Merhaba, bu yazımızda sizlerle gözde ziyaret mekanlarından, İstanbul’un Manevi Bekçileri nin türbelerini ve yaşam hikayelerini paylaşacağız.
Eski İstanbul ahalisi ve özellikle de denizciler, İstanbul Boğazı’nı dört manevi zatın koruduğuna inanırlarmış ve her geçişlerinde mürettebat durup selam verirmiş bu tepelerin önünde.
Haydi hep birlikte bu gönül sultanlarını yad edelim😊
İstanbul’un Manevi Bekçileri
Hz. Yuşa
Hz. Yuşa (a.s.) , Yusuf (a.s.) neslinden olup, Nun’un oğludur. Annesi Hz. Musa (a.s.) ‘ın kız kardeşidir. Mısır’da doğmuştur. Musa (a.s.)’dan sonra İsrailoğullarına Peygamberlik yaptığı ve İsrailoğullarına büyük fetihler yaptığı rivayet edilir. Bazı kaynaklarda , Hristiyanların ve Yahudilerin ona Yeşu dedikleri nakledilir. Yeşu (Yuşa (a.s.) Beni İsrail’e gönderilen dört büyük peygamberden biridir. 3 kutsal dinin enerjisinin üzerinde olduğu rivayet edilir.
Beşiktaşlı Yahya Efendi, yazlık dergahında iken bir gece rüyasında bir zat karşısına çıkıyor ve diyor ki: ” Ben Yuşa Peygamberim ve şu tepede yatırıyorum. gel yerimi tespit et ve beni ziyaret et ”Yahya Efendi sabah uyanıyor. Hayırdır İnşallah bu nasıl rüya” diyor. Yuşa Peygamber Filistin de değil mi? Bu nasıl rüya diyor. Ardı ardına rüyalarında davet almaya devam etmesine rağmen, Yuşa Peygamberin kabrinin Filistin civarlarında olduğuna kilitlendiği için gitmeye lüzum görmüyor, fakat artık rüyalarında azarlanmaya başladığı için merak edip müridleri ile birlikte rüyasında gördüğü tepeye çıkıyor. Etrafta ahali ile görüşüyor ve bir çobanla karşılaşıyor. Bu tepede olağanüstü olaylar olup olmadığını sorduğunda çoban,
Yahya Efendi’yi bir yere götürerek: Efendim, şu yeri görüyor musun? üzerinde yemyeşil ot var, koyunlarımı bu otu yedirmek için her seferinde buraya getiriyorum, fakat koyunlarım nedense bu yeşil otun olduğu kısıma hiç uğramayıp ikiye ayrılarak bir kısmı bu yerin sağından bir kısmı da solunda geçip gidiyorlar, şu ileride yine birleşiyorlar . Yani buraya basmıyor otundan da yemiyorlar diyor.
Bunun üzerine Yahya Efendi o yeri tespit ediyor ve işaretliyor. Padişaha naklediyor. Oraya bir türbe inşa ediyorlar. O zamanda bu zamana ziyaret ediliyor. Beykoz’un en güzel tepesinde yer alan türbe ve cami gerçekten bana her ziyaretimde müthiş bir huzur veriyor. 17 metrelik kabristanın üzerinde, etrafında yaşayan kediler bile büyük bir huzurla geziniyor.
Yuşa Peygamber’in kabrinin, 17 metre uzunluğunda olması konusunda ise şöyle yorumlar yapılmıştır:
1- O bir peygamberdir, ona duyulan saygı ve sevgiden dolayı böyle uzun ve büyük bir mezar yapılmış olabilir.
2- Yeri manevi bir keşifle bulunduğu için, isabet eder düşüncesiyle geniş ve uzun tutulmuş olabilir.
İstanbul’a gelip Hz. Yuşa Tepe sinde bir soluk almadan dönmeyin😊 Şehrin en güzel ve en huzur veren tepesi, yemyeşil ağaçların arasından yürüdüğünüzde sizi kocaman bir boğaz manzarası karşılıyor.
Adres:Anadolu Kavağı, 34825 Beykoz/İstanbul
Aziz Mahmud Hüdayi
1543 yılında Şereflikoçhisar da doğan Pir, genç yaşında almış olduğu bilim, din ve fen derslerinde büyük ilim sahibi oldu.
Osmanlı döneminin en ünlü kadılarından biri iken, kendisine gelen bir davayı çözmek için girdiği yolda , Bursa sokaklarında ciğer satarak ilerleyen Pir Aziz Mahmud Hüdai İstanbul’un en büyük 3 evliyasından biridir.
Bursa’da gerçekleşen olay ve Üftade hazretleri ile karşılaşması ise şu şekildedir.
