Hafta Sonu Antakya Gezisi – Herkese merhabalar. Bir süredir görüşemedik, fakat bu süre zarfında gezmeden geri durmadım. Kapadokya’da yaşıyor olunca “Hafta sonu nereye gitsem nereye gitsem?” sorusuna cevap yakın bir yer olarak Hatay.
Güneydoğu’ya gidince de, Akdeniz’e gidince de ters rotada kalıyor, gidilmiyor; “E bir hafta sonunda aradan çıksın o zaman.” demiştim. Fakat… O iş öyle olmuyormuş. Hatay bir hafta sonunda gezilecek bir yer değilmiş, oraya hiç değilse bir hafta ayırmak gerekiyormuş! Bir hafta sonunda ancak Antakya gezilebiliyordu, biz de öyle yaptık.
Kendimce verimli olduğunu düşündüğüm hafta sonu biz neler yaptık elimden geldiği kadar anlatayım. Entelektüel ve kültürel anlamda ben doydum. Mide olarak da doydum. Yalnız, iyi doydum. Ne yemekler, ne yemekler… Harikaydı gerçekten! Hadi başlayalım o zaman.
Antakya’da Ne Yenir?
(Kamu Spotu: Bu bölümü açken okumayınız.)
Müsaadenizle ben anlatmaya yemeklerden başlamak istiyorum. Çok uzun süre kalamayışım sebebiyle her çeşidini deneyemedim ama denediklerim bile bana yetti.
Antakya Kahvaltısı
Antakya’da kahvaltımızı UNESCO Hatay Gastronomi Evi’nde yaptık. Yaklaşık 250 yıllık, çok şık bir konağın içine kurulmuş gastronomi evinde Hatay’a dair ünlü ve tescilli lezzetleri tadabilirsiniz. İçeride İpek Hanım bizlerle ilgilendi ve mutfakla ilgili bilgiler verdi. Kendisini çok beğendiğimi de şuraya not düşeyim, ateş parçası gibi çok becerikli bir hanımefendi.
Kahvaltıda Hatay’a özgü lezzetleri tek tek tattık ve muazzam bir kahvaltı ettik, güne harika bir başlangıç oldu. Maalesef yediğim yemeği çekme huyum olmadığı için bir tane bile kahvaltı fotoğrafım yok. Ama konağın nezihliğini şu fotoğrafla açıklayabilirim sanırım. Instagram Adresi için Tıklayın: Hatay Gastronomi Evi
Akşam Yemeği – Hafta Sonu Antakya Gezisi
Akşam yemeğimizi Pöç Kasabı’nda yedik. Meşhur Tarihi uzun çarşı içinde bulunan ve nesillerdir çalışan Antakya’nın köklü restoranlarından. Yine çalışanlar çok kibar ve güler yüzlüydü.
Biz tepsi kebabı ve kâğıt kebabı yedik, ikisi de birbirinden güzeldi. Meze olarak da babagannuş, humus, muhammara ve yoğurtlu ezme vardı. İşte buradan fotoğraf ekleyebilirim, kendimi aştım ve dayanamayıp yemeğimin fotoğrafını çektim. E bu da bir nevi sanat eseri sayılır değil mi ama? Ah bir de içli köfte vardı, ellerine sağlık! Instagram Adresi için: PÖÇ Kasabı
Kahve ve Tatlı Molası
Tarihi Affan Kahvesi, asıl adı ise İnci Kıraathanesi. Burası yine kentin köklü mekânlarından. Yaşınız 20’nin 25’in üzerindeyse mekanın sizi çocukluğunuza götürecek, nostaljik bir kokusu var. İki bölümden oluşuyor. Girişteki salon ve arka bahçe. İkisi de ayrı ayrı güzel.
Yazın gelip arka bahçede oturup bir haytalı gömmek çok güzel olurdu, fakat kışın geldik girişte soba yanan salonda bir kahve söyledik. Kahve deyince normal fincanda bol köpüklü bir şey bekliyor tabi insan, fakat öyle değil! Çay bardağında, köpüksüz, acı kahve geldi. Buranın süvarisi böyle oluyormuş.
