Diyarbakır’dan Karadeniz’e Uzanan Seyahat | Merhabalar, ben seyyah gazeteciniz ve dijital içerik üreticiniz gezgin Devrim Aktürk. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan biri olarak en büyük hayallerimden biri, kendi imkanlarımla bir Karadeniz turu yapmaktı.
Yeşilin ve mavinin izinden giden bir yolculuk. Hiç şüphesiz böylesi yeşilliğin ve maviliğin bol olduğu diyarlara ayak basmak, nefes solumak, tarihi mekanlarda geçmişi yad edip, geleceğimiz hakkında fikriyatlar zikretmek herkesin hayalidir. Ben de bu hayale ulaşmak ve güzelliklerle dolu bir bölgeye seyahat etmek için kolları sıvadım. Çünkü hayallerim vardı, güzel hayalim …
Hayali bile güzel ama her hakikat ufak bir hayal ile başlamıyor mu? Doğruluk, güven, sevinç ve de yeni yerler keşfetmek… Okumak, öğrenmek, filmler izleyip müzikler ve kelamlar dinlemek… Bizi biz yapan da bu eşsiz nedensellikler değil midir? Ben de bunun için güzergah noktalarımı tek tek belirledim. Yapacağım seyahat hem ilginç bir deneyimin ürünü, hem de yeni yerleri keşfetmenin güzellikleri ile dolu olacaktı. Sevinç, korku, endişe; mutluluk, gariplik ve farklılık… Hepsi de bir arada bulunmaktaydı ve her biri bu güzelliklerden nasibini almalıydı.
Karadeniz Seyahati için Yanınıza Ne Almalısınız?
Ben de bu şuurla tabiri caizse tasımı tarağımı toplayıp Karadeniz seyahatime başlama kararı aldım. Peki, 14 günlük, yani 2 haftalık Karadeniz Turu için çantanıza neler eklemelisiniz? Öncelik olarak iklim koşullarına göre kıyafetler seçmenizi tavsiye ediyorum. Karadeniz’in havası azıcık limonludur. Yani gökyüzünde güneş varken birden bulutlar kendini gösterip yağmur yağabilir. Bu sebeple de kış aylarında mutlaka kışlık ürünler, yaz aylarında ise ne olur ne olmaz diye 1-2 yağmurluk tarzı kıyafetin içerisine yazlık malzemelerinizi dahil edebilirsiniz.
Kişisel bakım malzemelerinizi mutlaka dahil edin. Bununla birlikte bir adet şemsiye de bulundurun. Her türlü ihtimale karşın yanınızda bulunsun. Yükünüz hem hafif olacak, hem de çok eşyalarınızın sığacağı şekilde çantanızı dizayn edin.
Kraker, bisküvi, gofret gibi küçük çaplı atıştırmalıkları da çantanıza ekleyin. Her türlü ihtimale karşın yanınızda bulunsun. Ayrıca bu tarz karın doyuran ve fiyatları düşük olup sağlığa zararlı olmayan diğer yiyecek türlerini de yanınızda bulundurun derim. Ziyadesiyle faydasını göreceksinizdir.
Ekstradan da powerbank, telefon şarj cihazı, hafıza kartı (SD CARD) ve kulaklık gibi dijital ve teknolojik malzemeleri de yanınıza ekleyin. Uzun yolculuklarda şarj cihazınızın biteceği esnada powerbank yardımınıza yetişir.
Ha, unutmadan bir de yanınıza 1-2 kitap da alabilirsiniz. Uzun yolculukların ve seyahatlerin vazgeçilmez nesnelerindendir kitaplar…
Diyarbakır’dan Karadeniz’e Uzanan Yolculuk
Evet, Diyarbakır’ın tarihi sokaklarından Karadeniz’in yemyeşil yaylalarına uzanan uzun bir yolculuk bu. Bu benim hikayem…
Filhakika bütün malzemelerimi hazırlayıp, yiyecek, giyecek ve kişisel malzemelerimi de yanıma aldıktan sonra seyahate start verebilirim dedim. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktu bu. Gümüşhane, Giresun, Trabzon, Ordu, Samsun, vb. mevkiler ile ilçeler… Farklı coğrafyaları, kültürleri ve insanları keşfetmenin heyecanı ile başlayan bu serüven, unutulmaz anılarla dolu bir hazineye dönüşecekti. Hiç şüphesiz bundan emindim ve daha yola çıkar çıkmaz dağların, bayırların, güzelliklerin ve yeşilliklerin görünümü gözüme doğru yansımaktaydı.
