Van Gezilecek Yerler | İki günlük Van gezimdeki deneyimlere istinaden, nereleri ziyaret edebileceğiniz ve denemeniz gereken şeyleri Van Gezi Rehberi yazımda sizin için toparlayıp anlatmak istedim.
Van Gezilecek Yerler| Van’da 2 Günde Neler Yapılır?
1. Van Hakkında
Doğu Anadolu’nun incisi olarak anılan Van, Urtartu uygarlığı döneminden kalma tarihi yapılarıyla, doğal güzellikleriyle ve hem yeşil hem de mavinin bir arada görüntüsü ile birçok doğu anadolu illerine nazaran daha çok ilgi görmektedir. İran sınırında ve tarihi ipek yolu üzerinde bulunması, Van’ı her devirde ticari açıdan canlı yapmaya yetmiş ve alışveriş için yurtdışından dahil, özellikle doğu ülkelerinden ziyaretçileri kendine çekmiştir. Deniz büyüklüğünde olan ve yerlilerin gölden çok deniz diye tanımladıkları; sodalı yapısı ile birçok yaraya iyi geldiğini belirttikleri ve diğer göllerin aksine denizde olduğu gibi rahatça yüzülen Van Gölü sayesinde de dikkat çekmektedir. En çok da mutfağına ait yemekleri tatmak, o adı çok duyulan van kahvaltısını denemek için birçok ziyaretçi gelmektedir.
2. Van Kahvaltısı
Geniş bir kahvaltı kültürüne sahip olan Van’da, kahvaltı sofrasının nesilden nesile devam ediyor oluşu ve bu kadar önemli olması aslında İpekyolu üzerinde bulunduğundan kaynaklı yiyeceklerin tamamen doğal ve taze ürünlerden oluşmasıdır. Van kahvaltı sofrası; murtuğa, kavut, van balı, yoğurt, sütkaymağı, kavurmalı-sucuklu yumurta, van cacığı, otlu peynir, kaşar peyniri, örme peynir, beyaz peynir ve birçok peynir çeşidi, zeytin, ve farklı reçel çeşitlerinden meydana gelmektedir.
Az önce bahsettiğim kavut ise kavrulmuş ve dövülmüş buğday ununun şeker ya da bal ile karıştırılarak yapılıyor, görünümü daha taneli tahin pekmeze benziyor. Sade şekilde yendiğinde kuru bir tadı olan kavutun balla veya reçelle yenmesi tavsiye ediliyor. İlk defa Van’da denedim, tadına bakmanızı şiddetle öneririm. Murtuğa ise ev helvası olarak da adlandırılıyor, az malzeme ile yapılabilen doyurucu bir yiyecek olarak geçiyor.
Özetle yağda kavrulan una, yumurta ilave edilmesiyle elde ediliyor. Biraz kuru ve daha sulu olarak hazırlanma şekilleri var. Tadı daha az şekerli, tok bir helvaya benziyor. Kahvaltılıkların yanında ise lavaş ekmeği ve pişi, semaver eşliğinde de çay ile servis ediliyor. İsteğe göre yanına keçi veya koyun sütü de isteyenler de bulunmaktadır. Van’daki kahvaltı salonları genelde sabahtan akşama kadar servis yapmaktadır.
Biz Van’daki ilk günümüzde; Van’ın merkezinin biraz dışında kalan Edremit’te bulunan, Van Gölü’nün tam kıyısındaki meşhur Sütçü Fevzi Kahvaltı Salonu’nda manzara eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Otlu peynirinin birçok çeşidi olmakla beraber bizim yediğimiz otlu peynir bir hayli tuzluydu (yerlileri genelde bunu tercih edermiş.) Tuzlu şeylerle aram çok olmadığı için damak tadıma uymadı diyebilirim. Murtuğa ve kavutu hayatımda ilk defa burada denedim, tabi daha önce bu tarz karşılaştırabileceğim bir tat olmadığı için tadının fena olmadığını söyleyebilirim. Servis hızı ve misafirperverliği harikaydı, keyifli zaman geçirdik.
