Karaağaç’a Hoş Geldiniz !
Yine bir yazımda beraber olmamızın mutluluğunu yaşıyorum. Umarım sizler için faydalı ve eğlenceli önerilerde bulunabiliyorumdur. Bugün sizlere Trakya’nın en sevdiğim noktası olan Karaağaç’tan bahsetmek istiyorum. Doğanın her tonda renklerine aşık olan biri olarak daha Karaağaç yoluna girer girmez içime bir huzur ve mutluluk doğuyor. Zaten sizlerin de ziyaretiniz esnasında aynı hisleri duyacağınızdan eminim:). Karaağaç Gezi Rehberi yazımıza hoş geldiniz.
Daha önce Edirne yazımda kısaca Karaağaç’tan bahsetmiştim, bunun sebebi hem güzellikleriyle hem de ülkemiz için olan önemiyle “suyun öte tarafında kalan” tek toprak parçamızı ayrı bir yazıda detaylı bahsetmek istedim.
Karaağaç’a Nasıl Gidilir? Karaağaç Gezi Rehberi
Aslında bunun için en çok kullanılan yol tabi ki Edirne merkezden Tunca Köprüsü ve Meriç Köprüsü üzerinden geçerek olacak (Köprüler üzerinde fotoğraf çekilmeyi sakın unutmayın:)).
Köprüleri geçtikten sonra Arnavut kaldırımlı yolda kendinizi bulacaksınız.
- Size ufak bir tavsiyem olacak Tunca Köprüsü’ne çıkmadan önce merkezden gelirken sol tarafınızda bir bisikletçi göreceksiniz burada bisiklet kiralayabilir, tüm Karaağacı bisikletle gezebilirsiniz. Tabi bunun için hava şartlarını dikkate almayı unutmayın:).
Karaağaç yolu üzerinde ilerlerken etrafınız yeşilliklerle dolu olacak ve sağınızda Edirne Kent Ormanı’nı göreceksiniz. Meriç Nehri kıyısında bulunan ve oldukça doğal olan bu alanın içerisinde piknik ve yürüyüşler yapabilirsiniz.
- Yol üzerinde bahçeler içerisinde kahvaltı mekanları göreceksiniz ama biraz sabredin ben size birazdan harika bir kahvaltı ve diğer öğünleri yiyebileceğiniz yeri önereceğim:).
Bu ormanın hemen bitiminde Jandarma Şehitliği ve anıtını göreceksiniz. Aslında bu şehitliğin hikayesi şöyle; Bulgar birlikleri güneyden şehre girmeye başlarlar. Şehitliğin bulunduğu noktaya geldiklerinde Edirne’nin teslim olduğunu komutanlarından duyana kadar ayrılmayı reddeden 9 jandarma askeriyle karşılaşırlar. Bu muhteşem askerler tam 3 saat boyunca Bulgar birlikleriyle son mermilerine kadar savaşıp orada şehit düşmüşler (Gerçekten yazarken bile tüylerim diken diken oldu). Tam karşısında ise şehitliğe ismini veren 1800’lerin sonunda yapılmış Fransız esintilerinin izlerini taşıyan eski jandarma karakolunu göreceksiniz. Şu an bakımsız durumda olan aslında benim hayranlıkla izlediğim bu bina bir ileri karakol binası olarak kullanılmış.
Karaağaç’a Giriş
Yolumuzdan hiç sapmadık ve işte Karaağaç’tayız:).
Açıkçası ben Karaağaç yerleşim planını çok seviyorum, bir sokağın başından baktığınızda sokağın diğer başını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ağaçlar arasındaki tarihi Karaağaç evlerini izleyerek yürüdüğünüz zaman kendinizi eski Edirne Tren Garı önünde bulacaksınız.
Bu görkemli yapının bulunduğu alan aslında sadece bu binadan ibaret değil. Bu eski tren garı binası şu an Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılan içerisinde müze, anıt, tren, heykel ve atölyelerin bulunduğu bir kompleks.
-
Ana kapısından içeri girdiğinizde bu görkemli yapının önünde tabi ki fotoğraf çekilmelisiniz, bence görkemli kubbeleriyle harika bir bina :).
Hemen solunuzda göreceğiniz Milli Mücadele ve Lozan Müzesi’nin binası olacak. Lozan Anıtı’nın 19.07.1998 yılında açılışıyla birlikte İsmet İnönü’nün Lozan görüşmelerine dair belge, bilgi, hatıralarından ve Trakya’nın Kurtuluş Savaşı’nda yaşadıklarına dair belgelerden oluşturulmuş bir sergi mevcut.
