırrı araştırır. Lahit’in heyete verilmediğini öğrenen Abdülhamit Han, bir heyet oluşturarak bahsedildiği üzere araştırmalar yaptırtır. Söz konusu Lahit’in Yerebatan Sarnıcı’nın bugün kapatılan dehlizlerinde bulunduğu söylenir. Heyet, Lahit’i açar, Lahit’in içerisinde bir ceset vardır. Bu ceset, bahsedildiği gibi bir mumya ve bu mumyanın da anlatıldığı gibi Medusa’ya benzediği söylenir. Sultan Abdülhamit Lahit’i tekrar kapattırır. Bir ferman ile Lahit’in korunmaya alınmasını ve görenlerin de Lahit’in içerisinde ki ile ilgili herhangi bir bilginin, birine anlatılmasını yasaklar. Lahit’in o dönemlerde çıkarıldığına dair görsellerinde bulunduğu gazete haberleri yapılmıştır. Bu gazete daha sonra gizemli bir şekilde toplatılmıştır.
Sultan Abdülhamit ceseti incelemesi üzerine bir bilim adamı getirtir ve incelemeler yaptırtır. Bilim adamının sözleri şu şekildedir. ‘Bu bozulmaya başlamış olan, dev görünümlü, insan başına benzeyen, yılan gibi kıvrılmış bu yaratık, muhtemelen dinozor çağından kalan dev bir yılan veya dinozora benzeyen bir yaratık…’ . Çeşitli grupların tekrar bu Lahit’e ulaşmasını önlemek için, Sultan Abdülhamit’in emri ile, Lahit başka bir yere, ceset başka bir yere taşınmış ve sonra kaybolmuştur. Bugün nerededir bilinmez, Masonlar gibi toplulukların bu bölgelerde ayinler düzenledikleri de söylenenler arasında. Bir çok kaynakta Medusa ile Şahmeran’nın da birbiri ile ilişkilendirildiğini görebilirsiniz.
Bu kadar gizemli olan bir lahit sizce nerede? İstanbul’un bir çok noktasında bir çok sır bulunmaktadır. Bu sırlara vakıf olanlara ne mutlu 🙂
Şahmeran’ın Hikayesini merak ederseniz tıklayın!