İkinci gün ise Van merkezde bulunan İpekyolu’ndaki Matbah-ı Van Kahvaltı Salonu’a gittik. Manzarası maalesef ki kötüydü ama dışına aldanmamak gerek çünkü kahvaltısını bir hayli başarılı buldum. İlk gün yediğim murtuğa ve kavutla karşılaştırdığımda Matbah-ı Van’da yediğim yöresel lezzetler bana daha çok keyif verdi. Servisi biraz yavaştı ama biz babalar gününde gittiğimiz için kalabalık olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum yargısız infaz yapmayalım 🙂 Van kahvaltısındaki birçok şey aslında biz misafirlerin normal kahvaltı tabaklarında bulunan şeylerle liste olarak aynı olmasına rağmen günlük alıştığım tatlardan kat be kat farklıydı.
3. Van Kalesi
Van Kalesi Urartular’ın, başkenti olan Tuşpa’yı tam olarak görmesi için inşa edilmiş. Van Kalesi, merkeze 5 km mesafe uzaklıkta olup merkezden kalkan dolmuşlar bulunmakta. Yaklaşık 20 dakika gittikten sonra Van Kalesi’ne yakın bir yerde inip, parkın içinden 10 dakika da yürüyorsunuz. Van Kalesi, Van ovasındaki doğu-batı doğrultusunda uzanan kaya kütlesi üzerine kurulmuş. Kayalık, 20-120 m arasında değişen genişlikte, 1800 metre uzunluğunda ve 100 metre yüksekliğinde doğal bir kütleye sahipmiş.
Bu kalenin, o zamanlarda yaşayan dev insanlar tarafından yapıldığına dair söylentiler varmış çünkü Van Kalesi’nin o zamanın şartlarıyla yapılmasının olanaksız olduğu düşünülmekteymiş. Kaleye çıkan merdivenler veya kolay bir yol bulunmamakta. Bildiğiniz dik kayalıklardan, taşlıklardan ve kayan zeminden çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Kıyafet ve ayakkabılarımızın da müsait olmamasından kaynaklı kalenin sonuna kadar gidemedik ama en tepe noktalarından birinde güzel manzaranın tadını çıkarttık diyebilirim.
4. Van Müzesi
Paleolitik dönemden itibaren Van şehri, İpekyolu’nın üzerinde bulunması sebebiyle tarih boyunca önemli bir yere sahip olmuş. Bu müzede de Paleolitik Çağ’dan başlayıp günümüze kadar olan birçok döneme ait 45 binden fazla eserin sergilenmesiyle beraber detaylı betimlemeler, tarihi olayların resimlendirilmesi, balmumu heykelleriyle adeta Müzede Bir Gece filmindeki gibi her an her şey canlanacak gibi hissettirdi bana.
Müzede; Urartular, Roma, Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu ve Karakoyunlu ile Osmanlı dönemlerine ait eserler, bilezikler, kolyeler, küpeler, iğneler, sikkeler, levhalar, çanaklar, çömlekler ve Van halk kültürüne ışık tutan her türlü etnografik eser bulunmakta. Arkeolojik kazılar sonucunda çıkarılan veya satın alınan eserler bulunmaktadır. 45 bin eserden 40 binin üzerinde sadece Van’a ait olan, Van’ın kültürünü yansıtan eserler olduğu belirtilmiş.
Kapalı alanı yaklaşık 13.000 metrekareyi kapsayan müzede kafeterya, konferans salonu, derslikler, ihtisas kütüphanesi, çocuk oyun alanları, hediyelik eşya standı ve geçici sergi salonları bulunmaktadır. Müze çok büyük ve gösterişli olmasının yanında Paleolitik Çağ’dan günümüze kadar kronolojik sırayla görsellerle zenginleştirilmiş ve buluntularla desteklenecek şekilde hazırlanmış, inanılmaz derecede etkileyiciydi. Çok uğraşılmış ve emek verilmiş olduğu belliydi, Van’a giden herkesin uğraması gerektiğini düşünüyorum.
