Toksik pozitif olabilir misiniz? Kötü veya travmatik bir durum yaşandığında, bu durumun getirdiği olumsuz duyguları görmezden gelip zoraki bir şekilde pozitif kalabilme çabasına toksik pozitiflik denir. Tüm kötü duyguları bastırıp sürekli iyi yerden bakmaya çalışmak, ‘her şey çok güzel, her şey yolunda, bir sorun yok’ gibi tepkiler vermek genelde toksik pozitifliktir.
Sizce hayatımızın tamamında mutlu olmak, pozitif olmak, hep iyi yönden bakmak mümkün mü? Üzüntü, şaşkınlık, pişmanlık , hayal kırıklığı, kızgınlık, kırgınlık, sinir, stres, mutsuzluk, acı… Bunca duyguyu yaşamayacaksak, bu duyguların hiçbirini deneyimlemeyeceksek neden yüklenmiş bu duygular bize?
Bu duygular normal olmasaydı o zaman dümdüz sadece mutlu olarak gelirdik dünyaya. Geceyi deneyimlemeden, soğuğu hissetmeden, karanlığı bilmeden; gündüzün, sıcağın ve ışığın değerini nasıl bileceğiz?
Acı tatlı tüm duyguları deneyimlemeyi reddetmek hayatı kaçırmak demek, dürüst ve gerçekçi bir şekilde yaşayamamak demek… Mesela ağlamak evrimsel sürecimizde kendimize geliştirdiğimiz, tamamen acıyı azaltmaya yönelik bir fiziksel savunma yöntemi aslında. Üstelik ağladığımızda salgıladığımız mutluluk hormonları acımızı azaltmak için var yani ağlamak vücudumuzun verdiği doğal bir tepki doğal bir savunma şeklidir.
Tartışmalarda Nasıl Birisiniz? | Toksik Pozitif
Tartışmalardan kaçan veya hayatınızda yolunda gitmeyen şeylerle yüz yüze gelmeye çekinen biri misiniz? Ya da kimse sizi ağlarken görmesin diye saklanan biri? Eğer kötü durumlarda verdiğiniz ilk tepki yüzünüze bir maske takıp hiçbir şey olmamış gibi gülümsemek ise toksik pozitif olabilirsiniz. Oysa ki yaşadığımız acılar hayatımızın bir parçasıdır. Hiç acı çekmeyen biri sizce ne kadar gelişebilir?
Düşeceğiz, kalkacağız, tam kalktık diyeceğiz hayatın bir tekmesini daha yiyeceğiz. Bazen oturup ağlayacağız bazen ağlamaya bile halimiz kalmayacak bomboş duvara bakacağız. Olaylara iyi tarafından tabi ki bakacağız hepimiz pesimist olalım demiyorum tabi ki ama iyi tarafından bakmadan önce bu acı duyguları hissedip, anlayıp, yaşadığımız olaylardan ders alıp bu acıyı atlattıktan sonra silkelenip yola devam edeceğiz.
Hava sürekli güneşli olsaydı güneşin değerini nasıl anlayacaktık? Gece olmak zorunda, bazen güneşin bulutların arkasına saklanması gerekiyor ki güneş bizi mutlu edebilsin.
Örneğin arkadaşınız size ağlayarak bir derdini anlatıyor. Yaşadığı olay büyük veya küçük fark etmez, size göre küçük olan bir deneyim onun için yıkıcı olabilir. Ona dönüp ‘aman bunu mu takıyorsun, ağlama, değmez, ay sen de buna dert mi diyorsun, only pozitif vibes’ gibi tepkiler verdiğiniz zaman yani onlara karşı toksik pozitiflik yaptığınızda karşı taraf ‘ kesin sorun bende, ben çok abartıyorum, mutlu olmayı bile beceremiyorum’ gibi kendini yargılayıcı hislere kapılabilir.
Bir de az önce saydığım teselli cümlelerinden en kötüsü de şu ‘sen de buna dert mi diyorsun ben bunu bunu yaşadım’ ‘benim bir arkadaşım bunu bunu yaşamış ama bak ne güzel hayata devam ediyor’ Bu tarz söylemler insanların kendi hayatlarını ve hislerini sorgulamalarına neden oluyor.
Ben birine derdimi anlattığım zaman derdimin küçümsenmesini veya başkasıyla kıyaslanmayı değil sadece dinlenilmek ve anlaşılmak istiyorum. Sinirlenmek istiyorum, ağlamak istiyorum hatta bağırmak, çığlık atmak istiyorum. (Bahsettiğim şey şiddet değil.) Ben bunları yaşamadan idrak etmeden yaşadıklarımdan ders almadan mutluluk aşamasına geçersem asıl bu gelecekte bana daha da acı verecektir.
Arkadaşlarım böyle durumlar yaşarken söylemeyi çok sevdiğim bir söz var ‘duygularını halı altına süpürme!’ O halı altına süpürdüğün ufak tefek şeyler bir süre sonra öyle bir dağ haline gelir ki süpürecek bir halı bile bulamayabilirsin artık. Bir süre sonra da zorlayıcı durumlarla ve duygularla nasıl baş edeceğini bilemez hale gelirsin Acı çekmek insani bir duygudur çok sevdiğim biri daha geçen hafta dedi ki ‘beni üzer diye korktuğum için biriyle tanışmak istemiyorum’ sırf kötü duyguları deneyimlemekten korktuğu için kaçınma davranışı sergiliyor ve evet bu da toksik pozitifliktir.
20. Yüzyılın en önemli varoluşçu düşünürlerinden olan Miguel de Unamuno acıyı, insan varoluşunun gerekli bir parçası ve hayati bir deneyim olarak görür.
Unamuno’ya göre eğer acıya sırtımızı dönersek bizi insan yapan şeye, bilincin kendisine sırtımızı dönmüş oluruz. Acımızı kabullenmemiz gerekir çünkü ancak kendi acımızla yüzleşebildiğimiz zaman acı çeken diğer varlıkları gerçekten sevebiliriz. Bir yanda mutluluğu seçebilir ve acıdan kaçmak için elimizden geleni yaparız. Diğer yanda ise acı çekmeyi ve sevmeyi seçebiliriz. İlk seçenek daha kolay olabilir, ama nihayetinde bizi sınırlar; ikincisiyse daha zordur, ama derinliği ve önemi olan bir hayatın kapısını ancak bu seçenek açabilir.
Siz hangisini seçiyorsunuz?
Daha fazlası için Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
Diğer yazılarım için ise Tıklayınız