Antalya’nın Antik Kentleri
Turizm cenneti olarak bilinen güzel Antalya, aslında binlerce yıl boyunca farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir kent. Masmavi Akdeniz’in kıyısında, yemyeşil dağlarla çevrelenmiş bir bölgede yaşamayı kim istemez ki? Öyle ki şimdiye kadar Romalılardan Perslere, Mısırlılardan Bizanslılara ve daha sayamadığımız birçok medeniyet bu topraklarda kendi şehirlerini kurmuş. Her biri ayrı ayrı hikayeye sahip kesin görmeniz gereken antik kentler bu yazıda.. İşte Antalya’nın Antik Kentleri ve görmeniz gereken 7 Antik Kent!
Antalya Bölgesi Hakkında – Antalya’nın Antik Kentleri
Antalya ve çevresi, insanlığın başladığı Paleolitik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar sürekli yerleşim görmüş. Böylece zaman içinde hem kültürel hem de doğal değerler bakımından zenginleşmiş. Şu anki Antalya ili, antik dönemde Lykia, Pamphylia ve Pisidia olarak adlandırılan üç bölgeyi ve toplamda yaklaşık 100 farklı yerleşimi kapsıyor..
Side Antik Kenti – Antalya’nın Antik Kentleri
Antik kentleri anlatmaya Pamfilya’nın en önemli liman kentlerinden biri olan Side ile başlamak doğru olur diye düşünüyorum. Zira Side’nin ünü Türkiye sınırlarını aşmış durumda. Manavgat ilçesinde, yarımada üzerine kurulmuş Side’nin tarihi M.Ö. 8. Yüzyıla kadar uzanıyor. Side kelimesi ise şehirde kullanılan yerel dile (hala tamamen çözülememiş!) göre, “Nar” anlamına geliyormuş.
Side Antik Kenti‘nde görülebilecekler arasında, Apollon Tapınağı, Büyük İhtişamlı Şehir Kapısı, hamamlar, çeşme agora, evler, şehir surları ve Side Müzesi bulunuyor. Görebileceğiniz en güzel manzaraya sahip antik kent Side’yi görmeden geçmeyin.. Antik kente giriş ücretsiz, müzeye giriş 18 TL, Müzekart geçerli.
Syedra Antik Kenti – Antalya’nın Antik Kentleri
Adını belki de ilk defa duyduğunuz ama mutlaka görmeniz gereken Syedra Antik Kenti, Alanya ilçe merkezine 20 km uzaklıkta bulunuyor. Tarihi M.Ö. 7. Yüzyıla kadar uzanan Syedra 13. Yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş. Pamfilya’nın Kilikya ile sınırında bulunuyor olması ise kenti önemli bir merkez haline getirmiş.
Denize karşı bulunan bir tepe üzerinde konumlanan şehir sahip olduğu limanıyla deniz ticareti ve donanma rotaları açısından da oldukça stratejik bir önem taşıyormuş. Görecekleriniz arasında sarnıçlar, tiyatro, tapınak, bazilika, hamam, evler ve dükkanlar bulunuyor. Yine Side gibi muhteşem bir deniz manzarasına sahip antik kente giriş ücretsiz.
Patara Antik Kenti
Meşhur Işıklar Ülkesi Likya Krallığı’nın başkenti, dünyanın en eski deniz fenerine ev sahipliği yapan Patara, Kaş’a 40 km uzaklıkta bulunuyor. Likya’nın en önemli liman kenti olan Patara iyi derecede korunmuş durumda. Bölgedeki yaşamın M.Ö. 4000 (!) yılından M.S. 15. Yüzyıla kadar kesintisiz devam ettiği söyleniyor.
Geniş ve düz bir alana yayılan antik kentte tiyatro, ana cadde, meclis, tapınak, horrea (tahıl ambarı, depo), stadyum, hamam ve kiliseler görülecek yapılar arasında. Uzun caddelere sahip antik kenti gezerken yürümeye hazırlıklı olun! Giriş 24 TL, Müzekart’a ücretsiz.