5. Van Kedi Evi
Van kedisi Orta Doğu’dan gelen bir cins kedidir. Van kedilerine genellikle Türkiye’nin yüksek rakımlı, dağlık bölgelerinde rastlanılmaktadır. En çok da Van Gölü ve çevresinde yaşadıkları gözlemlenmiş olup ismi de buradan gelmektedir. Van Kedi Evi, sadece Van kedilerinden oluşmaktadır. Doğum odası dahil olmak üzere kediler için birçok ayrı bölüm yapılmış. Oyun alanları, yüzme havuzu(van kedileri suyu sever), dinlenme alanları, yemek alanları bulunuyor. Yeni doğan ve gelişme çağında olan yavruları da ayrı ayrı yerlerde tutuyorlar.
Sayısına emin olamamakla beraber yaklaşık 100 tane van kedisi olduğunu düşünüyorum. Girişi 20 TL ve içeriye galoşlarla giriyorsunuz. Kedilerle toplu fotoğraf çekilebilmeniz için elinize mama kabı veriyorlar zaten mama kabını elinize aldığınız andan itibaren aşağıda da gördüğünüz gibi 20-30 kedi hemen kucağınıza atlıyor. Kediler oldukça sağlıklı ve keyifli görünüyor. Türkiye’de bulunan birçok barınağa veya hayvan evlerine kıyasla da oldukça özenli, bakımlı bir yer olduğunu düşünüyorum. Kedi severler için müthiş bir deneyim olacaktır.
6. Ahtamar Adası (Akdamar Adası)
Van ve Bitlis illeri arasında bulunan Van Gölü’nün içinde yer alan ikinci büyük adadır Ahtamar Adası. Van’ın merkezinden yaklaşık 45 dakika süren bir yolculuktan sonra Gevaş ilçesine geldik. Orada bulunan iskeledeki tekneler sık sık adaya sefer yapmakta olup bir yarım saatlik yolculuktan sonra adaya varabiliyorsunuz. Adada sadece Ermeniler’den kalma büyük bir kilise, eski anıtlar ve mezarlar bulunuyor. 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiş. Kilisenin duvarlarına kabartma şeklinde birçok bitki, hayvan ve sfenks, griffon gibi mitolojik canlı motifleri işlenmiş. Kutsal Kitap’tan alınma sahneler de bol bol resmedilmiş.
Adanın dokunulmamış güzelliği kendine resmen hayran bıraktı. Martılar, tavşanlar, kaplumbağalarla beraber flamingo, kuğu, dikkuyruk, ak kuyruksallayan ve balıkçıl gibi nesli tükenmekte olan 332 kuş türü yaşamaktaymış. Bu türlerin henüz 220’si tam olarak tespit edilebilmiş. Resmen cennet gibiydi, Van’da en çok sevdiğim yer oldu.
Ahtamar Adası’nın Hikayesi
Yerlilerin bahsettiği bir efsaneye göre, zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği ile dikkat çeken Tamara adında bir kızı varmış. Köyde çobanlık yapan bir genç çocuk ise Tamara’ya aşık olmuş. Tamara da bu genç çobanın aşkına kayıtsız kalamamış.Genç çoban Tamara ile buluşmak için her gece adaya yüzer ve Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle beklermiş.
Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına inip sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olmuş. Yüzmekten yorulup, nefessiz kalan genç çoban boğulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamara!” diye haykırmış. Bunu duyan Tamara ise hemen ardından kendini gölün sularına bırakmış. Bu efsaneye göre adanın adı Ah Tamara! ile anılmaya başlanmış. Bu hikaye Ermeni şair Hovhannes Tumanyan anlatımıyla efsaneleşmiştir.
Van gezime ortak olduğunuz için teşekkür ederim, umarım keyif almışsınızdır. Özetle Van’ı rotanıza eklemenizi tavsiye ederim!
Daha fazlası için Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
Diğer yazılarım için ise Tıklayınız
2 yorum
Gezmiş kadar oldum❤️
Gezmiş kadar oldum❤️