- Kıyıköy İğneada Gezi Rehberi
İstanbul’da Eylül demek, yazın bittiğini kabul etmemek ve yakın noktaları keşfetme telaşı demek benim için. Ne yaparım, yakın destinasyonlarda nerelere giderim düşüncesi sarıp sarmalıyor. Yine bir gün bunu düşünürken, bilgisayarı açtım en iyi arkadaşım Google haritalar’a baktım ve bu muhteşem mekanlara gitmeye karar verdim. Kıyıköy İğneada Gezi Rehberi yazımda sizlerle bu güzel gezi deneyimlerimi paylaşacağım.
Havalar henüz denize girmeye elverişli iken tabii ki hakkımı deniz kenarı bir yerden kullanacaktım. Kaç zamandır longoz ormanları aklımı kurcalıyordu. Zaten pandemiden dolayı doğa ile iç içe aktivitelere daha bir ağırlık vermeye başlamıştım. Biraz araştırma sonucu kendime bir rota oluşturdum. Önce Kıyıköy’e uğrayacaktım, köy’ü gezip Pabuç Deresi’nde tekne sefası yapacaktım. Bir de Aya Nikola Manastırı’nın burada olduğunu öğrenince listeme dahil etmeye karar verdim. Ardından İğneada yoluna devam edecektim. İğneada’da yeşile doyacaktım. İki günlük bir gezi olacaktı. Şimdi detaylara başlıyorum.
İlk Durağım Kıyıköy – Kıyıköy İğneada Gezi Rehberi
İstanbul Bakırköy civarından yaklaşık iki buçuk saat sonra Kıyıköy’e vardım. Kırklareli ili sınırı içinde, Vize ilçesine bağlı bir sahil kasabası. Önce Köy’ü şöyle bir gezdim. Ardından Pabuçdere’de Türk kahvesi molası verip, 45 dakikalık nehir gezintisi için tekneye doğru yöneldim. Tekne gezintisi boyunca tüm yol yorgunluğum bitmişti, doğanın büyüleyici bir rahatlığı var.
Tekne gezisi bitti, sıra hemen 300 metre ilerisindeki Aya Nikola Manastırını gezmeye geldi. Pabuçdere yolu üzerinde kasabaya 700 metre mesafede yer alıyor. Bizans dönemine ait kaya manastırları içlerinde en iyi saklanmış olanı. Zemin katı kilise, zeminin bir aşağısı ayazma, üst bölüm ise keşişlere ait. Buralara gelmişken mutlaka görmenizi tavsiye ederim.
Manastırı gezdikten sonra köye tekrar yöneldim. Öğle yemeği molası için Kıyıköy manzarası eşliğinde bir restaurantta balığımı yedikten sonra İğneada için yola koyuldum.
İğneada Turu Zamanı
Yol yemyeşil ancak biraz dar ve virajlı. Araba tutma gibi bir durumunuz yoksa araç sürmesi çok keyifli bir rota. Yeşilin bu kadar çok tonunun bir arada olduğu nadir rotalardan biri.
Yaklaşık bir buçuk saat daha yol aldıktan sonra longoz ormanları milli park girişi sağ tarafımda görünmeye başladı. Burayı ertesi güne sakladığım için şimdilik sadece bakarak yola devam ediyorum. 4 km daha ilerleyince İğneada merkezine varıyorum. Önce Bisiklet Kafe’de çay molası veriyorum. Sahibi ve aynı zamanda yerel rehber olan Ender Bey ile tanışıp İğneada hakkında bilgiler alıp, otelime yöneliyorum.
Akşam gün batmadan Fransız Feneri’ni görmeye gidiyorum. Konakladığım yere yaklaşık 7 km mesafede Limanköy mevkiinde yer alıyor. 1866 yılında Sultan Abdülmecit döneminde Fransızlara yaptırılmış. İğneada Fenerine bu sebepten Fransız Feneri de deniliyor. Çok güzel bir hikayesi var. Okumak isteyenler google’a “Selvet Nine’nin Fransız Feneri” yazıp okuyabilir. Alacakaranlık olmadan İğneada Limanı’nda akşam yemeği için duruyorum. Burada Karadeniz’e karşı yemeğimi yiyorum ve ertesi günün planını yapmış oluyorum.
Birazda İğneada’nın sahil şeridinden bahsedelim. Karadeniz’in en batısında yer alan 20 kilometreyi aşkın kumsalı ile İğneada deniz içinde güzel bir seçenek. Plajı kum ancak Karadeniz’in RIP akıntılarını unutmamak lazım. Ben rüzgarlı bir havaya denk geldim, Jandarma yüzmeyi yasaklamıştı. Ertesi gün hava sakinleyince tadını çıkarttım.
Macera Dolu Aktiviteler – Kıyıköy İğneada Gezi Rehberi
Gelelim ikinci günkü detaylı plana. Sabah erken kalkıp Mert Gölü’ne kano yapmaya gidecektim ama aklımda ATV yapmakta vardı. Sonuçta ikisini de yapma seçeneğiniz var. Kano için rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Kanolar tek kişilik veya iki kişilik. Rehberli kanoda kiralayabilirsiniz. Mert Gölü’nde longozlar arasında kano yapmak aşırı keyifliydi.
Şimdi sıra araç ile İğneada Longoz Ormanları Milli Park’ı keşfetmeye geldi. Longoz (subasar) tipi ormanlık alan yani yağış miktarının yüksek olduğu mevsimde tabanı sularla kaplanan ormanlık alan demek. 3155 hektarlık alanı kapsıyor. İstanbul’a 237 km uzaklıkta. Toplam 6 adet göl bulunuyor. İsimleri Mert, Erikli, Saka, Hamam, Pedina ve Aypoloz. Bu göllerin 4 tanesi deniz ile bağlantılı yarı tatlı-tuzlu su, 2 tanesi orman içerisinde tatlı su gölleri. En çok bilinenleri konumunun daha elverişli olması sebebiyle Erikli ve Mert gölleri. Bilgileri de paylaştıktan sonra araç ile ben ne yaptım ondan bahsedeyim.
Öncelikle rehbersiz olduğum için ormanın içinde Mert Gölü tabelasını takip edip ormanlık alan bitip göl ile buluşunca karşımıza çıkan gözlem evini gördükten sonra Mert Gölü istikametinde sürüşe devam ettim ta ki önüme su birikintili bir parkur çıkana dek, riske girmeyip aynı yolu dönmeye karar verdim. Buraya gelecekler ve yola daha da devam edecekler için aracınızın yüksek olmasında fayda var. Longoz havası alıp, hafiften offroad yapıp Milli Park’tan çıkıyorum.
Son Durağımız Beğendik Köyü
İğneada’ya 15km mesafede Beğendik sınır Köyü en son sınırımız, karşı tarafı Bulgar Köyü ismi Rezova. Buraya gitmedim ancak Bulgar sınırı ile karşı karşıya, nasıl bir yer görmek isterseniz uğrayın bana da bilgi verirseniz sevinirim.
Dönüş yolunda klostrofobiniz (kapalı alan korkusu) yoksa Demirköy’de bulunan Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası Dupnisa Mağarası’nı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Dupnisa Mağarası
Bir diğer İğneada yazımıza da bakmanızı tavsiye ederim. Avrupa’nın En Büyük Langoz Ormanı
İyi seyahatler