Eskişehir Arkeoloji Müzesi | Sevgili okurum, bir şehre ilk defa gidiyorsam, ilk görmek istediğim yer o şehrin müzesi olur. Müzesi yoksa, tarihi sokakları, eski evleri, belki yıllanmış bir dükkanına ziyaretle, belki de oraya ait yöresel lezzetleri tadarak yaşamak isterim o şehri. Çok değil iki buçuk ay önce Eskişehir’e ilk gidişimdi.
Şehirde iki gün kaldım ve bu iki güne Eskişehir’i keşfetmek için ne sığdırılabilirse onu sığdırdım diyebilirim. Ve tabii Türkiye’de özel sektör tarafından hayata geçirilen ilk müzeyi, Eskişehir Eti arkeoloji müzesini de ziyaret ettim. Eskişehir il ve içlerinden toplanan kültür varlıklarını harikulade bir kompozisyona dönüştüren bu alanda neler vardı gelin anlatayım.
Eskişehir Arkeoloji Müzesi Kısa Tarihi
Müzeye girişimi müze kartımla gerçekleştirdikten sonra, müze bahçesinde taşınmaz kültür varlıkları karşıladı önce beni. (Lahitler, mezar taşları, anıtlar vs.) Hepsi birbirinden güzel, devasa eserler. Kim bilir daha neler vardı da günümüze bu kadarı getirilip korunabilmiş diyerek içeri attım kendimi. Müzenin temeli, 1945 yılında çevreden toplanan eserlerin Eskişehir Alaaddin Camiinde depolanmasına dayanıyormuş. Daha sonra Odunpazarı’nda bulunan Kurşunlu Külliyesi’ne taşınmış.
Şimdiki yerine taşınması ise 1974 yılında gerçekleşmiş. Müze, A,B ve C olmak üzere toplamda üç bloktan oluşuyor. B ve C blokların birinci katı tamamen arkeolojik eser sergi salonu. İlk girdiğim alanda sıra sıra dizilmiş taban mozaikleri karşıladı beni milattan sonra 2-3 yy. zamanına ait. Şarhöyük’te bulunan eserlermiş bu taban mozaikleri. O zamanlar da yapılan bu işçiliğe hayran olmamak mümkün değil tabi.
Eskişehir Arkeoloji Müzesi İçerisinde Bulunan Eserlerin Arkeolojik Kazı Alanları
Müze teşhirinde ise yoğunluk olarak Dorylaion (Şarhöyük Eskişehir- Tepebaşı), Pessinus (Sivrihisar-Ballıhisar), Han Yeraltı Şehri (Han Yazılıkaya), Keçiçayırı (Seyitgazi-Bardakçı), Çavlum Köyü Eski Hitit Nekropolü (Odunpazarı-Çavlum), Demircihöyük (Çukurhisar-Tepebaşı), Karacahisar (Odunpazarı-Karacaşehir) Küllüoba (Seyitgazi-Yenikent) gibi arkeolojik alanlarda yapılan bilimsel arkeolojik kazılar, önemli buluntuları ile birlikte kronolojik olarak sergileniyor.
Sergilenen eserler arasında mermer heykel ve heykelcikler, mimari parçalar, steller, pişmiş toprak günlük kullanım kapları, idoller, cam kaplar ve boncuklar, metal kap ve silahlar, takılar, sikkeler bulunuyordu. Hepsi o kadar özenle bir araya getirilmişti ki bir tanesini bile atlamak istemedim.
Ayrıca, müze Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini kapsayan yaklaşık 22.500 taşınır kültür varlığı içinde barındırıyor. Ve teşhir edilen yaklaşık 2.000 eser dışında kalan 20.500 eser 900 m2’lik müze depolarında korunuyormuş. Gerçekten çok emek verilmiş, bu değerleri korumak için çok ciddi çalışılmış muazzam bir binanın içinde olmak, burayı ziyaret edebilmek ne büyük şans diye düşündüm.
Müze İçerisindeki Eserler ve Ait Olduğu Çağ/Dönemler
Birinci salon; Neolitik, kalkolitik, eski tunç, frig ve hitit çağlarına ait Demircihöyük kazısından hayvan ve bitki fosillerini kapsıyordu.
İkinci salon; Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler ile antik ve islami devirlere ait sikkeleri barındıyordu. Bunlarda Sivrihisar ilçesi, Ballıhisar köyü, Pessinus kazılarından toplanan eserlerdi.
Üçüncü salon; Burada taş eserler sergileniyordu. Yine Roma ve Bizans dönemlerine ait heykeller, adak heykelcikleri, lahitler bulunuyordu. Bu eserlerde Şarhöyük kazısı buluntularıydı. Ayrıca müzede yöresel kıyafetlerin sergilendiği etnoğrafik malzemelerin olduğu, pişmiş toprak, küp gibi parçaların sergilendiği bir alanda vardı.
Benim, bu kültür varlıklarıyla zengin müzeden aktaracaklarım bu kadar sevgili okur. Eskişehir’e gittiğinde mutlaka ziyaret etmeni tavsiye ederim. Hatta Eskişehir de olanların bile yılda bir iki kere gidip gözden bir şey kaçmış mı diye ziyaret etmesi gerek 🙂 O kadar güzel eserler, buluntular vardı ki dokunabilmeyi çok isterdim. Ayrıca o kadar eser arasında bir tane karıştırma çubuğu vardı ki sanırım en beğendiğim şeylerden ilki oydu. Görseli hemen aşağıya bırakacağım. Eminim sende benimle aynı fikirde olacaksın. On dakika boyunca inceledim o çubuğu 🙂 Arkeolog olma isteğim içimde hep ukde olarak kalacak sanırım. Bakarsın çalışır, didinir arkeoloji okurum, neden olmasın. 🙂 Öğrenmenin de okumanın da yaşı yok.
Uzun lafın kısası, işte müzeleri de bu yüzden çok seviyorum. İçimdeki öğrenme, keşfetme aşkını tetikleyen belli başlı yerlerdendir. Birey, diğer kültürler ile ön yargısız bir iletişim kurmuş oluyor. Tarih, medeniyetlere ait kültür değerlerini fark etmeye, ön yargıları ortadan kaldırmaya, bazen sözlü bazen de sözsüz olarak uçsuz bucaksız bir iletişim evrenine sürüklüyor bizleri. Böyle bir evrende olmamıza vesile olan tüm değerlerimize teşekkürü borç biliyorum ve bu yüzden müze ziyaretlerini de çok önemsiyorum.
Umarım keyifle okumuşsundur.
Sevgiler.
Soru ve yorumlarınız için instagram da buradayım.
Eskişehir Müze Rehberi için buraya gözatabilirsiniz.