Savaştan Önce Ukrayna | Ukrayna Lviv’in Güzellikleri
Evet, herkese merhabalar… Bu sefer hüzünlü bir merhaba. Son zamanlarda gündemimiz malum, Ukrayna savaşı. Bu konu beni içten bir şekilde yaraladı. Savaş çok korkunç bir şey. Her şey sayılarla ifade ediliyor, ama o sayıların her birisi bir insan. Bir baba, bir anne, birinin eşi, birinin aşkı, birinin kıymetli evladı…
Bunun yanında çok içten bir şekilde üzülmemin daha içten bir sebebi var: Ben o sokaklardan geçtim. Ben o ülkeye defalarca gittim. Onların yemeklerini yedim, içeceklerini içtim, otobüslerine tramvaylarına bindim, evlerinde kaldım, havasını soludum… Savaştan Önce Ukrayna harika bir yerdi.
O yüzden Lviv hatıralarımdan bir seçme yapayım dedim. Bu yazı Lviv gezi rehberi değil de aslında orada gördüğüm güzelliklerin bir derlemesi gibi olacak.
Lviv’in Havası, Suyu, İklimi
Soğuk. Evet. Kısaca soğuk bir ülke. Ama kent ruhu olarak oldukça sıcak. Tam olarak bu sebepten bence en güzel olduğu mevsim kış. Her yer bembeyaz karla kaplandığında şehir büyüleyici bir havaya bürünüyor. Özellikle yılbaşı döneminde meydanlarda kurulan pazarlarla, buz pistleriyle her zaman capcanlı. Parklarında bahçelerinde kocaman ağaçları, sincapları, şişko güvercinleri var.
Kış mevsimi dahil sokaklarda kalabalıkları olan, kahkahaların duyulduğu, sokak sanatçılarıyla, etraflarında dans eden insanlarıyla canlı ve hareketli bir yer. Yani içerisinde bulunduğunuz sokakların hissedebildiğiniz bir ruhu, bir enerjisi var.
Lviv Sokakları – Yapıları
Yapılarında genel Avrupa kentlerinde görülen mimari hava hakim. Özellikle kent merkezinde bütün yapılar oldukça şık ve bakımlı. Ve iç mekânlara özen gösterilmiş. Ben Türkiye’yi bu bağlamda çok zayıf buluyorum. Mimar tutmanın gereksiz olduğunu kendileri de güzel yapabileceklerini düşünüyorlar fakat öyle değil. Uzman birinin bakışı ve dokunuşu çok ciddi farklar yaratıyor. Bu konuda Ukrayna çok başarılı bir ülkeydi ve son yıllarda çok iyi mimarlar yetiştiriyorlardı.
Kentsel planlama yine ortada geniş ve gösterişli bir meydanın çevresine kurulmuş old town dan oluşuyor. Gezilecek görülecek çok fazla yer var. Mekânları, müzeleri, seyir noktaları çok keyifli yerler. Özgün temaları olan mekânlar vardı, bir şey yiyip içilmese bile sırf orayı görmek için bile gidilir.
Lviv Seyir Noktaları
Kente dair en aklımda kalan detaylardan birisi terasların aktif kullanımı olmuştu. Mesela yukarıdaki arabalı fotoğraf bir çatıda aslında, geniş ve ferah bir manzarası var. Şehre uzaktan bakmak isterseniz Lviv’in bir tepesi var, Union of Lublin Mound. Bir ormanın içinden bir yürüyüş parkuruyla ulaşılıyor, ama mükemmel bir manzarası var.
Kent merkezinde meydanın tam ortasında bir kule var. İşte onun tepesine çıkarsanız bütün old town harita gibi etrafınıza açılacaktır. Ama ciddi bir merdiven çıkmanız lazım. Ama değecek. Biz çıktığımızda şansımıza biraz sis vardı ama yine de çok güzeldi. Bence çok fotojenik bir yer. Renkleri, modülleri, geometrisi, ritmi fotoğraflarda çok hoş çıkıyor.
Lviv’de Ne Yenir?
Lviv Mutfağı
Yeme içme olarak ben Ukrayna’ya bayılmıştım. Fiyatlar kur farkından dolayı makuldü. Yani güzel bir restorana gidip güzel bir yemek yerseniz ortalama bir fiyat öderdiniz. Hoş şu an burada ortalama uçmuş durumda ama ekonomik krizsiz halimizi düşünün.
