Merhaba,
Bu hafta sizlerle İstanbul içerisinde saklı kalmış güzel bir köye gidiyoruz.
Şimdiden keyifli okumalar dileriz😊
Öğümce Köyü / Beykoz ‘da Gezilecek Yerler
Beykoz ‘un doğasını ve muhitinin sessizliğini seven biri olarak şehirde kaldığım her fırsatta bir şekilde yolumu bu güzel yer ile kesiştirmek istiyorum sanırım. Öğümce köyünü ilk defa sosyal medyada görmüştüm , sessiz sakin nehir kenarında olan bu güzel köy için araştırmalarım yaklaşık 1 gün sürdü ve haftasonu yarım gün planlı bir gezi için gerçekten keyfe keder bir plan oldu😊
Öğümce’ye Nasıl Gidilir?
İstanbul Avrupa yakası ile Beykoz/ Öğümce köyü arası trafiğe bağlı olarak 35-40 dk sürüyor. Biz yakın mesafe olduğu için kahvaltı sonrası yola çıktık. Yol boyunca sonbahın ben buradayım der gibi kıvrımlı dönemeçlerde bizi karşılaması tam olarak bir renk şöleniydi.
İlk olarak sizleri internette Öğümce köyünü meşhur eden güzelim seyir noktasına götürüyoruz.Araçla burayı bulmak gerçekten zor oldu bizim için, yanımızda her daim taşıdığımız sandalyelerimiz ve kahvemiz ile fırsat buldukça nehir kenarına oturup dinlendik ve etrafı izledik . Köyün içerisinde nehir kenarında konumlanmış restaurant ve cafeler mevcut ama doğa ile içiçe olmak istediğimizden biz bu seçeneği tercih etmedik. En son şans verip belki bulabiliriz dedik ve yolun kenarında Cam Sanatları Ocağı tabelasını görünce durduk . Bu atölye, İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen ve zamanla Türkiye’nin en büyük ve en donanımlı cam ve sanat merkezine dönüşen bir yer olmuş. Riva Deresi kıyısında kurulu, ve yemyeşil arka bahçesi insanı huzura davet ediyor. 20.000 metrekare alana yayılı bu vakıf ,büyülü atmosferi ile kurumsal üretim- çocuk atölyeleri ve yaz atölyeleri ve gösteri merkezi olarak hizmet veriyor.Ayrıca otantik ve güzel bir atmosferde düğün planı yapan çiftler, kampüsün bahçesinde cam eserlerinin arasında bu güzel mekanın keyfini çıkarabilir😊
Bünyesinde çağdaş cam sanatından örneklerin de yer aldığı bir cam koleksiyonu da bulunuyor ve Dünya’nın ünlü cam sanatları ile uğraşan isimler burada ara ara ders veriyor. Eserler o kadar güzeldi ki kendimi harikalar diyarındaki Alice gibi hissettim. İstanbul’da özellikle de Beykoz bölgesinde bunun gibi 2-3 tane daha cam üretim atölyeleri, kurslar ve aktivite mekanları yer alıyor. Aynı zamanda bir müze olarak kullanılan mekana giriş makul bir ücrette fakat içeride sizi bambaşka bir dünya bekliyor. Cam ocağına giriş ücreti 2021 yılı için kişi başı 30 tl. Müzeyi ve cam ocağını gezdikten sonra mağaza içerisinden kendinize fırından taze çıkmış cam sanat eserlerinden birini hediye edebilirsiniz😊 O kadar garip ki 5 dk önce sanatçının eline gördüğünüz şekil alan ve hayat bulan ham cam ,bir takı ya da bir obje olarak mağazada karşınıza çıkabiliyor. Cam sanatına olan hassasiyet o kadar güzel ki vakıf üniversitelerin cam ve ilgili bölümlerinde okuyan ya da bu bölümlerden mezun olmuş genç cam sanatçılarına sergi hazırlığı, portfolyo oluşturma ve sanatsal çalışmalar amacıyla kiralayacakları atölye bedelinin yarısını karşılıyor.
Uluslararası üne ve öğretim hayatına sahip cam sanatçılarının neredeyse hepsinin bir eseri var müzede. Beni en etkileyen tabi ki Davide Salvadore’un eserleri oldu, atölyede bir odası olduğunu duyunca koşar adım gittim belki bulabilirim diye ama ne çare. Pandemi sebebi ile yurtdışı atölyelerine ara vermis ama odası hala orada – David’in odası kimse giremez -sloganı ile durmaya devam ediyor😊 David Salvadore 1978 yılında annesinin cam atölyesinde cam boncuk üretimine başlamış. Bu atölye sayesinde tasarımlarını Roberta di Camerino, Yves St. Laurent, Christian Dior ve Swatch gibi ünlü markalara satma şansı yakalamış ve şu anda hala 1987 yılında “Campagnol e Salvadore” adını verdiği kendi stüdyosunda çağdaş cam sanatları üzerine eser vermeye devam ediyor. Stüdyosunda David Salvadore, cam ustalığı yapmakta ve farklı cam ocağı teknikleri üzerinde çalışmaktadır. Bu deneyimli hocadan ders alabilmeyi sabırsızlıkla bekliyorum😊
İstanbul ‘da hafta sonu trafiğe takılmadan, sessiz ve sakin bir rota arıyorsanız Cam Sanatları Vakfı size ziyadesiyle mutlu edecektir. Bu arada yukarda söylemeyi unuttum ,bizim bir fotoğraf karesinde görüp peşine düştüğümüz o mekan da vakfın arka bahçesinde bulunuyor😊 Kahvenizi alın ve kendinizi riva nehrinin kollarına bırakın.
Daha fazla bilgi ve gezi fotoğrafı için instagram hesabım @geziparolasi ‘nı takip edebilirisiniz.
Müzekart ile gezebileceğiniz, Küçüksu Kasrı ve Beylerbeyi Sarayı yazıma buradan ulaşabilirsiniz :Küçüksu Kasrı & Beylerbeyi Sarayı
Sevgiyle kalın😊
Yazar : Dilara Kızılçelik