Hacca gitmek isteyen, fakat bir türlü parayı denkleştiremeyen vatandaş, karısına sinirlenip bu sene de gidemezsem seni 3 talak ile boşadım der ve evden çıkar. Hac vazifesinin bitmesine 1 hafta kala pişman olur ama sözünden dönemez ve ünlü veli Üftade Hz. Yolunu tutar. Üftade hazretleri durumu dinler ve eskici Mehmed Dede’nin yanına gitmesini söyler.
Eskici Mehmed Dede durumu dinler ve gözlerini kapat der, gözlerini açtığında Kabe’de birlikte hac vazifelerini yapıyorken bulur kendini. Şaşırır ama devam eder ve tam 1 hafta kalır ,orada Bursa’dan hacca giden arkadaşlarını görür hediyeler alır ve onlara emanet eder.
1 haftanın sonunda koşa koşa evine gelir ,eşine durumu anlatır. Kocasını 1 haftadır görmeyen ve delirdiğini düşünen kadın, evden kaçarcasına kadıya gider ve boşanmak istediğini çünkü eşinin delirdiğini anlatır.
Kadı Mahmud Efendi, din kadar fen ilimlerine de kıymet verdiği için durumu anlayamaz ve herkesi yeniden dinlemek ister. Hacdan dönen koca büyük bir mutlulukla her detayı anlatır, Aziz Mahmud Hüdayi ikna olmaz, fakat Bursa’ya dönen diğer hacılar bu adamı Kabe de hacda gördüğünü söyleyince işin rengi değişir. Orada emanet edilen hediyeleri de verirler üstelik😊 Davayı bir türlü yoluna koyamayan Mahmud Hüdayi, eskici Mehmed Dede’yi çağırır, ben kadıyım bir de bana anlat bu durumu der. Sorularına cevap alamayan ve Üftade hazretlerine yönlendirilen meşhur kadı dergaha gider. Bahçede çiçekleri çapalayan yaşlı bir adamı görür ve Üftade hazretlerini sorar , o güzel veli dönüp ,benim dediğinde Mahmud Hüdayi üstü başı bu halde olan adama bakakalır.
Nasıl olur da bu iki adam bunca yolu gidip 1 hafta içinde hac yapıp geri döner lütfen anlatın der. Üftade hazretleri ,sen kadısın din ilimi gördün de bakayım cennetten kovulmuş şeytanın tüm alemi istediği zaman ve hızda gezdiğine inanırsın da, Allah’ın sevgili kullarının bu hızda hacca gitmesine mi şaşarsın der. Mahmud Hüdayi talebelik ister , üzerinde kaftanıyla Bursa sokaklarında ciğer satması şartı ile, dergaha kabul edilen Mahmud Hüdayi bu güzel yolculuğa çıkar. Üftade hazretlerinden gördüğü kerametler onu daha da heyecanlandırır ve döneminin en ünlü evliyalarından biri olur. Sultan 1. Ahmed ile sıkı dost olur ve ona saltanat sevdasını unutturur. Kendi ölmeden nefsini öldüren Aziz Mahmud Hüdayi , yetiştidiği talebeler ve bıraktığı eserler ile, Üsküdar‘daki dergahında 88 yaşında vefat eder.
Adres: Aziz Mahmut Hüdayi Mah., Aziz Mahmud Efendi Sok., Cami İçi No:1, 34672 Üsküdar/İstanbul
Yahya Efendi
İstanbul’da bulunan büyük velilerdendir. Dergahı ve türbesi Beşiktaş’ta Yıldız parkının altındaki tepede bulunur. Benim bilmeden aylar boyunca araç park ettiğim kapının ardında, bu güzel zat ın yattığını bildiğimden beri her fırsatta ziyaret ederim. İnanın o sade ahşap kapının ardında öyle bir huzur var ki , çoğu ziyaretimde avludan dışarı çıkmak bile istemedim😊
Adı Yahya, mahlası Beşiktaşî’dir. Babası Şamlı Ömer Efendi, uzun süre Trabzon’da kadılık yaptı. Yahya Efendi o sırada orada dünyaya geldi. Kanunî Süleyman da o yıl aynı haftada Trabzon’da doğdu. Kanunî ile sütkardeşi oldular. Kanunî dünyaya geldiğinde, annesi Ayşe Hafsa Sultan’ın sütü kesilmişti. Bunun üzerine Kanunî’yi Yahya Efendi’nin annesi emzirdi. İlk tahsilini Trabzon’da iken babasından, İstanbul’a geldikten sonra da Zembilli Ali Efendi’den devam edip ilmini tamamladı.