Hataylılar kahveyi çifte kavrulmuş ve çay bardağında içiyorlarmış. E tabi kahve delisi olan benim işime geldi. Bir tane içiyorsun, tertemiz.
Haytalının da tadına baktık tabi; dondurmalı, muhallebili, gül suyu şerbetiyle ikram edilen soğuk hafif bir tatlı. Eminim mevsim yaz olsa her gün yer ve bıkmazsın.
Antakya’da lezzetler say say bitmez…. Kömbesi, kıtır kabak tatlısı, taş kadayıfı, biberli ekmeği, künefesi, döneri, çeşit çeşit peynirleri, zeytinleri, zahterleri, her şeye nar ekşisi ve zeytinyağı eklemeleri… ve daha neler neler! Tarihi Uzun Çarşı’da bu lezzetlerin çoğunu bulabilirsiniz. Gidin ve tadın. Lezzetten başınız dönecek!
Antakya Gezilecek Yerler
1. Saint Pierre Kilisesi
Habib-i Neccar Dağı’nda bulunan kilise doğal bir mağara üzerine eklemelerle inşa edilmiştir. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Petrus burada ilk kez “Hıristiyan” kelimesini kullanmıştır. Aziz Petrus’un ilk Papa ilan edilmesiyle Katolik inancın dünyaya yayıldığı yer olarak kabul görmektedir.
Yürüyerek buraya çıkabilirsiniz fakat biraz sürer, araçla çıkarsanız zamandan kazanırsınız. Park yeri sorunu yok, müze kartla girebilirsiniz. Dağ yamacında, haliyle harika bir Antakya manzarası var. Biz oradayken direk sandalyelerini manzaraya karşı atmış oturan bir aile vardı. İmrendim.
Kiliseden çıkıp biraz ileri devam ederseniz Cehennem Kayıkçısı Kharon’un dağa oyulmuş devasa bir heykelini görebilirsiniz. Fakat yapıldığı dönemde çıkan veba salgını sebebiyle tamamlanamamış. Tamamlanamamış hali bu kadar görkemliyken tamamlansa nasıl olurdu, kim bilir? Manzarası harika, es geçmeyin.
2. Habib-i Neccar Camisi
7. yy da Antakya’nın Müslüman Arapların eline geçmesiyle bugün Türkiye sınırlarında inşa edilmiş ilk cami olma niteliği taşımaktadır. Caminin etrafı medrese odaları ile çevrilidir, İsa’nın havarilerinin türbeleri yine cami etrafında bulunmaktadırlar.
3. Eski Antakya Evleri
Antakya’da eski kent merkezinde küçük küçük pek çok konak bulunuyor. Daracık sokakların arasında gezmek, fotoğraf çekmek gerçekten çok keyifli. Dışardan bakınca dar bir ara sokak gibi görünüyor fakat sokağa daldığınızda bambaşka yerlere giriyorsunuz.
Eski yapılar plan olarak genellikle avlulu. Yani dışardan dümdüz görünen bir duvardaki kapıdan geçtiğinizde içeride muhteşem bir avlu görmeniz çok olası. Ara sokaklarda çeşit çeşit sanat evleri, şarap evleri, publar, küçük kafeler, minik fırınlar bulmanız çok olası. Sokak sanatçıları da olmazsa olmaz tabi ki.
Gitmeden önce orada bulunmuş bir arkadaşım tembihlemişti: “Antakya’nın böyle dar dar izbe gibi görünen sokakları var. Korkma dal. Aslında öyle değil, içerilerde neler var!” demişti. Ki haklıymış.
4. Asi Nehri Sahili
Asi kelimesi oldum olası bana hep güzel gelmiştir. Asi… Ülkeleri, sınırları aşıp gelen kadim nehir. Kimilerine göre taşkınlara neden olduğu için kimilerine göre ise güneyden kuzeye doğru tersine tersine aktığı için “Asi” olarak anılmaktadır. Eskiden geçtiği yerlere bolluk bereket ve verim getirirmiş, fakat günümüzde maalesef kirlilik getirmesiyle anılır olmuş. Nehrin sahilinde yürüyüş yapabilirsiniz.
