Güney Afrika Gezi Rehberi | Güney Afrika’ya gezme fikrim ilk olarak bir uçak yolculuğu sırasında – Küba’dan dönerken bir hostesin önerisi ile düşünmeye başladım. Aslında hiç aklımda olmayan bir ülkeydi. Şu cümlesini hiç unutmuyorum: ‘ Güney Afrika’yı neden düşünmediniz Küba‘da ne işiniz var sizin yerinizde olsaydım bir sonraki seyahatimi oraya gerçekleştirirdim. Ben oraya gittiğim her uçuşumda çok heyecanlanırım.
Güney Afrika’ya Seyahat Etme Fikri Nereden Geldi?
Uzunca yıllardır gezen birisi olarak keşfetme dürtümün ağır basması sebebiyle gidilecekler yer listesine Güney Afrika’yı eklemiş oldum. Ne de olsa o bir hostesti, kim bilir nerelere gitmişti ki böyle bir kıyaslama yapabiliyordu. Tabii ki Küba‘dan döner dönmez böyle bir gezi gerçekleştiremedim. Araya pandemi, kapanma ve sonrasında dışarıdaki hayata yeniden uyum sağlama süreci girdi. Hemen sonrasında ise daha önce planladığım Büyük Britanya gezim vardı. (Bununla ilgili bir yazıyı ayrıca yazacağım.)
Seneler sonra sonunda bu yarıyıl tatilimde Güney Afrika’ya gitme fırsatını yakaladım. Çok yoğun yıpratıcı ve yorucu bir süreçten çıktığım için ilk defa gideceğim ülke hakkında araştırma yapmadan gittim. 11 saatlik uçuşun sonunda Cape Town havalimanına ulaştık. Bir seyahat acentesi aracılığıyla gittiğim için de bir rahatlık vardı tabii ki; ne de olsa rehberimiz vardı ve aklıma takılan bilmediğim her şeyi sorabilirdim. Bunun için yanımda her zaman küçül bir ajanda ve tabiri kalem vardır.
Cape Town’a Varış – Güney Afrika Gezi Rehberi
Bazı rötarların ardından otele ulaşmamızın akabinde odalara yerleştik. Şöyle bir dinlendikten sonra rehberimiz bize otelin kartını tek tek dağıttı*. Sonrasında tur otobüsüne doluştuk ve ilk durağımız olan Müslüman Mahallesi’ne doğru doğru hareket ettik. Müslümanlar Güney Afrika’nın çeşitli bölgelerinde bulunmakla birlikte yoğun olarak Cape Town şehrinde, özellikle de bu şehrin ‘Bokaap’ adlı mahallesinde yaşıyorlar. Güney Afrika da görüp görebileceğiniz en renkli mahalle de olur buralar. Evlerin her biri farklı canlı renklerde. Rehberimizin verdiği bilgiye göre her Ramazan Bayramı öncesi bu evler yeniden boyanırmış. Zamanla bir nevi bayram geleneğine dönüşmüş.
Cape Town‘da Gezilecek Yerler Hakkında
Çoklu fotoğraf çekimlerinizden sonra merkeze doğru tekrar hareket ettik. Yol üzerinde sağlı sollu gördüğü her şey bize ufak bilgilendirmeleriyle şehir hakkında ilk izlenimlerimizi edinmeye başladık. Benim için bu anlarda en etkileyici şey ise ‘Teneke Mahallelerinden’ geçerken şöyle bir uzaktan otobüsün içinden gördüklerim oldu. Travmatik olarak adlandırabilirim… Sonrasında böylesi bir yeri Johannesburg’ta kendi turumuzdan bağımsız olarak yerel rehberleri ile bir miktar para ödeyerek gezenlerin çektikleri fotoğraflar ile kafamızda daha çok netleşti. Bir ülkeyi her şeyiyle yaşamayı görmeyi severim. Size de tavsiye ederim. Ancak o zaman gittiğiniz yerleri insanları sosyal yapıyı doğru yorumlayabilirsiniz.
