Hasankeyf Gezisi | Selam dostlarım, bu gezi; hem çok eğlendiğim, hem çok hüzünlendiğim, hemde yaşanmışlıkları düşündükçe sık sık uzaklara dalıp gittiğim bir gezi oldu.
Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Dicle Nehri’nin kıyısında yer alan Hasankeyf, medeniyetlerin beşiği, Mezopotamya’nın kalbi olarak bilinir. Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan bu eşsiz kent, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle bir zamanlar ziyaretçilerini büyülerdi. Ancak günümüzde, Hasankeyf’in büyük bir kısmı Ilısu Barajı’nın suları altında kalmış durumda. Bu yazıda, hem Hasankeyf’in geçmişine bir yolculuk yapacak hem de burada geçirdiğim unutulmaz bir günü sizlere aktaracağım.
Hasankeyf’in Tarihi – Hasankeyf Gezisi
Hasankeyf’e adım attığınızda, kendinizi adeta bir zaman makinesinde buluyorsunuz. Tarihi, 12 bin yıl öncesine kadar uzanan bu kent, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Romalılar, Bizanslılar, Artuklular ve Eyyubiler, Hasankeyf’i kendi kültürleriyle harmanlamış. Bu yüzden her köşe başında farklı bir medeniyetin izini görmek mümkün.
Hasankeyf’in sembollerinden biri olan tarihi köprü, Dicle Nehri’nin üzerinde yükselirdi. Nehrin sularına yansıyan bu taş köprü, adeta geçmişi ve bugünü bir araya getiriyor gibiydi. Ne yazık ki, artık bu köprü yalnızca eski fotoğraflarda ve hatıralarda yaşıyor.
Kentteki mağaralar ise bambaşka bir dünyaydı. Kayaların içine oyulmuş bu mağaralar, geçmişte hem konut hem de ticaret merkezi olarak kullanılmış ve yaklaşık 4000 adet mağara bulunmaktaymış. Şuan da bu mağaralarda sadece 3 aile yaşamaktadır. Tekne turu ile eski yerleşim yerlerine giderken bu ailelerin yaşadığı mağaraları görebilirsiniz.
Hasankeyf’te Tekne Turu – Hasankeyf Gezisi
Hasankeyf’i ziyaret ettiğimde öğle saatlerindeydim. Tekneye yürürken bir yanda kuş cıvıltıları, diğer yanda suyun yumuşak akışı… Sanki zaman durmuş, sadece o anın içinde yaşıyordum.
Tekne nehrin serin sularında ilerlerken etrafımı hayranlıkla izliyordum. Rehber, suyun altında kalan tarihi köprüden, eski Hasankeyf’in mağara evlerinden ve görkemli kalıntılardan bahsederken, bu eşsiz tarihin ne kadar derin bir anlam taşıdığını daha iyi anladım.
Suların altında kaldığını bildiğim tarihi köprünün hayali gözümün önünde belirmeye çalışıyordu. Bir yandan, Hasankeyf’in taş yapılarının sulara karışmış görüntüsünü düşünürken bir yandan da doğanın bu büyülü sessizliği beni etkiliyordu.
Tekne bir noktada durdu ve birkaç dakika Dicle’nin ortasında dalgaların hafif sesini dinledik. Bu an, insanı garip bir huzurla dolduruyordu. Bir yandan binlerce yıllık bir geçmişin izlerini suyun altına bırakmış bir şehir, diğer yandan ise zamanın akıp gittiğini hatırlatan sakin bir nehir…
Ben bunları düşünürken birden teknedeki çalışanlar sadece Hasankeyf’te içebileceğimiz bir kahve olduğunu söylediler hemen denemek istedim; fındıklı, ballı ve sütlü… İçimi; hafif ve lezzetli bir kahveydi, gittiğinizde mutlaka Dicle’nin serin sularına karşı bu kahveyi tatmanızı öneririm. Dicle’yi izlerken gözünüzü, ruhunuzu ve kalbinizi; kahvesini içerken içinizi huzurla doldurabilirsiniz.
Dicle’nin üzerinde süzülen bir teknede, tarihi; suların üzerinden seyretmek, Hasankeyf’in yeni halini anlamak için en iyi başlangıç oldu benim için.
Hasankeyf’in Kaybolan Yüzü
Hasankeyf’in büyük bir kısmı artık sular altında. Bu durum, ziyaret sırasında içimde bir hüzün yarattı. Çocukken tarih kitaplarında gördüğüm, filmlerde izlediğim bu büyülü kentin sadece küçük bir kısmını görebilmek üzücüydü.
Sular altında kalan Hasankeyf, bize tarih ve doğa arasında kurduğumuz dengenin ne kadar hassas olduğunu hatırlatıyor. Bir yanda enerji ihtiyacı, diğer yanda binlerce yıllık kültürel miras… Bu denklemi çözmek kolay değil. Ama insan, kaybettiği bir değeri düşündüğünde içinde hep bir “keşke” duygusuna kapılıyor..
Hasankeyf’e Veda
Hasankeyf’ten ayrılırken arkamda sadece bir kent değil, bir hikâye bıraktığımı hissettim. Sular altında kalan bu topraklar, geçmişin ve bugünün birleştiği bir noktaydı. Hasankeyf’in sessizliği, sular altında bile yankılanmaya devam ediyordu.
Eğer yolunuz bu taraflara düşerse, eski-yeni Hasankeyf’i ve çevresini keşfetmekten çekinmeyin. Dicle Nehri hâlâ akmaya devam ediyor ve bu topraklar hâlâ anlatacak hikâyelere sahip. Hasankeyf’i görüp, ona veda ederken aslında tarihe tanıklık etmiş oluyorsunuz. Ve bu tanıklık, belki de bize daha fazla değerlerimizi korumamız gerektiğini hatırlatıyor.
Bir gün yolum tekrar Hasankeyf’e düşerse, sular altında kalan o eski kente bir selam çakmayı ihmal etmem. Çünkü Hasankeyf, kaybolan sadece bir yer değil, aynı zamanda bir ruh, bir hikâye, bir tarih.
Hasankeyf’te Gezilebilecek Yerler;
- Zeynel Bey Türbesi
- Yeni Hasankeyf Kültürel Parkı
- Dicle Nehri ve Tekne Turları
- Hasankeyf Kalesi
- Tarihi Mağaralar
- Hasankeyf Arkeoparkı
- El Sanatları ve Yerel Ürünler Pazarı
- Hasankeyf’in Yeni Yerleşim Alanı
Ve eğer zamanınız varsa günbatımını izlemeden dönmeyin.
Bir önceki yazım olan Kırklareli Gezi Rehberi yazımızı da okumanızı tavsiye ederim.
Sizde benim gibi gezerken hem eğlenmeyi hemde öğrenmeyi sevenlerdenseniz, instagram sayfama beklerim: @ozgenec