Amerika’da Göçmenlik | Bundan 16 yıl önce, Amerika sevdası hiç mi hiç olmayan ben, o zaman ki sevgilimin yanına gidebilmek için “Diversity (çeşitlilik)” vizesine, bir diger tabirle yeşil karta başvurdum. O sene kazanlardan biri ben oldum! Bu yazıda size Amerika’da yeşil kart alma ve yeni bir kültüre adaptasyon sürecimden bahsedeceğim.
Yeşil Kart Bana Çıktı, Peki Ne Kadar Şanslıydım? Amerika’da Göçmenlik
Yeşil Kart program istatistiklerine göre (bakiniz) her sene Türkiye’den başvuranların yaklaşık yüzde 1’ine bu kart veriliyor. Aslında Türkiye bu program kuralları içinde Avrupa’ya dahil tutulduğu için bu oran çok yüksek bir oran. Eğer Türkiye Asya kıtasında kabul edilseydi başvuran sayısı ve diğer bazı program koşulları dahilinde bu oran yarı yarıya kadar düşerdi. Bunun sebebi halihazırda Amerika’da bulunan Asyalı populasyonun çok yüksek olması – programın amacı olan ülkeye “çeşitlilik” kazandırmak ile direk orantılı olarak.
Yeşil Kart Çıktıktan Sonra Ne Oluyor?
Aslında yeşil kart çıktıktan sonra yapılması gereken doküman hazırlığı vs. gibi şeyler ne çok pahalı ne de yapması zor olan bir iş. Esas önemli olan vizeyi aldıktan sonraki 6 ay içinde ülkeye giriş yapmak ve ondan sonra gelen her sene en azından bir kere giriş çıkış yapmak. Eğer vatandaş olmayı istiyorsanız, o zaman yılın en az altı ayını Amerika’da geçirmelisiniz.
Benim için de, o sıralar yeni mezun olmuş, aileden çok desteği olmayan biri olarak Türkiye ile Amerika arasında gidip gelmek ekonomik olarak mümkün değildi. Benim tek şansım, oraya gidip, deyim yerindeyse “kapağı atip” kalmakdı. Boylelikle Amerika’ya göçmenlik serüvenim başlamiş oldu.
Amerika’da Nasil Geçindim?
Şaşırtıcı bir şekilde, Amerika’ya ilk geldiğimde bir Amerikalı ile 3-5 dakikadan daha fazla süren bir konuşma yapamaz durumdaydım. Üstelik ODTÜ’de hazırlık dahil 5 yıl ingilizce okumuş olmama rağmen, ingilizce konuşmanın (ve dinlemenin), yazma ve okumadan ne kadar farklı olduğunu o zaman anladım.
Peki ne mi Yaptım? | Amerika’da Göçmenlik
Kendimi bir master programına yerleştirdim. Bunun bana iki inanılmaz yararı oldu: Birincisi Amerika’da tanınan bir okuldan diploma, ikincisi de burs parası! Amerika’da yeşil kart sahibi olmanın en büyük getirilerinden birisi de buydu: okul ücretinin 4 katı üstünde, geri ödemeli, faizli burs alabilmek. (O bursu hala geri ödüyorum o başka bir konu🙂)
Master bittiğinde ise hala konuşma ingilizcem çok iyi değildi. Bunun için bir iş edinip dilimi geliştirmek zorunda olduğunu idrak ettim ve biraz şans, biraz özveriyle bir çağrı merkezinde iş buldum. Orada sadece 9 ay çalıştığım halde, tahmin edebileceğiniz üzere ingilizcem inanılmaz bir kuantum sıçraması yaşadı ve ben ekonomik krizin tam yeni yeni düzeldiği 2011 senesinde şuan hala çalıştığım, Amerika’nın en prestijli firmalarindan birine kendi mesleğimi icra etmek üzere işe girdim.
Yaşama ve Kültüre Alışmak
2008 de sevgilimin peşinden gelerek taşındığım Amerika’dan 2012 yazına kadar hiç çıkamadım. Ailemden, arkadaşlarımdan ayrı olmak, sürekli kötüye giden bir ilişkide olmak ve yeni bir ülkeye, yeni bir dile alışmaya çalışmak, hayatında ilk defa para kazanmayı öğrenmek derken ben kendimi çok derin bir depresyonda buldum ama nedense asla geri dönmeyi düşünmedim.
Amerika bir şekilde beni kendine bağlamıştı çoktan. Tam olarak parmak basamadığım ama yaşarken hissettiğim şeyler vardı: Toplumsal kuralların ve yasanın adil çalıştığı bir ülkede olmak, işyerinde yaşımın küçük olmasına rağmen yaptığım işle yükselebilmek, çok farklı ülkelerden çok farklı görüşte insanlarla tanışabilmek, onların kültürlerini öğrenip, değişik yemekler yiyebilmek… Herşey bir yana, aileden bir kuruş yardım olmadan birkaç yıl içinde kendi kendine ayakta kalabilmek, ev ve araba sahibi olabilmek beni çok etkiledi. Kendi özgürlüğümü kurduğumu hissettirdi.
Sonuç Olarak… Amerika’da Göçmenlik
Burada yaşadığım 14 yıl içinde tabiki çok şey değişti. Başka bir ülkenin kültürüne alışırken kendi doğup büyüdüğüm kültüre dışarıdan bakabilme şansını edindim. Başka değerler, başka bakış açıları kazandım. Ana dilimi konuşmayan bir arkadaş edinemiyecegimi düşünürken, Amerikalı olan eşimle tanıştım, arkadaş çevremi genişlettim ve bir şekilde burda yaşamaya ayak uydurdum.
Fakat, sanırım her göçmen gibi, ülkemin, ana dilimi konuşmanın, tanidiklarimin özlemi hiç ve hiç dinmedi, hatta sanırım her geçen yıl daha çok artıyor. Bazen beni ait olduğum yer tam olarak neresi diye düşünürken buluyorum kendimi. Oysa ki cevap çok açık, benim birden çok ait olduğum ev var artık ve maalesef birindeyken diğerini ozlemeye hem mahkumum hem de dünyada kendimi ait hissettiğim birden fazla yer var diyebilecek kadar da şanslıyım.
Yurt dışında çalışmak temalı diğer yazılarımıza ulaşmak için: Tıklayın
Selin Dion
Türkiye ve Amerika arasındaki gezilerim hakkında daha çok bilgi için @the.turkishgirl instagram hesabına veya websiteme göz atabilirsiniz.