Waterfront denilen ; mağazaların çeşitli lokanta ve kafelerin aynı zamanda hediyelik eşya satanların da olduğu şehir merkezine geldik. Tüm eğlence burada: sokak şarkıcıları resim yapanlar ve çeşitli aktiviteler …Görünürde hava güneşli her şey sakin insanlar eğleniyor tertemiz sokaklar sadece kendi ile ilgilenen bir sürü insan deniz kenarında tavanı camlı sadece iki kattan oluşan ferah aydınlık bir AVM. Hava da güzel…
Efil efil ılık bir ikindi rüzgarı. O zaman başlasın fotoğraf çekimleri. Bu arada yazmayı unuttum turda 37 kişiyiz. Her yerde fotoğraf çekmek için sıra beklemek demek :))) Evet ilk karemiz öyle sanıyorum ki hepimizde son yıllarda moda olan turistik şehirlerin fotoğraf karesi gibi demirden yapılmış kocaman bir dikdörtgenin içine sırayla girip çektirdiklerimiz oldu.
Evet her şey çok güzeldi ama fazla güzeldi. Yerel hiçbir şey olmaması beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Ben bu kadar parayı ve bu kadar yolu lüks bir şehri görmek için mi geldin diye düşündüm. 24 saat boyu sadece kendime kızdığımı hatırlıyorum. İnsan on yıllarca boyu gezince seyahatten beklentileri farklılaşıyor. Net olarak neyi gezmeyi sevdiğini keşfediyorsun. Gezerken neyden keyif aldığını fark ediyorsun. Aslında gezmek kendi içine yaptığın bir yolculuk kendini tanıma ve sonunda kendin olabilmeyi öğrenme sürecin…
Ortalık Olukça aydınlık olmasına rağmen ikindi vakti sonrası olduğu ‘beyazlar’ için ‘güvenli saatin’ dışında idi.( Nasıl yani!!!). Başka bir hayal kırıklığı. Kendi başına sokaklarda yürüyemediğim ara sokakları keşfedemediğim tek ülkedir. Meğer Cape Town gene iyiymiş. Fazlasıyla yorgun olan ruhuma uykusuzluk ve hayal kırıklığını da ekleyerek Uber ile otele döndüm. Aslında otelimizin yeri 20 dakikalık yürüme mesafesindeydi. Özellikle bu taksi türü ile gitmemiz önerildi çünkü -tecrübe ettiğimiz üzere – diğerleri fazla para alıyor ve güvenli değil. Böyle zamanlarda ruh halimi düşürmeyi sevmiyorum. Madem değiştirmeyeciğim bir durum var o halde ben keyif alacağım noktaları bulmalıyım düşüncesindeyimdir her zaman.
Hout Bay Gezisi
Ertesi gün daha zinde, dinlenmiş, ön araştırma yapmış ve kafamda bir çok şeyi oturtmuş olarak artık bambaşka bir kıta da sadece başkalarının gözünden duygusundan ve yorumundan tanıdığımız Afrikayı anlamaya çalışmaya hazırdım. Başlasın herşey…
İkinci gün Hout Bay ismi ile bilinen yere gittik.Burada fok balıkları varmış. Zamanın birinde bir coğrafyaya ait olmayan bu canlı türünden bir çift getirmiş ve oldukça çoğalmışlar. İki küçük sadece taş olan yan yana duran ada üzerinde yaşamlarını artık koloni olmuş bir halde devam ediyorlar. İnsanların sürekli kendi keyifleri için doğaya müdahale etme dürtüleri…
Penguenlerle Tanışma Vakti
Bilemediğimiz hangi canlı türünü belki de tehdit etti ve hatta tüketti bu davranış. Bir sonraki durağımız kulağa ilginç gelsede halka açık plaj ile yanyana olan penguenlerin yaşam alanlarını görmeye gitmek oldu. Araya insanlar gitmesin diye sadece kumu kısmını kapsayan çit çekilmişti. Yetiyor demek ki. Penguenler eğlenceli hayvanlar.
Orda öyle güney olduğunu tahmin ettiğim yöne öylece kıpırdamadan kafaları yukarda asla kıpırdamadan duruyorlar. O kadar hararetsizdiler ki bir ara bunlar maket mi diye şüphelendim. Neyse ki sonra kıprdanıp denize atlayıp atlayıp geri döndüler. Yaşamsal belirti😀.
Ümit Burnu
Sırada ‘Hope of Good Cape’ Türkçesi ile Ümit Burnu’ var. Burası Güney Afrika’nın Cape yarımadası’nın güney ucunda, Cape Town’ın yaklaşık 50 km güneyinde bulunuyor.Buranın en güney nokta olduğu bilgisi yaygın olsada gerçekte Ümit Burnu’nun 160 km güneydoğusundaki Agulhas Burnu’dur.