Sol taraftan ilerlemeye devam ediyorum ve 30 m kadar ileride sanat tarihimizin Cumhuriyet Dönemi’ndeki en önemli isimlerinden biri olan Edirne doğumlu İlhan Koman’ın Heykel ve Resim Müzesi bulunuyor. 1981 yılında Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü’nü kazanan Akdeniz heykelini mutlaka duymuşsunuzdur en bilenen eseridir kendisinin.
Bu müzeden çıkıyorum ve patika yoldan tren garı sağımda kalacak şekilde devam ediyorum.
Beni en mutlu eden kısım bu yol üzerinde Cumhuriyet’in kuruluş gününde her yıl ekilen fidanlar bulunuyor. Önlerinde hangi yıl ekildiğini gösteren küçük tabelalar var:).
Artık tren garına doğru ilerlerken Güzel Sanatlar öğrencilerinin yaptıkları heykeller, atık maddelerden oluşturdukları objeleri ve atölyeleri göreceksiniz.
- Çok güzel, eğlenceli ve fotoğraf çekilebileceğiniz tasarımlar var benden söylemesi :).
Eski tren garının arka kısmında sembolik olarak bırakılmış rayların üzerinde Cumhuriyet’in ilk lokomotifi olan kara renkli treni göreceksiniz. Etrafı özellikle hafta sonları çok kalabalık olabilir ama bence incelemeniz gereken önemli bir alan. Bu gar, Şark Demiryolları Şirketi’ne bağlı Rumeli Demiryolları güzergahının önemli bir durağı olarak tasarlanmış.
Karaağaç Gezi Rehberi
Osmanlı, Balkanlar’da artan karışıklıklara çabuk müdahale edebilmek, asker sevkiyatı ve iaşeyi kolaylaştırabilmek için Rumeli güzergahındaki demiryolu hattını kurabilmek, önemli şehirlere gar binaları yapmak istemiş. Bu isteğinin ilk örneği olarak Sirkeci Garı’nı inşa ettirmiş ve tarihi Edirne Tren Garı da Sirkeci’den örnek alınarak yapılmış. Tabi malum olaylar Osmanlı’nın istediği gibi gelişmediği için bina birçok amaç için kullanılmış ki son haliyle Trakya Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılıyor.
Buradan sol tarafa ilerlediğinizde karşınıza 3 tane yükselen sütunlu Lozan Anıtı’nı göreceksiniz. Lozan Barış Antlaşması’nı ve Karaağaç’ın Türkiye’ye Yunanlar’ın Anadolu’da yaptıkları kıyıma karşılık savaş tazminatı olarak kazılması anısına 29.03.1988’de yapımına başlanarak 19.07.1998’de tamamlanıp sergilenmeye başlanmış. En uzun sütun 36.45 m yüksekliğinde ve Anadolu’yu temsil ediyor. İkinci sütun 31.95 m yüksekliğinde ve Trakya’yı temsil ediyor. En kısa¢ olan sütun ise 17.45 m yüksekliğinde ve Karaağaç’ı temsil ediyor. Burada anlatılmak istenilen “suyun öte tarafı” olan Karaağaç’ın bir bütün olarak Türk toprağı olduğunun belirtilmesi. Zaten bu anıtta 3 sütunun bir beton çemberle çevrelenmesinden de birlik, beraberlik, bölünmezlik unsurlarının vurgulandığı yorumlanır.
Tam ortada bulunan kadın figürünün bir elinde barış güvercini diğer elinde ise Lozan Antlaşması bulunur.
Aslında manasını bildiğiniz zaman Lozan Anıtı’nın ne kadar güzel yorumlanarak yapıldığını görebilir ve Karaağaç’ın topraklarımıza katılmasının ne kadar çok önemli olduğunu anlayabilirsiniz. Ah yine milliyetçi duygularım yükseldi:).
- Lozan Meydanının bulunduğu kapıdan çıkarak birçok güzel bahçeli kafelerde oturup bir şeyler içebilirsiniz. Eğer yaz ayalarında orada olursanız benim size tavsiyem mutlaka limonata ve karadut suyu karışımından içmeniz.
- Ve tabi ki DR. Bahattin Öğütmen Konağı’na mutlaka uğrayıp o güzel konağı keşfedip, bahçesinde kahvaltı edip, yemek yiyebilirsiniz.
Bu önemli lokasyonu umarım tüm detaylarıyla ve sizleri sıkmadan anlatabilmişimdir. Eğer hala Edirne gezi rehberimi okumadıysanız linki Edirne Gezi Rehberi tıklayabilirsiniz:)
Bol kahkahalı günler…
1 Yorum
çok güzel olmuş yazın baharda gitmeyi düşünüyoruz. çok işime yarayacak eline sağlık