Nitekim Diyarbakır’dan yola çıkarken geride kalan tarihi eserler ve misafirperver insanlar, Karadeniz’e dair heyecanımı daha da artırdı. Mamafih İlk durağım, üniversitesini de okuduğum Erzurum oldu. Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan bu şehirde, Ulu Camii ve Rüstem Paşa Bedesteni’ni gezerek Anadolu’nun kadim kültürüne daldım… Uzun zamandır buraları görmemiştim.
Evet, Doğu Anadolu Bölgesi’ne ait bir il idi Erzurum ama Karadeniz ile, yani Gümüşhane ile komşuydu. Tek fark ise Erzurum’un iklim koşulları karlı ve sert geçerken, Gümüşhane’nin iklim koşulları ise daha yağmurlu ve hafifti.
Karadeniz’de İlk Durağımız: Gümüşhane
Dadaşlar ve Serdarlar Diyarı Erzurum’dan, Karadeniz’in güzelliklerine mest olacağımız Gümüşhane iline geçtim. Yeşilin her tonunu barındıran vadiler, sarp kayalıklar ve coşkun akan dereler, adeta bir cennet manzarası sunuyordu. Gümüşhane’de Torul Şelalesi’nin muhteşem dökülüşüne hayran kalırken, buraların cennetten farksız olduğunu anladım.
Olağanüstü güzellikteki bu kent, beraberinde dostluğun, birliğinin, kardeşliğin ve dayanışmanın da birlikteliğini sunuyordu. Nedendir bilmem ama Gümüşhane’yi tabiri caizse evim gibi benimsedim. Böylesi güzellikle ve yeşillikte bir şehri daha ne zaman görürüm, inanın bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa, o da Gümüşhane’nin çok sade bir kent olduğu gerçeğiydi. Bu sadelik de şehre ayrı bir güzellik katıyordu.
Burada üç değerli arkadaşım; Enes Alıcı, Görkem Orman ve Samet Uğur bana rehberlik yaptı. Kendilerine minnet ve şükran borçluyum. Hani derler ya, “Yemedi yedirdi, içmedi içirdi” diye. Sağ olsunlar her türlü ihtiyacımı giderdiler.
Sonrasında ise Trabzon’a doğru yola çıktım. Karadeniz’in ana merkezi denilen, turizmin kalbi ve futbolun can damarı denilen Trabzon’a…
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ndeki Trabzon
Özellikle seyyah biri olarak, geçmişte seyyahlık faaliyetinde bulunan insanların anılarını ve eserlerini okumayı ihmal etmem. Bu isimlerden biri de pek tabii ki Evliya Çelebi’dir. Evliya’nın Trabzon gezisi ile aktardığı notlar ile benim yaptığım Trabzon seyahatindeki gözlemlerim tabiri caizse aynıydı. Bu sebeple de Evliya Çelebi’nin Trabzon seyahatindeki notları olduğu gibi sizlere aktarmak isterim;
“Trabzon’un havası ve suyu güzel olup bütün halkı da zevkine ve gezmeye düşkündür. Bazıları içkiye düşkün, gamsız ve kayıtsız kimselerdir; ama zarif dost ve sadık insanlardır. Buralarda kadınlar arasında Abaza, Gürcü; Çerkeş güzelleri olup her biri birer ay parçasıdır.
Bu şehrin halkı eskiden beri yedi kısımdır. Bir kısmı idareci ve kibar olan beylerdir ki güzel samur kürklerle gezerler. Bir kısmı ilim ve irfan sahibi şahıslardır. Bunların özel elbiseleri vardır. Üçüncü kısım da tüccarlardır ki Azak, Kazak, Mebril, Abaza, Çerkezistan ve Kırım’a gidip ticaret yaparlar.
Çuha ferace ve kontuş, dolama ve yelek giyerler. Dördüncüsü sanayicilerdir ki hepsi çuha ferace elbise giyerler. Beşincisi Karadeniz gemicileridir ki elbiseleri kendilerine göre demir koparan, şalvar, çuha dolama giyerek bellerine astar sararak deniz üzerinde ticaret yaparak para kazanırlar. Altıncısı bağ bekçileri ve bahçıvanlardır.
Bu şehirde Boztepe bağları otuz bin kadar bağ ve bahçeler vardır. Yedinci kısım da balık avcılarıdır. Çünkü Trabzonlular balığı pek severler. Yeryüzünde Trabzon’un kuyumcuları gibi usta kuyumcular yoktur. Bir çeşit buhurdan, gülapdan, kılıç, kama, aşçı bıçakları işlerler ki bunlar başka diyarlarda bulunmaz. “Gurguroğlu Bıçağı” adıyla anılan bıçaklar yaparlar; bunlar çok keskin ve kalitelidir. Trabzon baltası adıyla da bir cins balta yaparlar.”