Yine bilinen aksine iki okyanusun akıntıları, ılık sulu Agulhas akıntısı ile soğuk sulu Benguela akıntısı’nın buluştuğu noktadadır ve kendi üzerine döner. Bu okyanus buluşma noktası, Agulhas Burnu ile Cape Point (Ümit Burnu’nun yaklaşık 12 kilometre doğusunda) arasında gidip gelir. Gene burada da deniz fenerine kadar isterseniz yürüyerek isterseniz raylı sistemle çıkılabiliniyor. Zamanım olsaydı yürümek tercihim olurdu. Dağlar tepeler benim farklı sevdiceklerim… Bugünlük bu kadar yeter. Yarın başka bir dağ var sırada.
Masa Dağı – Güney Afrika Gezi Rehberi
Ertesi gün dik kayalıkların üzerine kurulu plato yapısı nedeniyle uzaktan bakıldığında bir masayı andıran dağ, dünya dillerindeki ismini bu benzetmeden alıyor. Masif, masetta, masa kokleri aynı. Eski sert kutleler, üstü aşınmış kıta parçaları. Cografi bir terim olarak kullanılıyor. UNESCO’ nun dünyanın 7 doğa harikasi listesinde.
Dünyanın en küçük ve alan bakımından en yoğun bitki çeşidine sahip Cape Flora Krallığı’nın en önemli bölümlerinden biri olan Masa Dağı, zengin bitki gesitliligine sahip.
Edinilen bilgiye göre, yüzde 70’i sadece bu yörede yetisen ve 300’ü yok olma tehdidi altinda bulunan 2 bin 200 civarinda bitki gesidine ev sahipligi yapıyor , “kırmızı disa” ve “kral protea” gibi ülkenin sembolleşmiş çiçeklerinin de aralarında bulundugu çoğu endemik 1470 çiçek türünü barındırıyor. Sert kumtaşından meydana gelen bu dağdaki bazı mağaralar ise jeolojik açıdan türünün dünyadaki ender örneklerinden.
Dağın zirvesine giden farklı uzunluk ve zorluk derecelerine sahip 350’den fazla doğa yürüyüş parkuru bulunuyor. En düsuk zorluk seviyesine sahip ve en kisa parkurlarda, dağın zirvesine ulaşmak 2 ila 4 saati bulabiliyor.
Nelson Mandela
Buradan Afrika’da özgürlüğün sembol ismi olan Nelson Mandela’nın da 27 yıllık hapishane hayatının 18 senesini geçirdiği Robben -hapishane- Adası ‘na devam ettik. 17. yy dan beri bu amaca hizmet ediyor. Şu an müze olsa da hapishanenin aktif olduğu dönemlerde görevliler ve ailelerinizde yaşaması işe oldukça aktif bir nüfusa sahipmiş. İki mezarlık ki birisi sadece cüzzamdan ölenlerin olduğu bir kilise ve bir camii ye sahip.
Camii 1650li yıllarda Güney Afrika’ya İslamı yayabilmek için Giden Şeyh Yusuf tarafından yapılmasına ön ayak olmuş. Kilise ise sadece 14 Şubat’ta özellikle burda evlenmek isteyenler için yarı aktif durumda . Hapishane aslında caniler ve hırsızlarn kaldığı yer iken sonrasında fikir suçlularının kapatıldığı yere dönüşmüş. Buranın hikayeleri haliyle daha çok Nelson Mandela etrafında dönüyor. Kaldığı oda kullandığı şilte yemek kapları gibi. Rehberliğini gönüllü olarak eski mahkumlar yapıyor.
Neler yaşandığını canlı şahitlerin dile getirmesi oldukça etkileyici… Siyahilere burada bile ayrımcılık yapılmış olması… Hapishane kıyafetleri bile farklı. Ve hatta verilen yemek miktarı ve çeşidi bile. İnanılmaz bunların 20 y.y. ortalarında üstelik kendi topraklarında yaşanmış olması.
Çoğu mahkum buradan çıktıktan sonra değişime uğramış geride bıraktıkları dış dünyaya uyum sağlamakta zorlanmış. Hiç bir şey aynı değildi ne de olsa. Adaya geri dönmek isteyenler bile olduğu bilgisi verildi. Ne de hüzünlü iç yakıcı ve ne düşündürücü bir durum…
Paarl Gezisi ve Şarap Tadımı
Oldukça düşündürücü bir günün ardından ertesi gün üzüm bağları ve buna bağlı olarak şaraplarıyla ünlü bölgesi olan Ruitevalley ‘deki Paarl’a gittik. Bölgenin en iyi şarap yapılan bağların birinde tadım yapıldı. TL bazında 500 liradan başlayan fiyatları vardı. Özellikle sadece burada yetişen siyah bir üzüm cinsinden fermente edilen şarap şiddetli tavsiye edildi. Hiç almadım diyen ikişer şişe aldı sanırım.