5. Uzun Çarşı
Uzun çarşı Antakya’mın eski ticari merkezi denebilir. Hala ticari olarak oldukça aktif. Hatay’a dair aklınıza gelebilecek her ürünü bu çarşıda bulabilirsiniz. Yiyecekler, kahvaltılıklar, sabunlar, yöresel eşyalar, eski camiler ve avlular. Meşhur bir künefeci de burada bulunuyor; eski kebapçılar, kasaplar da. Hediyelik eşya ya da hatıra almak isterseniz burada ne ararsanız mevcut.
6. Antakya Arkeoloji Müzesi
Burası hakkında söyleyecek çok şeyim var. Ben Türkiye’de tarihi eser anlamında bu kadar dolu dolu bir müze daha görmedim. Antakya çağlar boyunca bolluk bereket içinde olmuş ve her zamanda döneminin en önemli kentlerinden birisi olmuş. Müzeyi gezdiğinizde bunu görebiliyorsunuz.
Her dönemden çok fazla arkeolojik eser var. Mozaikler bir harikalar ve buradaki mozaikler o kadar fazla ki müzeyi gezdiğinizde çağın insanlarının mozaikle yaşadığını görebiliyorsunuz. Sanat eseri niteliği taşıyan mozaiklerin yanında günlük hayatın bir parçası olan bir sürü mozaik de sergileniyor.
Zeugma’yı gezdiğimde çok beğenmiştim, fakat bu müze birçok açıdan daha iyi. Eserlerin niteliği tabi ki tartışmaya açık fakat eser zenginliği açısından çok başarılı. Bu müzeyi hakkıyla gezmek için temizinden bir gün ayırmalısınız.
Müzenin planlaması, ışıklandırması, sergilenmesi, salonları, bilgilendirme tabelaları, yönlendirmeleri, akustiği o kadar kötü ki, yazık olmuş. Bu kadar zengin ve bu kadar özel bir müze, müze binası olarak kocaman bir alan fakat sergilenen eserler müzede sergileniyormuş insanlara aktarılıyormuş gibi asla değil.
Sanki siz kocaman bir salonda rastgele geziyorsunuz ve arkeolojik eserler salonun kenarlarına süs olsun diye konulan aksesuarlarmış gibi. Müze planlamasında amaç eserleri ziyaretçiye aktarmak olmalı. Güzel bir bina yapıp içine eserleri rastgele doldurmak değil.
7. Müze Otel Antakya
Ülkemizin değerli mimari eserlerinden birisi olduğuna inandığım bir yapı. Otel inşası amacıyla başlanan kazılarda tarihi eser bulunması sonucu dünyanın en büyük tek parça mozaiği gün yüzüne çıkarıldı. İnşaatın sahibini de tebrik etmek gerek. Kazıları destekleyip bu arkeolojik buluntuları bir avantaja çevirmiş.
İçeride bir de eski Roma hamamı var. Bu benim aklıma direk “Eğer hamam varsa etrafında kocaman bir Roma kenti de olmalı!” fikrini getirdi. Etrafın da kazılıp bu eserlerin gün yüzüne çıkarılması gerektiğine inanıyorum. Antakya gerçekten inanılmaz bir kent!
Mimari yapı olarak da alttaki tarihi eserlerden bulunan boşluklara koyulan çelik taşıyıcılara asılarak inşa edilmiş bir yapı. Teknik birimler en üstteki yekpare kütlede bulunurken odalar modüler olarak yukarıya çelik halatlarla asılmış. Sirkülasyon ise tamamen köprülerle sağlanıyor. Müze kartla girip gezebilirsiniz.
8. Antakya Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi
Müzeye giriş dar bir ara sokaktan, müze eski bir taş konağın içinde bulunuyor. İçerideki avlunun tam ortasında kocaman bir turunç ağacı var. Avlunun etrafındaki odalarda ise 300’ün üzerinde endemik bitkinin kuruları, yağları gibi örnekleri ve özelliklerine dair bilgilendirmeler var. Ama daha ilginç kısmı yukarıdaki balmumu heykellerin bulunduğu bölümdü bence.