İşte, Evliya’nın notlarının bir kısmı böyledir…Diyarbakır’dan Karadeniz’e Uzanan Seyahat
Yemekleri ve Doğal Güzellikleri ile Büyüleyen Bir Bölge: Karadeniz
Bu yolculuk boyunca Karadeniz mutfağının enfes lezzetlerini de tatma fırsatı buldum. Mısır ekmeği, hamsi tava, karalahana sarması ve acılı kaygana gibi yöresel yemekler, damak tadıma unutulmaz bir deneyim yaşattı..
En önemlisi de Karadeniz insanının misafirperverliği ve sıcaklığı beni derinden etkiledi. Her köşede dost canlısı insanlar ile tanıştım, yöresel hikayeler dinledim ve samimi sohbetler ettim. İnsanların içi yüzlerine yansımış, kalpten kalbe bir yola doğru çıkmışlardı.
Bana hediye ürünler sunan da oldu, Diyarbakır’dan geldiğim için, “Hoş gelmişsin sefalar getirmişsin paşam.” diyen de oldu. İnanın tarifi imkansız bir birlik ve beraberlik duygusu söz konusuydu.
Velhasıl kelam Erzurum, Gümüşhane ve Trabzon derken; sardım Giresun, Ordu ve Samsun’a…
Her bir şehri bir hazine olan Karadeniz illerimizi mutlaka gezmenizi tavsiye ediyorum…
Trabzon’un Teknolojik Dönüşümü
“Teknoloji Şehri Ordu” diye başlık atmamın en büyük sebebi, kentin dört bir yanında teleferik sistemlerinin olmasından kaynaklıdır. Bunun dışında şehrin her yanı düzgün bir şekilde donatılarak farklı bir görünüm ve büsbütün bir mana da eklenmiş. Beraberinde yayaların üstünden geçtiği köprülerin teknolojik bir şekilde otomatik olarak yürüme merdivenleri olması da bunun öncelikli etkenlerindendir.
Hem şehir, hem de insanları temiz ve pırıl pırıl bir güzelliğe sahip. Açıkçası Ordu ilinin bu kadar iyi bir durumda olduğunu hiç düşünmezdim. Hayal ettiğimden de güzel.
Yemyeşil Bir Şehir: Giresun – Diyarbakır’dan Karadeniz’e Uzanan Seyahat
Sonraki gün durağım Giresun oldu. Giresun’a varır varmaz oksijen deposunun vücudunuz ile entegre bir yapıya sahip olduğunu görebilirsiniz. Yeşilliği ile büyüleyen ve güzelliği ile göz kamaştıran bu şehir, kişiyi geçmişe götüren bir şaheserliğe de sahiptir. Özellikle müzelerin güzelliği, kentin bir o kadar temiz ve insanlarının iyi kalpliliği de bunu sağlayan sebeplerdendir.
Milli Mücadelenin Kalesi: Samsun
Nitekim son durak olarak da Samsun’a vardım. Atatürk Müzesi’ni ziyaret ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun hikayesini tekrar anladım. Şehir düzgün bir belediyecilik anlayışına sahip. Akşamları, hatta geceleri bile rahatlıkla yürüyüş yapabilirsiniz. Özellikle sahil kenarı diyebileceğimiz mavilimsi güzelliğin bulunduğu yerlerde yürüyüş yollarının, bisiklet güzergahlarının olması da insanı hoşnut ediyor
Samsun’un tarihi sokaklarında dolaşırken bu anlamlı yolculuğun sonuna geldiğimin farkına vardım…
Diyarbakır’dan Karadeniz’e uzanan bu yolculuk sadece bir seyahat değil, aynı zamanda bir keşif, bir öğrenme ve bir dostluk deneyimiydi. Her adımda yeni bir güzellik, her durakta yeni bir hikaye ile dolu bu serüven, kalbimde unutulmaz bir yer edindi. Karadeniz’in yeşil doğası, misafirperver insanı ve eşsiz lezzetleri ile beni kendine bağladı ve bu güzel diyardan ayrılırken buruk bir sevinç yaşadım…
Bu seyahat yazısı, Karadeniz’e dair izlenimlerimi ve duygularımı sizlerle paylaşmak için kaleme alındı. Umarım sizlere de ilham verir ve bu muhteşem bölgeyi keşfetmeniz için teşvik olur…
Bir Ömür Nasıl Yaşanır isimli eserinde sevgili İlber Ortaylı hocamızın da belirttiği üzere; “Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.”
Karadeniz ile ilgili yazılarımız için tıklayın 🙂
Sosyal medyada beni takip etmek için: Devrim Aktürk
Canlarım benim; sevgiyle, sağlıkla, neşeyle, edebiyatla ve en önemlisi de seyahat ile kalın…