Tadım yaparken yanlışlıkla fazla ‘tadan’ insanların halleri oldukça eğlenceli idi. Bir ara bir iki kişi bir yerlerden ekmek bulup ikinci bir peynir tabağı bile istedi. Bu geziye damga vuran anılarımdan biridir bu anlar. Hala aklıma ger geldiğinde bayağı bayağı sırıtma moduna geçiyorum. Aynı zaman burada mandıra olarak ta üretim yapıyor.
Satış bölümünde dolaplardaki peynir fiiyatlarını görünce hepimiz kendimizi tadım sırasında verilen peynirlerden üçer beşer alırken bulduk. Severiz ucuz şeyleri almayı 🙃😁😉 Buradan Çakır keyif haller ile ayrlıp Stellenbosch’a doğru yola çıktık.
Stellenbosch Gezisi
Tüm Afrika gezisi boyunca hiçbir tedirginlik yaşamadan tek başıma gezebildiğim tek şehre böylelikle kavuşmuş oldum. Kocaman bahçeli bizde ‘Bodrum’ gibi beyaza boyanmış en fazla iki katlı evlerin ve binaların olduğu çok ferah aydınlık enerji veren şahane bir yer. Bence Afrika’da gördüğüm en güzel şehirdi. En azından bu kısmı böyleydi…
Güney Afrika İngiliz sömürgesinde bir ülke olduğu için trafik soldan akıyor. İngiltere’deki trafik kuralları gibi her şey. Bu arada yerli halk da dahil herkes İngilizce konuşuyor. Onca kabile içerisinden günümüze kadar ulaşabilen sadece on tane. Bunlardan bir tanesi de Zulu kabilesine ait. Savaşçı bir kabile olarak biliniyormuş. O öyle sanıyorum ki savaşçı ruhlu kimlikler günümüze kadar gelebildi. Tıpkı Kızılderililer gibi Sevgi kelebeği olmak her hikayede soylarının tükenmesinden başka bir işe yaramamış. Hangi coğrafyaya bakarsak bakalım aynı hikaye. Bu arada şöyle bir ayrıntı vereyim Nelson Mandela’nın ilk eşi Zulu kabilesi liderinin kızı. Kendi kabile ritüellerine fazlasıyla bağlı birisiymiş. Bir noktadan sonra hayata bakış açıları ve hayattan beklentileri ideolojileri değiştirdi için ayrılmışlar.
Deve Kuşları – Güney Afrika Gezi Rehberi
Bu şehirdeki öğlen yemeği için verilen moladan serbest zamanın son dakikasına kadar sokaklarını arşınladım. Hediyelik eşya olarak en çok deve kuşu yumurtası var. Bu yumurtanın oval olan ucundan küçük bir delik açarak içini boşaltıyolar dışını ya el boyası ya da geçirme dedikleri bir sistemde resimleri yumurtanın üzerine yapıştırarak satışa sunuyorlar.
Deve kuşu bu topraklarda herşeyiyle çok kullanılan bir hayvan. ‘Etinden sütünden kemiğinden’ ifadesi tam olarak bu hayvancağız için kullanılmış diyebilirim. Kemiğinden farklı büyüklüklerde kaşık çatal tuzluk biberlik saç tokası gibi akla gelecek her türlü hediyelik eşya üretmişler… doğa çok cömert…
Hava şahane insanlar sakin yollarda araç yok denecek kadar az. Her yer yemyeşil ve bir tane bile çöp yok. Bir yanda milyonlarca insanın yaşadığı teneke mahalleleri bir yanda da böylesi …. İnsan Güney Afrika’yı tüm duygularını kafasının içinde evire çevire yaşayarak duvarlarına çarparak geziyor. Bir duygu başka bir hisle bitiyor sonra daha başka boyutlara uçuyorsun….
Güney Afrika ile ilgili diğer yazılarımız için Tıklayın
Bir sonraki seyahatimde görüşmek üzere:)
Gezdiğim diğer rotalara ait fotoğlarımın olduğu yeni Instagram hesabımı takibe alabilirsiniz: https://www.instagram.com/explorer_with_the_red_backpack/profilecard/?igsh=amNndTJiNmRyM3Jm