Phaselis Antik Kenti
Gördüklerim arasında hiç unutamadığım, muhteşem güzellikteki Phaselis Antik Kenti deniz kıyısında ve aynı zamanda yemyeşil bir ormanın içinde yer alıyor. Antalya’ya 60 km, Kemer’e 15 km uzaklıkta bulunan kent ana yoldan 1 km içeride. Pamfilya ile Likya sınırlarının kesiştiği bir noktada yer aldığından bazen Likya bazen Pamfilya şehri olarak geçiyor. M.Ö. 7.yüzyılda kurulan Phaselis’i bu kadar önemli yapan şeylerden biri de yarımadanın kuzeyinde, kuzeydoğusunda ve güneybatı kıyısında yer alan üç farklı limana sahip olması! Görülecek yerler arasında Akropolis, ana cadde, Büyük Hamam, agora, bazilika, tiyatro ve nekropoller bulunuyor. Phaselis’e geldiğinizde çam ağaçlarının altında, antik kalıntıların kıyısında, tertemiz denize girebilirsiniz. Giriş yaparken piknik alanlarına da giriş yapmış oluyorsunuz, bu yüzden giriş ücretleri biraz yüksek: 36 TL.
Aspendos Antik Kenti ve Tiyatro
Antalya – Alanya karayolunun 44. kilometresinden kuzeye dönen yolun 2. kilometresinde yer alan Aspendos, sadece Anadolu’nun değil tüm dünyanın en iyi korunan Roma Dönemi tiyatrolarından birine sahip. Ayrıca Aspendos Tiyatrosu için dünyada günümüze ulaşabilen iyi akustiğe sahip tiyatro olduğu söyleniyor. Tiyatro M.S. 2. Yüzyılda inşa edilmiş ancak Aspendos Antik Kenti’nin kuruluşu M.Ö. 10.yüzyıla uzanıyor.
Aspendos hakkında ilginç olan bir diğer şey ise küçük bir şehir olmasına rağmen Anadolu’da kendi parasını basan ilk kentlerden biri olması. Tiyatronun etrafında bulunan agora, bazilika, anıtsal çeşme, meclis binası ile anıtsal tak, cadde ve Hellenistik tapınak, antik kentte görülmesi gereken diğer yapılar. Giriş 42 TL, Müzekart’a ücretsiz.
Myra (Demre) Antik Kenti – Antalya’nın Antik Kentleri
Demre ilçesinde bulunan Myra Antik Kenti’nin tarihi M.Ö. 5. Yüzyıla dayanıyor. Bir dönem Likya Uygarlığı’nın başkenti olmuş Myra’nın kabartmalı mezarlarıyla başlayan hikayesi, Andriake Limanı’yla denize uzanıyor. Burası aynı zamanda Tanrıça Kybele’nin Artemis olduğu yer olarak da biliniyor. Ölen kral veya kral ailesinin bireyleri için yapılan Kaya Mezarları’na giriş yasak ancak aşağıdan görünümleri tatmin edici. Ayrıca Aziz Nikolas’ın piskoposluk yaptığı yer olması sebebiyle Hristiyanlık için önemli bir nokta. Giriş: 36 TL, Müzekart’a ücretsiz.
Simena Antik Kenti – Kekova Batık Şehir
Akdeniz’de hatta dünya üzerinde bulunan en ilginç antik kentlerden biri olan Simena (Kaleköy), Kekova ve Üçağız ile birlikte anılır.. Batık şehir olarak bilinen Kekova bu bölgeyi farklı kılan yerlerden. 2. yüzyılda ve sonrasında yaşanan büyük depremler sonrasında şehir yıkılarak sular altında kalmış ve her şey depremle birlikte sulara gömülmüş.. Tekne turuyla gezerek Kekova Batık Şehri’ni ve kalıntıları görebilir ve hatta beraber yüzebilirsiniz. Simena, ada olmamasına rağmen karadan ulaşımın bulunmadığı bir köy. Şimdilerde Kaleköy olarak bilinen köy Simena‘nın üzerine kurulmuş. Tepedeki kalesini, kaledeki Likya lahitlerini ve muhteşem manzarayı görmeden dönmeyin!
Ayrıca Antalya’ya gelmişken Antalya’nın Görmeniz Gereken 7 İlçesi ve Antalya Çevresinde Görmeniz Gereken 10 Doğal Güzellik yazılarımıza göz atmayı unutmayın!
Üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın her köşesinde adımda görkemli tiyatrolara, yüzlerce yıl önce yarışların yapıldığı stadyumlara, agoralara ve daha birçoğuna rastlıyoruz. Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı sanatsal yapıları ile iç içe yaşıyoruz. Bu eserlerin tarihlerini, hikayelerini okuyup öğrenerek ve en önemlisi gezip görerek onlara sahip çıkmak bizim elimizde..
Sorularınız için yorum yapabilir veya Instagram hesabımdan bana ulaşabilirsiniz!
İyi seyahatler,
Bensu.
2 yorum
İçerikli bir yazı olmuş, tebrikler??
Teşekkür ederiz 🙂