Suyun Hafızası Var Mıdır? Doğanın bize sunduğu bir takım kaynaklar var. En temel kaynakları, Cem Yılmaz’ın filminden bir alıntı ile söyleyelim. “Ateş, su, toprak ve tahta 😅 tahta değil tabi ki sil onu hemen, diğer element hava. En temel kaynaklardan biri olan suyu ele alacağız bu yazımda. Su günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası, ki sizde biliyorsunuz vücudumuzun %80’ni su. Yeterli miktarda su tüketimi sağlığımız için olmazsa olmaz. Ancak, suyun sadece doğrudan tükettiğimiz haliyle değil, içinde taşıdığı bilgi ve enerji ile de hayatımızı etkilediği son yıllarda yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır.
Suyun hafızası, su moleküllerinin çevresinde bulunan fiziksel ve kimyasal özelliklerden etkilendiği ve bu etkilenmenin su molekülleri arasında birbirine geçiş yaparak bir bilgi ve enerji kodladığı anlamına gelir. Bu kodlanmış bilgi ve enerji, suyun içinde hareket ederek çevresindeki canlıların sağlığına etki edebilir.
Kalıtsal Etkiler
Bunun yanında, suyun kalıtsal miras üzerinde de etkisi olduğu belirtilmektedir. Anne ve babadan kalıtım yoluyla aktarılan genlerin dış faktörlerle etkilenerek değişiklik gösterdiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, anne karnındaki bebeklerin su içindeki bilgi ve enerjiden etkilendiğini, hatta doğduktan sonra bu etkilerin kendisini gösterdiğini ortaya koymuştur. Anne karnında ki bebekler dış çevredeki olayları bu su sayesinde hafızasına alıyor ve doğum sonrasında hiç bilmediği, yaşamadığı olaylara ait kalıntılar sebebi ile psikolojik sorunlar yaşayabiliyorlar. Günümüzde aile dizilimi seansları bu psikolojik etkileri kaldırmak üzere yapılmaktadır. Bu konu hakkında ki Kalıtsal Miras Nedir? isimli yazımı okuyabilir siniz.
Suyun kalıtsal miras üzerindeki etkilerinin farkındalığı, özellikle son yıllarda artmış ve birçok ülkede suyun başka bir boyutta algılanarak tedavi amaçlı kullanıldığı su terapileri geliştirilmiştir. Özellikle suyun hassas işlemlerden geçirilerek elde edilen damıtılmış su, sahip olduğu yüksek titreşimle insanlar üzerinde pozitif etkiler yarattığı düşünülmektedir. Beynimiz de tam olarak böyle değil mi? Beynimizi de iyi düşüncelerle dolduralım. Kötü sözden, kötü düşüncelerden arınalım ki beynimizin içi de çürüyüp kokuşmasın.
Su Deneyleri – Suyun Hafızası
Su deneylerini sosyal medya da çokça gördüğünüzü düşünüyorum. Deneyin adı Japon Dr. Masaru Emoto’nun pirinç deneyi olarak da geçiyor. Dr. Masaru’ya ait deneyleri okudukça ne kadar az şey bildiğimi bir kez daha anlıyorum. Deney sonunda, suyun aslında tepki veren canlı bir organizma gibi davrandığını gözlemliyorsunuz. Bu deney şu şekilde yapılıyor. 2 ayrı kavanoza aynı çeşmeden su koyuluyor. Yine aynı miktarda da pirinç konuluyor.
Gözlemci kavanozlardan birine doğru sürekli güzel sözler, güzel kelimeler “sen çok güzel bir susun, bir tanem seni çok seviyorum, sen benim yaşam kaynağımsın” gibi :)) söylüyor. Diğer kavanoza ise , sürekli kötü sözler, kelimeler söylüyor. ” seni hiç sevmiyorum, sen çok kötü bir susun, çok çirkinsin ” gibi . Siz sinir olduğunuz birine saydırırken kullandığınız sözleri de söyleyebilirsiniz, sınır yok 🙂 Bu deney 1 hafta sürüyor. İsterseniz 1 aya kadar uzatabilir siniz. Deney sonunda güzel sözler söylenen su tertemiz kalırken, kötü sözler söylenen kavanoz da ki su kokmaya ve kirlenmeye başlıyor. Ne kadar ilginç değil mi? Bu sebeple, eğer yüksek seslerin olduğu bir ortamda bekleyen bir su görürseniz, içmeden bir kere daha düşünün derim 🙂 Su ortamda ki negatifliği hafızasında taşıyor. Suyun hafızasına yazmış olduğu kötü düşünceleri vücudunuza almak ister misiniz?
Dr. Masaru su üzerine deneylerinde suya sadece güzel söz, kötü söz değil suya müzik dinletmiş, suyun üzerine yazılar yazmış ve bu deneyler sonucunda suyun üzerinde yaptığı araştırmalar suyun farklı kristal yapılar oluşturduğunu tespit etmiştir. Eğer okumak isterseniz Messages from Water (Suyun Gizli Mesajı) isimli kitabında bu deneylerden bahsetmiş. Aslında çok da uzaklara gitmeye gerek yok. Ailelerimiz mevlüt okutmalarında suyun hafızasını çok da güzel kullanıyorlar. Kuran okunan yere bir su , şeker ve tuz koyulur. Bu suyun da şifalı olduğuna inanılır. Yemeklere katılır, çoğaltılır ve içilir. Buna bir çoğumuz şahit olmuştur. Aşağıda farklı etkilerin suyun kristal görünümü üzerine etkisini görebilir siniz.
Çok küçükken bir yakımızın hastalığına şahit olmuştum. Kadın ne yapsalar iyileşemedi yani söylenen oydu. 3 ay tüm tedavilere ara vermiş, ilaç kullanmayı reddetmiş. Psikolojik olarak da yıkılmış durumda iken, biri duşta niyet ederek su ile konuşarak duş almasını söylemiş. Psikolojik etkisi nedir bu durumun bilemem ama duşta sürekli güzel su, şifalı su vücudumun dışı gibi içini de temizle ve benim tertemiz sağlıklı olmamı sağla diye dua edermiş. Günün sonunda iyileşti ve sürekli bu hikayeyi anlatıp dururdu. Denemek bedava 🙂
Günümüzde, suyun hafızasının ve kalıtsal miras üzerindeki etkilerinin sağlık açısından önemi de kabul edilir hale gelmiştir. Dolayısıyla, su tüketirken sadece kendimiz için değil, aynı zamanda gelecek nesiller için de önemli bir sorumluluğumuzun olduğunu unutmamalıyız.
Sonuç olarak, suyun hafızası ve kalıtsal miras üzerindeki etkileri hakkındaki bilgi ve farkındalık artıkça, suyun kullanımı ve tüketimi de daha bilinçli bir şekilde gerçekleşecektir. Bu bilinç ve farkındalık, sadece sağlığımızı değil, aynı zamanda doğa ve gelecek nesiller için de hayati önem taşımaktadır. Lütfen suyu tüketirken de dikkatli tüketelim doğaya karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirelim. Sadece tüketmek üzerine olan bir dünya sizce de çok kötü olmaz mı ? Koruyalım, büyütelim, bizler ve gelecek nesiller de güzel yarınlarda yaşama şansı bulabilelim.