Müderris olup muhtelif medreselerde ders okuttu. 1555 yılında müderrislikten emekli oldu. İbadet için inzivaya çekildi. Bir müddet sonra insanlara karışıp, onların dertleriyle hemdert oldu. Yahya Efendi’nin manevî yükselişi üveysilik yoluyladır. Şiir kabiliyeti çok yüksekti. Kanunî Sultan Süleyman Han tahta çıkınca ona çok ilgi gösterdi. Her hususta hatırını saydı ve bir dediğini iki etmedi. Sohbet meclisi çok geniş olurdu. Her sınıftan insanlar sohbetine katılır, ondan faydalanırlar ve teselli bulurlardı. Müslümanlar kadar gayr-i müslimlerle de ilgilenir, onlara yardımcı olurdu.
Yahya Efendi Hazretleri’nin torunu Aziz İbrahim Efendi anlatıyor: “Dedemin yanında oturmuştum. Bir beyit okudu:
Nasibin var ise gelir Yemen’den
Ne Yemen’den, Hind’den de gelir, Hind’den de, dedi.
Sözünü tamamladığında kapı çalındı. Bana kapıyı çalan kimdir, bir bak, buyurdu. Ben de gidip kapıyı açtım. Kapıda Hindli birisi duruyordu. Dedem bana, onu içeriye davet et, sohbet etmek istiyoruz, dedi. Derhal gidip kapıyı açtım ve ona, dedem sizi istiyor, dedim. O zat eşyası ile birlikte içeriye girdi, selam verdi ve dedemin elini öptü. Koynundan bir mektup çıkarıp verdi. Sonra da -ben senin için tâ Hindistan’dan geldim. Sizi sevenler bizi bilir. Bu hediyeleri size gönderdiler, dedi.
Dedem tebessüm edip, o zatı misafir etti ve bir müddet sonra geri gönderdi. Yahya Efendi Hazretleri 1569 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Vefatında seksen yaşına yakındı. Şiirlerini Müderris mahlası ile yazardı. Şiirlerinden bir kısmını içeren tertip edilmiş bir Divan’ı vardır.
Adres: Yıldız, Çırağan Cd., 34349 Beşiktaş/İstanbul
Telli Baba
Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi, Beykoz’da Hz. Yuşa, Beşiktaş’ta Yahya Efendi ile birlikte boğazın dört bekçisinden biri olduğuna inanılır. Yeri Rumeli Hisarında, Beykoz’da Hz Yuşa’nın yattığı tepenin tam karşısında yer alıyor. Çeşitli kaynaklarda ismi Abdullah olarak bildirilmektedir. Bazı rivayetlere göre de Fatih Sultan Mehmet Han ile birlikte İstanbul’un fethine gelerek orduya imamlık etmesinden dolayı “İmam Abdullah Efendi” olarak bilinmektedir.
- “Telli Baba” İsmi Nereden Geliyor?
İsim hakkında çok farklı rivayetler bulunmaktadır. En bilineni ve burada görev yapan kişilerin anlattığı Telli Baba’nın yaşadığı dönemde Sarıyer civarında çok sayıda Rum ikamet etmekteydi. Bu Rumları Müslümanlığa davet eden ve Müslüman olan erkeleri ve kızları telli duvaklı gelin yapan bu zat-ı şerife halk arasında “Telli Baba” denilmeye başlanmıştı.
- Telli Baba Türbesi Nasıl Ortaya Çıktı?
Ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak halk arasında ortaya çıkarılmasıyla ilgili bir inanış hakim. Buna inanışa göre bir gece hasta bir kızın rüyasına giren Telli Baba kıza kendisinin mezarının yerini tarif ediyor. Bu genç kız türbeyi ziyaret ederek hastalığından kurtulur. Sonrasında gerekli yerlere müracaat ederek Türbenin ortaya çıkarılmasına ve ziyarete açılmasına vesile olur.
Ziyaret edenlere kismet ve şans getirdiğine inanılan türbe haftanın her saati yoğun.
Diğer türbelerin aksine iç yapısı ve girişi dar , içerde birkaç kişi ancak durabiliyor.
Sandukanın üzerindeki teller size şaşırtmasın, evlenmek isteyenler buradan tel alıp saklıyor ve evlendikleri zaman kendi düğün tellerini (süs) buraya gelip bırakıyorlar.
Batıni inançla alakası olmayan ve zamanla değişen batıl gelenekler ile Telli Baba türbesinin son durumu bu şekilde.
Adres: Rumeli Kavağı Mahallesi, Liman Caddesi – Sarıyer / İSTANBUL
Daha fazla bilgi ve gezi fotoğrafı için instagram hesabım @dilara.geziyor ‘u takip edebilirisiniz.
Mevlana ve Allah dostları yazım için bağlantıyı TIKLAYABİLİRSİNİZ
Sevgiyle kalın😊
Yazar : Dilara Kızılçelik