Bu bölümde Müslüman bilim insanlarının tarih boyunca yaptıkları tıp ve eczacılık çalışmalarına dair bilgilendirmeler var. Bilim insanlarının balmumu heykelleri ile birlikte bilime yaptıkları katkıları burada görebilirsiniz. Müzeye giriş ücretsiz.
9- Affan Kahvesi
100 yıldan fazla geçmişi ile Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan Affan Kahvesi’nde nostaljiyi sonuna kadar hissedebilirsiniz. Bu güzel ambiyansı yaşarken buranın ünlü ve yukarıda bahsettiğimiz haytalısını da yemeyi unutmayın. Gül suyu – dondurma ve nişasta üçlemesinin uyumuna bayılacaksınız.
10- Ali Yüce Sokağı
Pek çok şehrimizde Dünyanın en dar sokağı bulunduğuna dair iddialar var. Aslında bu rekor Almanya’nın Reutlingen şehrinde 40 cm genişlikle ile Spreuerhofstraße’ye ait. Ancak Kuyulu Mahallesi’nde bulunan Ali Yüce Sokağı da 70 cm genişlikle ülkemizdeki en dar sokaklardan. Bu ilginç yeri de görmenizi tavsiye ederim.
11- Kurtuluş Caddesi
Şehrin en ünlü caddesi olan Kurtuluş Caddesi (Herod Caddesi) ‘nin aslında çok daha önemli bir özelliği var. Bu cadde dünya üzerindeki şehirler içerisinde meşalelerle aydınlatılması yapılan ilk cadde. Antik Çağ’dan beri önemli bir ticaret merkezi olan Antakya’ya gelen ve yaşayan insanların karanlık çöktükten sonra da caddeyi kullanabilmeleri için bu uygulama gerçekleştirilmiş.
Caddede aynı zamanda Affan Kahvesi’nden Tıbbı ve Aromatik Bitkiler Müzesine; Habib-i Neccar Camisinden Sinagoga kadar pek çok önemli mekanı da görebilirsiniz.
Antakya’da Konaklama – Hafta Sonu Antakya Gezisi
Antakya’nın konaklarından bol bol bahsettik. Konaklama kısmında ise yine eski kent merkezinde birçok seçenek mevcut. Fakat ben size butik otellerden birinde kalmanızı tavsiye ederim. İçinde yaşadığında, o evlerde kaldığında, o avlulardan geçtiğinde, o pencerelerden baktığında şehrin ruhunu daha iyi hissediyorsun.
Biz de gittiğimizde Çankaya Konaklarında kaldık. Eski evlerin arasında avlulu çok tatlı bir taş bina. Konum olarak neredeyse her yere yürüme mesafesinde. Odalar ferah ve temiz. Hatta bir çoğu oldukça zevkli döşenmiş. Balayı odası gibi odalar da var.
Kahvaltısı ise yine Antakya’nın yöresel lezzetlerinden oluşan serpme kahvaltı. Biz kaldığımızda Noel workshopu ve ardından Noel partisi vardı. Her yer rengârenk süslüydü. Otelde en sevdiğim yer avlusuydu. Keşke vaktim olsaydı kahvaltıdan sonra avluda oturup biraz kitap okuyabilseydim. Otelin Instagram hesabı için tıklayın!
Antakya gerçekten harika bir memleket. Kültür anlamında dopdolu. Çeşit çeşit din var, herkes başka bir dine inanıyor, ama hepsi birlikte saygılı bir şekilde yaşıyorlar. Herkesten alabileceğin farklı şeyler var.
Farklı yaşayışlar, farklı gelenekler, farklı düşünceler… En sevdiğim kısım zannediyorum burasıydı. Tanıştığım her bir insan teker teker çok değerliydi. Umarım geniş bir zamanda tekrar gidebilirim.
Sizler de gidin. Mutlaka gidin ve görün.
Merak ettiğiniz bir şey olursa instagram hesabım: sahika.e
Diğer UNESCO Gastronomi Şehirleriyle ilgili bilgi için: Dünya Tescilli Gastronomi Şehirleri
İyi gezmeler.