Şöyle ki çok güzel kahvaltılar, et restoranları, İtalyan restoranları zaten var. Ama ben Slav mutfağına bayılıyorum. Bunda bir süre Polonya’da yaşamamın da etkisi çok büyük. Başta patates, pancar, lahana, kereviz sapı, bol bol mayonez, krema, salçasız domatessiz bibersiz yemekler, marine – fermente çiğ etler çok tuhaf gelmişti. Ama sonra alıştım ve bayıldım.
Bu benim bayıldığım pancar çorbası mesela. Rengi pancardan dolayı kırmızı, ekmeği de pancarla yapıp bu şekilde çorbanın üzerinde servis etmişlerdi. Hafif tatlı ve topraklı bir tadı var. Biraz zor alıştım ama alıştıktan sonra şimdi bayılıyorum…
Balık çeşitleri çok fazla var. Kurutulmuş balığı ilk burada yemiştim mesela. Markette cips gibi satılıyordu çok ilginçti. Sonra fermente mi marine mi neyse öyle bir balık vardı. Normal çiğ balığı sosla uzun süre bekletip servis ediyorlardı. Denenmesi gereken farklı bir lezzet.
Mantı çeşitleri… ağzım sulandı. Çoook güzeller. Mantı konusunda çok fazla çeşitleri var. Patatesli, peynirli, karabuğdaylı, kıymalı, soğanlı… çeşit çeşit tuzlular. Yaban mersinli falan da yapıyorlar. Onu üzerine şeker serpip kremayla servis ediyorlar. Yani bir mantının tatlısı, tuzlusu, kızartması, haşlaması her çeşidini yapıyorlar.
Hamur işi konusunda zaten genel olarak çok başarılılar. Kahvaltıda falan çeşit çeşit şeyler var boğaca gibi elmalı pasta gibi falan.
Mutfaklarında patates çok fazla vardı. Çok acayip bir patates köftesi yemiştim, bol soslu, hala tadı damağımda.
Lviv Chocolate Factory
Mekâna girerken bir kakao kokusuyla mest oluyorsun zaten. Çikolatanın hem üretimini, hem paket satışını, hem de üst katta çeşitli şekillerde servisini yapıyorlar. En üst kattaki cafe bölümünde çok farklı çeşitlerde tatlılar vardı. Hepsi birbirinden özgün ve leziz tatlardı. Sıcak çikolata vardı, gerçekten sıcak çikolata. Normal çikolatayı ısıtıp eritip getiriyorlardı müthiş bir şey. Aynı zamanda mutfakları açık olduğu için burada çikolata üretimi de izlenebiliyordu. Birkaç şubesi de vardı zaten buranın. Biberli çikolata vardı, efsaneydi.
Lviv Bira Müzesi
Bunun için özel başlık açtım. Ben aslında burayı biraz mimar olarak değerlendirdim ve çok sevdim. Yine tarihi bir bira fabrikasının yenilenmesiyle düzenlenmiş bir müze. İç mekân tercihleri sıcak renklerden yana kullanılmış, kiremit tonları ve ahşap malzeme özellikle çok sık tercih edilmiş. Müzenin sonunda tadım yapabileceğiniz alanın tavanındaki bar tasarımıyla bütünleşik ahşap çalışmasını ben dekorasyon değil sanat eseri olarak tanımlarım.
Çok çarpıcı ve etkileyici bir yapı olmuş. Fakat kiremit rengi tercihinden dolayı içerisi insanı biraz çabuk sıkıyor, çok uzun uzun gezilecek bir müze olamıyor.
Müzede biranın tarihçesini, ortaya çıkışını, yapım şekillerini, tarihsel süreçte gelişimini görebilirsiniz. Sonunda tadım yapabilirsiniz.
Lviv Hakkında Diğer Bilgiler
Konaklamada airbnb, hostelworld, booking kullanabilirsiniz.
Genel olarak her yere yürüyerek gidiliyordu ama duruma göre taksi de çok kullandık.
İklimi soğuk olsa da insanın içini sıcacık yapan, her an yapacak bir şey bulunabilen, mimari dokusu, müzeleri, sokakları, yemekleri, içecekleriyle çok keyifli bir ülkeydi. Umarım her şey düzelir ve güzel, özgür günlerde o sokaklarda yeniden güvenle dolaşabiliriz.
En kötü barış, en iyi savaştan yeğdir…
Sevgiyle, barışla ve özgürlükle kalın.
Ukrayna’da UNESCO kültür mirasları için buraya,
Instagram hesabım için buraya tık.